Bölüm 23

2.3K 98 5
                                    

42 dakikada bu kadar çıktı. Şimdiden üzgünüm, daha detaylı yazmak istiyorum ama zaman bulamıyorum. Neyse, umarım beğenirsiniz. İyi okumalar ♥♥♥

Yüzüme öylece bakmaya devam ediyordu. Sabırla söyleyeceklerini bekledim. Ama o birkaç kez ağzını açıp bir şey söylemeden kapatmakla yetindi. En sonunda yüzünü benim aksime doğru çevirdi, yataktan aniden kalkınca yatak yaylandı ve yerimden kalktım.

Ateş, bir süre öylece durup duvara baktı. Bir şey söylemeye cesaretim yoktu. İlk kez onu bu kadar düşünceli veya öfkeli görüyordum.

Balkon kapısına doğru bir adım attı. sonra arkasına dönüp yüzüme baktı. Dişlerini sıktığını görebiliyordum. Bir adım daha atmıştı ki, yalvarır gibi konuştum.

"Beni, öylece bırakıp gidecek misin?" hızlıca nefes alıp vermeye başlamıştım. Bu elimde değildi. Bana dönmesini istiyordum, yüzüme bakmasını. Bu kadar değersiz olamazdım gözünde.

Hiç bir şey söylemeden balkon kapısının önünde duruyordu. Gitmekle kalmak arasındaydı.

"Bir şey söyle, Ateş!"

Birden önüne dönüp üstüme doğru yürümeye başladı. Bu hareketine karşılık ister istemez bir adım geriledim. Dişlerini sıkarak üzerime geliyordu. Beni duvarla arasına sıkıştırıp bir elini duvara yasladı. Nefes alıp verişlerim iyice hızlanmıştı.

"Ne söylememi istiyorsun?"  sesi öfkeliydi. Onu hiç böyle görmemiştim. Verebildiğim tek tepki gözlerimi birkaç kez kırpıştırmak olmuştu.  Benden cevap alamayınca sabır diler gibi başını arkaya atıp tekrar yüzüme baktı. Normal bir zamanda, bana bu mesafede yaklaşmış olsaydı bacak arasına tekmeyi yerdi, ama şuan onu yapmak yemiyordu.

Bana biraz daha yaklaşıp kükredi. "Konuşsana!"

 Nefesimi düzene soktum. "Bana.."  dedim. Sesim titrek ve ağlamaklıydı. Gözlerim benden bağımsız çalışarak çoktan salmıştı yaşlarını... "Bana, yalan söylemeni istemiyorum,"

Gözlerimden bir damla yaş yanaklarımdan aşağı süzüldü. Ateş, sakinleşmek ister gibi gözlerini kapatıp alnını alnıma dayadı. Birkaç saniye öylece durdu. Sonunda konuşmaya başladığında nefesi yüzüme çarpıyordu.

"Sana hiç yalan söylemedim Hevin," dedi. "Ve yalan söylemeyeceğime söz veriyorum,"

Yüzümde bir tebessüm oluştu. Bana söz veriyordu. Dürüst olacaktı.

"Ama..." dedi. derin bir nefes aldı. Benden uzaklaştı. Göz yaşlarımı elinin tersiyle sildi. "Ama bu  sana gerçekleri söyleyeceğim anlamına gelmez."

Ona şaşkınca bakmaya devam ederken tekrar söze başladı.

"Bir soru sorduğunda cevap veriyorsam doğrudur, yalan söylemem. Ama öyle bir soru sorarsın ki cevap vermem, işte o zaman gerçekleri söylemiyorum demektir. Beni buna zorlayamazsın, "

Saçlarımı düzeltip benden uzaklaştı. "eğer bunu kabul etmiyorum diyorsan, şimdi çıkarım hayatından.Bir daha seni rahatsız etmem."

