"Haydi Hevin, geç kalacağız!"
Heyecanlıyım, ellerim titriyor gözlerim yanıyordu. Beni kolumdan çekiştiren Selin'e masum olduğunu düşündüğüm bir bakış attım. "Bir kez daha," dedim titrek bir sesle "Son bir kez daha bakmama izin ver."
Selin pes ettiğini belli eden bir ses çıkardı ve gözlerini devirerek "Tamam," dedi "Son bir kez bak kendine, ama böyle yapmaya devam edersen geç kalacağız." Gülümseyerek boy aynasına yaklaştım ve aksime baktım. Kar beyazı gelinliğim üzerime tam oturmuş, hatlarımı sarıp sarmalamıştı. Kalçamdan aşağıya inen fırfırlar beni oluğumdan kilolu gösteriyordu. Ama bunun bir öenmi yoktu. Güzeldim. Her gelin gibi...
Dudaklarımdaki kırmızı ruj beni daha önce hiç olmadığım kadar çekici kılıyordu. Ellerimle duvağımı yüzüme indirdim ve Selin'e döndüm. "Hazırım," Kapı eşiğinden geçerken içimdeki heyecan bir kat daha arttı. Bulutların üzerindeymişim gibi bir his bütün bedenimi kaplarken, duvağın el verdiği kadar görüş alanımı inceledim.
Burası düğün salonu değildi. Neredeydik biz? Koluma girip benim yürümeme yardım eden Selin'e biraz daha sokuldum. Bir terslik vardı. Artık heyecanlı değildim. Sanırım, korkuyordum. "Selin," dedim kırık bir sesle "Neredeyiz biz?" Duvağı kaldırmak için bir hamle yaptığımda elime sert bir kumaş geldi. Bu, duvağım değildi. Başımdan alelacele çektiğim kumaşa baktım. Siyah.
Bakışlarımı, önce siyahın en acımasız tonunda olan gelinliğime, daha sonra da Selin'e çevirdim. Fakat Selin artık orada yoktu. "Ben," dedim ağlamaklı bir sesle "Ben neredeyim?" Bir cevap gelmezken ileride gördüğüm Çağan'a koşmaya başladım. Giydiği takım elbisenin içinde harika gözüküyordu.
Adımlarımı sıklaştırdım, fakat yaklaşmaya çabaladıkça ondan uzaklaşıyordum. Daha hızlı koşmak için atak yaptığımda siyah gelinliğin eteklerine takıldım ve düştüm. Dizlerim acımıştı ve avuçlarım. Avuçlarım yanıyordu, çok acıyordu. Bu, bu bir rüya. Hatta kabus, birazdan uyanacağım ve her şey düzelecek. Ama rüyada canımın acımaması lazım. Canım yanıyor, avuçlarım...
Ellerimi açıp avuç içlerime baktım. Belli belirsiz kanlardan oluşmuş bir yazı gördüm. "Artık hazırsın."
Avazım çıktığı kadar bağırdım "HAYIR, HAYIR DEĞİLİM!"
"Hevin! Uyan güzelim, haydi."
Gözlerimi avuşturarak yattığım yerden doğruldum. Ellerimi sımsıkı tutuyor Çağan yüzüme su serperek uyanmama yardım ediyordu. Sıyrıldığım korkunç rüyanın ardından ellerimi tutan Ateş'e baktım. Canımı yakıyordu. Avuçlarım acıyordu, tıpkı rüyamdaki gibi.
Ellerimi ellerinin arasından kurtarmak için atak yaptığımda buna izin vermedi. "Kabustu," dedi gözlerime bakarken "Geçti." Yatakta biraz daha doğruldum. "Elbette kabustu," dedim "Bırak ellerimi, canımı yakıyorsun."
Çağan ellerimi Ateş'in ellerinden kurtarıp avuçlarımı açığa çıkardı. "Hayır Hevin," dedi. "Bak, bunu sen kendine yapıyordun. Tırnaklarını kendine batırıyordun, sana engel olmaya çalışıyorduk." Söyledikleri üzerine avuçlarıma daha dikkatli baktım. Tırnaklarımın izi kanlı bir biçimde avuç içlerimdeydi. Gözlerim Ateş'in boynuna kaydığında benzer izinlerin orada da olduğunu gördüm.
Ellerimi kendime çekip yatağa sindim. Ateş'in boynunu göstererek "Bunu," dedim "Peki bunuda mı ben yaptım. Çok üzgünüm." Ateş neşeden yoksun bir gülüş sergiledi ve ayağa kalktı. "Hayır," dedi. "Bunu senin biricik sevgilin yaptı." Kaşlarım çatılırken bakılarımı Çağan'a çevirdim. Azarlamak için ağzımı açacaktım ki Çağan ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı.
"O başlattı," dedi. "Beni kışkırttı." Ateş yalandan bir gülme sesi daha çıkarıp Çağan'a döndü. "Ben mi başlattım," dedi "Lan beni merdivenlerden ittin!" Bu sefer ölümcül bakışlarımı tekrar Çağan'a yönelttiğim bir adım atıp Ateş'e yaklaştı. "Hevin'i kucağına almıştın, şerefsiz."
"Evet aldım, alırım. Uyuya kalmış kız koltukta. Erkek olsaydın da sen taşısaydın yatağına."
"Bana bak, senin-"
"SUSUN!" dememle bakışlarını bana çevirmeleri bir oldu. "Çocuk musunuz ya siz, ben burada neyle uğraşıyorum siz burada neyin derdindesiniz. Yeter, bir tartışma daha istemiyorum çeker giderim bak." Yataktan kalkmak için doğrulduğumda Ateş'le Çağan aynı anda yanıma gelip beni yatağa bastırdılar. Çağan gözlerini büyüterek "Gitme Hevin," deyince Ateş'te kafasını sallayarak ona destek çıktı. "Bir daha olmaz, gitme Hevin,"
Başımı iki yana sallayıp tekrar yataktan kalkmaya çalıştım. "Bırakın ya," dedim sinirle "Gitmem lazım." Çağan elini ellerimin arasına alıp gözlerime baktı. "Tamam , şu şerefsize de katlanırım. Ama gitme Hevin."
Ellerimi ellerinden çekip tamamen ayağa kalktım. "Ya iyice kafayı yediniz he," dedim "tuvalete gideceğim. Çişim var!"
İkiside gözlerini büyüterek bana baktıklarında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Tuvalete girip kapıyı kapattım ve suyu açıp tuttuğum gülme isteğini serbest bıraktım. Bu onlara bir ders olmuştur en azından artık, kavga etmeye korkarlar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüyorum...
RomanceTüm hakkı saklıdır.© "Henüz yolun başındayken, sonuna gelmenin hikayesi..." Hevin , on sekiz yaşını doldurmuş, yıllarca kanserle mücadele verip; yenilginin acı sonucuna yaklaşmış bir kız. Hayat ona yaşamının tadında iken vermediği dostluğu, kard...