bölüm parçası "Queen- we are the champions" multimedia var. şarkıyı Hevin ve Çağan iddiasında dinleyebilirsiniz. :)
Mutluydum. Hissettiğim kesinlikle mutluluktu. Aynı zamanda rahatlama. Sırrımı benden başka bir bilen birinin olması, içimdeki yükü hafifletiyordu.
Sadece kafam karışıktı. Çağan hayatıma o kadar hızlı girmişti ki, beraberinde bir çok bilinmezlik getirmişti. İlk başlarda bunu sevsem de, zamanla merak benliğimi kemirmeye başlamıştı.
Kafamda oluşan birçok soru işaretine cevap bulmam gerekti. Artık aramızda sır yoksa -tabi benim açımdan- bunları bilmek hakkımdı.
Öncelikle, Toprak ve Ateş vardı. Aralarındaki gerginlik bariz bir biçimde ortadaydı. Bir şeyler döndüğü gün gibi açıktı.
Ve Çağan, başlı başına sır küpü... Annesi,babası kim? Kardeşi var mı? Okulu neden bıraktı? Neden bu kadar çok çalışıyor? Ve en önemlisi nasıl benim hastalığımı anladı? Tuhaf olan bir şey daha, nasıl bu kadar soğuk kanlı olabildi?
İçimi kemiren soruları zihnimim bir köşesine kaydedip, anın tadını çıkarmaya odaklandım. Çağan'ın sıcacık kolları arasındaydım. Ben denizi seyrederken, o yine beni seyrediyordu.
"Suratıma şöyle bakmayı kesmelisin," kollarının arasında kıpırdandım. "Rahatsız oluyorum."
Yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirdi. "Sende kıpırdandığında, ben rahatsız oluyorum. Ama şikayet ediyor muyum?"
"İstersen et, umurum da değil ki." gülmeye başladım.
"Ya, demek öyle," derken bir elini dizlerimin altına, diğer elini de sırtıma destek verip beni kucağına aldı. Sahile doğru hızlıca yürürken çırpınmaya başladım.
"Çağan! Ne yapıyorsun? İndir beni.."
"Çırpınma, bak birden bırakırım seni kıçının üstüne düşersin." ne kadar gülse de şaka yapar gibi bir hali yoktu. Ben daha Kurduğu cümlelerin şaşkınlığını üzerimden atamamışken, beni indirmeden botlarını çıkarmaya başladı. Önce sağ ayakkabısını sol ayağıyla, sonra da sol ayakkabısını sağ ayağıyla çıkardı.
"Düşündüğüm şeyi yapmayacaksın, değil mi?" kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atıyordu.
"Söyle bakalım, umurunda mı değil mi?" hayır, inadımı kolay kolay kıramazsın!
"Değil." derken sesim meydan okurcasına, kendine güvenen bir tondaydı. Büyükçe bir adım atıp ayaklarını denizin içine soktu.
"Ah, çok soğuk," derken yüzündeki ifadeye kahkaha attım. Boynuna sıkı sıkı tutunurken gülmeye devam ediyordum.
"Benimle inatlaşma, suyun dibini boylarsın," derken beni tutan elleri biraz gevşedi. Bu hareketine karşılık çığlığı bastım. Ama aynı zamanda gülmeye devam ediyordum.
"Bokun donar, bokun." derken o da gülüyordu.
"Pislik, bırak beni." artık kahkahalarım krize dönüşmüştü. Karnımdaki kasılmalara karşılık bir elimi karnımın üzerine bastırdım.
"Bırakayım mı? Emin misin," derken beni suya yaklaştırdı. Bambuya sarılan Koala gibi Çağan'a yapışmıştım.
"Hayır, hayır! Bırakma," ellerim etine gömülmüştü neredeyse.
"Söyle, umurunda mı?" yüzündeki gülümsemenin arkasında ki ciddiyeti ancak ben anlayabilirdim sanırım. Ama hala gülmeye devam ediyordum. Kendime engel olamıyorum. Resmen, kriz geçiriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüyorum...
RomanceTüm hakkı saklıdır.© "Henüz yolun başındayken, sonuna gelmenin hikayesi..." Hevin , on sekiz yaşını doldurmuş, yıllarca kanserle mücadele verip; yenilginin acı sonucuna yaklaşmış bir kız. Hayat ona yaşamının tadında iken vermediği dostluğu, kard...