29.Bölüm

1.5K 108 26
                                    


Multi:Azra'nın gözleri

Müzik:Pamela & Ümit Besen - Seni Unutmaya Ömrüm Yeter Mi ?

Bir Ay Sonra

Okulların kapanması ile Yalova'daki yazlığımıza gelmiştik. İdillerinde burada yazlıkları vardı ve bizden bir hafta sonrada onlar gelmişlerdi. İdil'in buraya gelmesi üzerine Doğukanda Yalovaya gelmiş ve bulunduğumuz yerdeki otelde kalmaya başlamıştı. Her gün İdil ve Doğukan ile takılıyordum ve bu bir yere kadar sıkıyordu. Çünkü aşklarını gözümün önünde yaşıyorlardı ve unutmaya çalıştığım Pars'ı unutmamı zorlaştırıyorlardı. Bile isteye yaptıkları bir şey yoktu ama Doğukan'ı görmem bile bana onu hatırlatıyordu.

Aslında unutamayacağımın bende farkındaydım sadece kendimi kandırıyordum. İlk kez böyle  sevilmeyi sevmeyi bana yaşatan o duyguyu hissettirende oydu. İlk ayrılığı da o ilk acı hissi de yaşatan oydu. Gündüzleri insan içine karışınca her şey güzel ama yalnız kalınca geceleri zor oluyordu. Rüyalarıma giriyordu. Dinlediğim her şarkıda o vardı . En kötüsü de sevmemek isteyip hala ona karşı bir şeyler hissetmemdi...

Gülünce kısılan o gözleri,sinirlenince kalın kaşlarının çatılışı,dudakları,dövmeleri,uzun kirpikleri ve o saçları. Boğulduğum denize aşıktım.

Yazlığımız dublexti büyük bir bahçesi vardı. Bahçe tamamen annemin çiçekleriyle doluydu. 6 kişilik hasırdan beyaz  bir masa ve sandalyeler vardı. Köşede babamın mangal için aldığı malzemeler duruyordu. Üst katta annemlerin yatak odası,benim odam,banyo ve misafir yatak odası vardı. Babaannem bazen bizle geliyordu ve o odada kalıyordu.Aşağıda ise salon mutfak ve küçük bir banyo vardı.Üç yıldır bir aylığına buraya geliyorduk. Buradaki herkesi az çok tanıyordum sakin ve güzel bir yerdi.

Gün batımını izlemek için kumsala geldim. İskeleye çıkıp en uca doğru yürümeye başladım. En çok da bu zamanlar arıyordum onu. Birlikte burada oturup başımı omzuna koymayı denizin kıyıya vuran sesi ile birlikte bana şarkı söylemesini istiyordum. Uca doğru oturup ayaklarımı aşağı doğru sarkıttım. Etrafta bir kaç kişi vardı. Bir aile eşyalarını toplayıp arabalılarına yerleştiriyordu. Kumsalda ayakları çıplak ayakkabıları ellerinden tutup el ele dolaşan bir çift vardı. Uzaktaydılar. Gülüşüp sarılıyorlardı. Dolan gözlerime kızıp sinirle elimin tersi ile gözlerimi sildim. Ota boka ağlar olmuştum.

Ayaklarımı sallayarak ellerimi oturduğum iskeleye koydum. Tekrar onlara baktığımda tanıdık gelen kahkaha ile gözlerimi iyice kısıp baktım. İmrenerek baktığım çift doğukan ve İdil'di. Suyun içine doğru girip koşmaya başladılar. Onlara bakarak şarkı söylemeye başladım. "Dipteyim sondayım Depresyondayım. Sevgilimden ayrıldım çok yalnızım." Sesli bir iç çekip batan güneşe baktım. Bu hissin geçmesi mümkün değil miydi ? Kendimi bir hiç gibi hissediyordum. Böyle üzerine basılmasın diye konulan tabelayı hiçe sayıp üzerine basılan otlar gibi bir hiç.

Son sınıf olmuştum önümde büyük bir sınav vardı. kafamı bunlarla meşgul edebilirdim. O benim için bir senesini çöpe atmıştı. Annesi ile büyük bir tartışma yapmışlardı. Sınav bile bana onu hatırlatıyordu.

