(Arkadaşlar bundan sonra hikayeyi 3. ağızdan yazacağım. Tek bir kişinin bakış acısından yazmak gercekten zor. Yiğitin duygularınıda yazmak istiyorum. Böyle daha güzel olacağını düşünüyorum. Beğeniyorsanız yorum yapın. Fikirlerinizi merak ediyorum. İyi okumalaaar... )Genç kız eşarbını yapıp merdivenlerden yavaşça aşağıya indi. Nefis yemek kokuları geliyordu mutfaktan. Hemen mutfağa girip servise yardım etmek için kollarını sıvadı.Evin çalışanı Fatma hanım istemesede zorla yardım etti. Yaprak sarmasına da özel bir ilgi göstererek yerleştirdi tabağa. Fatma teyze görmeden, bir tane yaprak sarmasını eliyle ağzına atıp gülümsedi. Tamda istediği gibi olmuştu." Zehir gibi"
Genç adam o gün de babasının evinde kalmaya karar vermişti Babasını annesinin ölümünden sorumlu tutuyor ondan uzak olmak için elinden geleni yapıyordu aslında. Ama, Toprak eve geldiğinden beri ayakları istemeden onu buraya getiriyordu.
Yemekler masaya yerleştirilince herkes oturdu ve hep beraber yemeğe başlandı. Toprak sarmaları birer ikişer yemeye başlamıştı bile.
Genç adam sarmaları Toprağın sardığını biliyordu. Güzel olduğunu umarak oda tabağına doldurdu. Ağzına alırken genç kızın ona merakla baktığını hissetsede,bi anlam çıkaramadı haliyle.
Ve çatala batırıp birini yedi.
Ama, ama kulağından çıkan dumanları sadece kendi mi görüyordu? Yada kulağından neden duman çıkıyordu?
Bu yaprak sarması yemediği kadar acıydı." Yaprak sarması acı mı olurmuş? " diye düşündü.İştahla yiyen genç kıza dönüp
" Yaprak sarması biraz acı değil mi? " diye sordu. Hakan bey,çok şükür yememişti sarmalardan.Kız eserinden memnun bir şekilde sinsice gülümseyip
- Bence tam kıvamında, çok güzel deyip bir tane daha yedi.Genç adam bu işte onun parmağının olduğunu biliyordu ama bir şey söylememişti. Onun bu tavırları hoşuna gidiyordu.
Yemek bittikten sonra genç kız hemen odasına çıkmıştı. Yiğit onu görürse kesin bunun hesabını sorardı çünkü. Yakalanmadan yukarı çıkıp odasına girdi . Abdesti olduğu için yatsı namazını kıldı vakit geçirmeden.En sonunda dua için açtı Rabbine ellerini. Ondan başka kimi vardı ki hayatta. Ondan başka sığınacak, güvenecek...
Duasını bitirince seccadeyi katlayıp pencerenin yanındaki koltuğa koydu. Yatağının kenarına oturup eşarbını açtı sonra. Örgü saçları hemen sıyrılmıştı eşarbının içinden.
Bozmamıştı genç kız, kıyamamıştı o güzel örgüye. Saçlarına dalıp gittiğinde kapı çalındı birden.Farkında olmadan hemen " gelin" demişti. Kapı açılınca birden yatağından sıçradı.
- Ne işin var senin odam da?
- Gel dedin ya, sanırım kulaklarında bir sorun var, yada algılamanda.- Ben gel desemde sen gelme.
- Oldu,bende muneccimdim ya, deyip çıkıştı Yiğit.Neden sürekli ters davrandığını anlayamıyordu bir türlü. Oysa saçını ördüğünde nasılda farklı bakmıştı. Hep öyle bakmasını istedi içinden genç adam.
Toprağın saçlarını açık görmeyi beklemiyordu. Onun bu görünüşü bile kalbinin hızla çarpmasına yetmişti. Oysaki kahverengi bir saçtı işte. Neden bu kadar farklı hissettiriyordu ki?
Örgüsünüde bozmamıştı üstelik. "Acaba oda bişeyler hissediyor mu ?" diye düşündü içinden genç adam.
Saçlarındaydı hâlâ gözleri. Yana attığı örgüsünün ucundan tutup " Bozmamışsın" dedi.
![](https://img.wattpad.com/cover/63928301-288-k621685.jpg)