Multi:Raviş-Güzel Kadın
Yokuş çıkmaktan sıklaşan ve boğazıma dizilen nefeslerimi düzene sokmak için durdum ve Pars'ın koluna dokundum. "Benden bu kadar. Sen beni bırak ve devam et."
Pars önce dokunduğum koluna bakıp sonra yüzüme baktı. "Çok mu yoruldun?"diye sordu. Sanki koca yokuşu çıkan tek benmişim o düz yolda yürüyormuş gibiydi. Sık sık nefes alıp "Neden arabayla gelmedik ki ?"diye yarı kızgınlıkla sordum. Pars yanıtlamayıp önüme geçti ve arkasını dönerek eğildi. "Atla"dedi.
Ona çölün ortasına kutup ayısı görmüş gibi baktım. "Hadisene kızım"diye söylendi. "Olmaz yokuşu beni sırtında taşıyarak çıkamazsın"dediğim an omzumuzun üstünden bana öyle bir bakış attı ki saniyesinde sırtına çıktım. Ellerimi boynundan aşağı göğsüne doğru sarkıttım. Elleri bacaklarımı sıkıca tutmuştu.
"Yorulacaksın. Sırtına aldın birde yük gibi."
"Sen sırtımda bir yük değilsin. Söylenip durma az kaldı. Zayıflamışsın iyice."
Başımı eğip burnumu boynuna sürttüm. Bir an duracak gibi sandım ama durmadı. Kokusunu özlemle solurken iç güdülsel bir istekle dudaklarımı boynuna bastırdım. Yutkunuşunu yakınlığımızdan fazlasıyla duydum. "Tehlikeli sularda yüzüyorsun,haberin yok"dedi. Sesindeki tınıyı duyunca kafamı geri çektim.
Barışmıştık. Çok az içimde bir yerlerde kırgınlık kırıntıları vardı. Bir kabullenemeyiş barınıyordu içimde. Susuyorduk bu konu hakkında. Çünkü konuşsak yine zararlı biz çıkıyorduk. Suskunluğumuz yolun geri kalanını boyunca devam etti.
Bana yaptığı salıncağın olduğu ormanlık yere geldiğimizde sırtından indim. Rüzgar saçlarımı savurken çiçek kokuları burnuma doldu. "Çantayı çıkar."
Pars'la buluştuğumuzda bir sırt çantası hazırlamış ve sırtıma taktmıştı. İçinde ne olduğunu bilmiyordum ama biraz ağırdı. Buz mavisi çantayı çıkarıp elime aldım. Birlikte salıncağa doğru ilerlemeye başladık. Pars benden önce salıncağa oturduğunda ona kollarımı göğsümde birleştirerek bakmaya başladım. "Ben sallanacaktım !"dedim sitemle.
Dudakları sola doğru kıvrıldı. "Sallanırız"deyip göğsümde birleştirdiğim kollarımdan tutup beni kendine doğru çekti. "Otursana"dedi dizlerini başıyla işaret ederek. Dizlerine bakıp "Oturayım ?"diye sordum.
Pars yüzünde oluşan sırıtmayla beni sertçe kendine çekip dizlerine oturttu. Bacaklarım iki yanından aşağı sarkıyordu. Ellerim salıncağın iplerine tutundu ve Pars ayaklarıyla salıncağı sallamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARS
Teen Fiction"Aşk bana denk gelmez"deyip kekimden ısırdım ve devam ettim "Hem ben keklerim ile mutluyum." Bağdaş kurup iyice yayıldım çimene. Kekimden ısırık aldım ağzımı benim gibi oturan İdil'e doğru açtım. Önce yüzünü buruşturup sonra kekinden yiyip o da beni...