Paçalarını dizlerine kadar kıvırmış pantolonun birazı ıslanmış bir şekilde Sudan çıkıp bana doğru gelen İdil'e gülümsedim. Doğukanda aynı şekilde Sudan çıkıp bana doğru gelmeye başladı. İskeleden aşağı sarkıp onlara baktım. "Düşeceksin."diye bağırmıştı Doğukan. Geri çekilip ayağı kalktım. İskeleden inip onların yanına gittim.İdil"Biz geliyorduk"dedi. Omuz silkip "Acıktım"dedim. Doğukan sorar gözlerle bakıp "Köfte ekmek ?"dediğinde "Olur"dedim. İdil'de başını sallayınca birlikte kumsaldan çıktık. Rıdvan Amcanın küçük ama müşterisi bol olan dükkanından içeri girdik. Doğukan "Selamunaleyküm Rıdvan Ağabey"deyip başıyla da selam verdi. Rıdvan Ağabey "Aleykümselam gençler. Hoşgeldiniz"deyip her zamanki içten gülümsemesi ile bize baktı. "Hoşbulduk"deyip gülümsedim. "Boş bir masamız var gençler. Siz geçin hemen geliyorum."deyip eliyle cam kenarındaki boş masayı gösterdi. Üçümüz Rıdvan ağabeyin gösterdiği  masaya oturduk. İdil ve doğukan karşımda oturuyorlardı. Rıdvan ağabeye üç yarım köfte ekmek üçte büyük boy ayran söyledik. Dükkanda boş masa kalmamıştı. Burdaki esnaf yazları daha çok kazanıyordu. On dakika sonra siparişlerimiz geldikten sonra kimseye bakmadan yemeye başladım. "Yarın Gebze'ye gidiyoruz." Ayranımı masaya bırakıp söze direk başlayan İdil'e baktım. "Niye ?"diye sordum. Doğukan masadaki peçetelere uzanıp bir tane alıp ellerini sildi. "Annem  ameliyat oldu. Onu görmeye gideceğiz." dedi. "Ne ameliyatı ? Hayırdır ne oldu ?" İdil ekmeğini ısırıp "Önemli bir şey değil ya. Estetik. Burnu kemikliydi. Kemerli yani. Küçük bir operasyon geçirdi."dedi. Başımı sallayıp "Geçmiş olsun"dedim.
Doğukan başını sallayıp "Eyvallah,sağolasın"dedi.
"Niye İstabul'da olmadı ki ?"dedim.
İdil ve Doğukan birbirilerine bakıp güldüler. Doğukan sağ elini sandalyenin koluna koyup "Annem duyulsun istemedi.Gebze'de özel bir hastahanede oldu."dedi. İdil gülümsemesini bozmadan "Annesi çok tatlı bir kadın. Böyle çılgın ya."dedi. "Sana da böyle kayınvalide yakışır kardeşim."dedim. Pars'ın annesi gözümün önüne gelince ekmeğimi tabağıma bıraktım. "Ne zaman döneceksiniz. Annenin haberi var mı ?"diye İdil'e sordum. "Akşama döneriz. Haberi var,zaten saklarsak beni kıtır kıtır keser."dedi. Başımı ciddiyetle salladım. "Keser."deyip Doğukana baktım. Doğukan boğazını temizleyip İdil'e baktı. İdil'de ona bakıp bana döndü. Bu bakış ' ben bir haltlar yedim' bakışıydı. "Dökülün bakalım."dedim. "Şimdi güzel kardeşim. Gökyüzü gözlüm,bal dudaklım,-" Lafını kesip "İdil kısa kes."dedim. "Annem senide gelecek diye biliyor. O yüzden izin verdi."dediğinde. Pipeti ağzımdan çekip onları kısık gözlerim ile süzdüm. Kafalarını birbirlerine yapıştırmış bana gülümsüyorlardı. "Tamam"dedim. "Kızmadın mı yani ?"
"Kızmadım."
"Yarın sabah çıkarız o zaman yola."
"Annemin haberi var mı "dedim. Dehşet içinde.
"Var,var."
"Her şeyi de halletmişsiniz"dedim.
İkiside ellerini sol göğüslerine vurarak. "Karışma bizde"dediler. Sol tarafıma bakıp güldüm. "Manyaksınız."

PARSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin