Bu bölüm BintAksa adlı kullanıcıya ithaf edilmiştir. Selamun Aleyküm arkadaşlar size yeni bölüm getirdim. İyi okumalaaaaar....
Medya Yiğit ve Toprak'ın salonu, inşallah bu kez gözüküyordur.
" Ben götürürüüüüüüüümmmmmm"
Genç kız önce Yiğit'e baktı onun götürmesi için ya da başka bir şekilde halledilebilirdi. Eğer gitarı Kerem götürürse gitarın kafasında kırılma ihtimali vardı. Peki bu Kerem'in umurunda gibi mi gözüküyordu?
Hayır!!!
Kerem, Toprak'ın izin vermeyeceğini düşünerek biraz daha konuşmaya başladı Yiğit'e dönerek.
" Kardeşim boşuna zahmet etmeyin, zaten yolumun üstü, yenge seni götürdüğümden hatırlıyorum evide"
Genç kız Kerem'in bu istekli tavrına içten içe gülsede, başını sallayıp gitarı ona uzattın, başka türlü bu evden gitmeyecekti çünkü.
Ama Kerem işi biraz daha ileri götürüp Yağmur'un numarasını da istemişti üstüne üstlük ve buda çok zor olmamıştı. Toprak tereddüt etmeden, telefonundan
Yağmur'un numarasını vermişti.Bu işi bu kadar kolay halledeceği aklının ucundan bile geçmezdi.
Kerem ikisiyle de vedalaşıp sevinçle kapıdan çıkarken, keyifli bir şarkı tutturup arabasına doğru ilerledi." Bugün çok şanslıyım arkadaşşş"
♡♥♡♥♡♥
Genç kız ve Yiğit, Kerem'i uğurlayıp kapıyı kapadıktan sonra salona geçip büyük koltuğa oturdular. Yiğit, Toprak'ın hemen yanına oturmuş sağ kolunu genç kızın omzuna dolamıştı.
Genç kız , Yiğit'e dönüp muzip bir gülümseme ile konuştu.
" Sence iyi mi yaptık?"
"Neyi?"
"Yağmur 'a,Kerem'i gönderdik ya? "
Genç adam uzun uzun düşündü. Birazda uzaklara daldı. Ve genç kıza dönüp
"Bişey diyim mi? "
" Ben hiç belasına koşar adım giden adam görmemiştim"
Toprak ve Yiğit birbirine bakıp seslice güldüler. Kerem gerçekten normal davranmıyordu. Karşısında ki kız normal miydi? Evet, değildi. Anlaşılan tencere kapağını bulmuştu sonunda.
Toprak oturduğu yerde kıvrılıp, başını adamın göğsüne yasladı ve belini sımsıkı sardı. Genç adamın eşsiz karanfil kokusunu içine çekti doya doya. Nasıl bir kokuydu bu. Kız iliklerine kadar hakimiyeti hissediyordu. Bütün benliğininde, bedeninde tek hakimdi bu koku.
Onun sahibiydi, sahibi oydu....
Ne kadar öyle kaldılar bilinmez genç adam sardığı bedeni rahatsız etmeden kol saatine baktı sessizce. İkindi namazı neredeyse geçmek üzereydi. Sevdiğini göğsünden çekip aşkla gözlerine baktı.
" Hadi kalk bakalım sevdiceğim,
ikindi namazımız geçiyor. Ben imam olayım sen cemaatim, sonra dua edelim. Çoğalsın diye cemaatimiz""İki olalım"
"Üç olalım"
"Dört olalım"
Kız gülümsedi kahve gözlerinde boğulduğu adama. Utanmadan, yüzü kızarmadan.
Bu dünya da en şeref duyulası şey değil miydi onun çocuklarını dünyaya getirmek. Yiğit gibi, temiz kalpli, hatta sadece ona benzeyen evlatlara sahip olmak. Sadece ona benzesindi. Kıskanmazdı bile. Bu evde ona benzeyen ondan başkaları olması güzel olurdu gerçekten! Gözlerini çekmeden konuştu genç adama,