Susup onu dinlemek çok güzeldi gerçekten, ilk defa böyle ciddi bir konuşma yapıyordu. Ama konuşma sırasının bana geldiğini anlamıştım. Doğruları bilmek istiyordum elbette, ama onun hayatımdan çıkmasını istemiyordum.  Hayatımdan yeterince insanı çıkarmıştım zaten, bunlara birde Ateş'i eklemek istemiyordum.

"Tamam," dedim. Yüzüme bir süre bakıp tek kaşını kaldırdı.

"Ne, tamam?" dedi.

Ellerimi önümde birleştirip ona doğru bir adım attım. "Tamam, yani kabul ediyorum. " dedim.

Derin bir nefes alıp verdi. Yüzünde rahatlamış bir ifade belirmişti. Bugünlük bu kadar gerilim yeterdi. Onu daha fazla sıkmak istemiyordum. Alnındaki terler, ve yüzündeki o ifadeyle oldukça masum duruyordu gözümde.

Belki bugün boyun eğmiş olabilirdim. Ama yarın benden çekeceği vardı!

Komidinin yanına gidip çekmeceyi açtım ve peçete aldım. Ateş'e yaklaşıp alnındaki terleri silmeye başladım. Dikkatle beni izliyordu.

"Seni bu kadar terleten gerçek  ne olabilir, çok merak ediyorum." dediğimde gülümsedi.

Terleri silip geri çekildim. Gülmeye devam ediyordu.

"Ne oldu?" dedim ciddi bir sesle.

Ellerini cebine koyup yarım ağız sırıttı. "Beni bu hale getiren, sensin." dedi. "Sen ve o koca çenen."

Kaşlarımı çatarak elimi belime koydum.  "Az önce konuşmuyorum diye bağırıyordun," ama derken sesim dalga geçer gibiydi. Söylediğim üzerine yüzü asıldı. Gözlerini yere çevirdi.

"Özür dilerim, " dedi. " Kendimi kaybettim."  gerçekten üzgün görünüyordu.

Gözlerimi kısarak üzerine doğru yürümeye başladım. "Seni affediyorum, " dedim.  "Ama bana bir iyilik yaparsan,"

O da gözlerini kısarak bana yaklaştı. "Tamam, ama sende bana bir iyilik yapacaksın."

"Anlaştık." derken el sıkıştık.

Derin bir nefes alıp ellerini cebinden çıkarttı. "Söyle bakalım, nedir isteğin?"

"Çağan'ın nerede olduğunu söyleyeceksin," dedim. Gözleri önce irileşti ardından gülümsedi.

"İzmir'de," dedi.

"Ne için git--" cümlemi yarıda kesip ellerini dudaklarımın üstüne bastırdı. "Hayır güzelim, bir iyilik unuttun mu?" dedi göz kırparak.

Omuzlarımı düşürüp gözlerimi devirdim. Ellerini ağzımdan ittirdim.

"Tamam, sıra sende." dedim. Gözlerinin içi parlayarak ayakkabılarını çıkardı. Ardından ceketini çıkarmaya başladı.

Gözlerimi büyüterek ona bakarken sordum. "Ne yapıyorsun?"

Ceketini çıkarıp bir köşeye koydu, Ardından yatağıma oturdu. " Baba mı birazcık kızdırdım da, bu gün evde olmasam daha güvenli." derken yatağa yatmıştı bile. Ağzım açık ona baka kalırken yorganı kaldırıp bana baktı.

"Ee, gelmiyor musun?"

Sinirle odamın kapısını kilitleyip yatağa girdim. Gece lambasını kapattım.

"Sana da iyi geceler Hevin," dedi. Sesindeki muzipliğe gülme isteğim gelse de bastırdım.

"Sınırlar Ateş, " dedim sadece. Ardından onun gülme sesini duydum.

Evet, bugün sustum, ,izin verdim, boyun eğdim Ateş. Ama yarın burnundan getirmezsem bende Hevin değilim!

Ölüyorum...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin