Bu bölüm 1907aysin adlı kullanıcıya ithaf edilmiştir. Kısa ama keyifli bir bölüm oldu bence. Yavaş yavaş üzerimizdeki ölü toprağını atıyoruz bakalım. İyi okumalar..
Genç kız öksürük krizinden kurtulmuş, tedirgince Yiğit' e bakıyordu.
" Yani görüntüsü güzel gözüküyor, tadıda güzeldir" deyip hain sırıtışını bir kenara bıraktı genç adam.
" Aslında ablam kabaklı keki daha güzel yapardı ama yapmak istemedi" diyerek, ortalığı farkında olmadan dahada karıştırmıştı küçük kız. Toprak bir öksürük krizine daha girmeden boşalan bardakları doldurmak için mutfağa geçti. Bir yandan kulağını kabartmış salondaki konuşmaları dinliyordu.
" Merak etme ben ablana kabaklı kek yaptırırım, sonuçta onun patronuyum bana karşı çıkamaz " deyip göz kırptı genç adam, Nisana.
Küçük kız sevinçle kıkırdarken "anlaştık" deyip el sıkıştılar. Toprak çayları tazeleyip içeri girdiğinde iki müttefik karşılıklı koyu bir sohbete dalmıştı bile. Gece boyu güzel sohbetler edilmiş, genç adamın gitme vakti gelmişti. Toprak mutfakta bulaşıkları yerleştirirken, Yiğit asıl meseleyi açmaya karar vermişti.
Boğazını temizledikten sonra, ciddi bir tavır alıp Zehra anneyle konuşmaya başladı.
- Efendim aslında ben Toprağı götürmek için geldim. Uzun süredir yurt dışındayım. İşlerimiz fazlasıyla yoğunlaştı. Toprak hastayken onun işlerinide ben halletmeye çalıştım. Ama söylediğim gibi. Kendi de olursa işlerimiz daha hızlı ilerleyebilir."
Sonra Nisana bakıp " Tabi küçük prenseste izin verirse. " deyip onunda gönlünü almaya çalıştı.
" Bence de gitmeli. Aramızda kalsın ama evde ruh gibi dolaşıyor. Çalışırken bundan daha iyiydi."
Genç adam Nisan' ın söylediklerine gülerken Zehra anne mahçupca konuştu.
" Tabi oğlum. Sen nasıl uygun görürsen. Çok şükür sağlığıda düzeldi artık. Sen birde onunla konuş "
Genç adam başını onaylarca sallarken içeri Toprağın girmesiyle ayaklandı.
" Ben müsadenizi istiyim, baya geç oldu."
Aile ferdleriyle tek tek vedalaştıktan sonra Zehra anne Nisan' ı uyutmak için odasına girdi.
Genç kız kapının önünde gitmek için bekleyen Yiğit' e baktı. Onu bırakmak istemiyordu ama bunu nasıl söyleyeceğini de bilmiyordu.
' Dışarda biraz konuşabilir miyiz?"
Toprak genç adamın teklifine hiç düşünmeden " peki" demişti. Zaten istediği de bu değil miydi? Üzerine lacivert uzun ceketini alıp yazmasını da düzelttikten sonra çıkmak için adımını attı.
" Dur bi dakka , telefonunu aldın mı?"
" Evet cebimde bir sorun mu var? "
" Yok yok sadece sordum. "
Evet plan tamda istediği gibi ilerliyordu. Genç adam Toprağın anlamsız bakışlarına önem vermeden asansöre yürüdü.
Aşağı indiklerinde ne kadar yaz mevsimi olsa da gecenin soğuğu ürpertmişti. Sitenin giriş kapısından biraz uzakta bir çam ağacının altına doğru yürüdüler. Turuncu sokak lambaları loş bir ışık saçıyordu etrafına. Gecenin sessizliğini bölecek birini bekliyorlardı sanki. Genç kız adamın yüzüne sorgularcasına uzun uzun baktı. Yiğit' in pekte söyleyecek bir sözü yok gibiydi.
Derin bir nefes alıp konuştu. " Ne konuşacağız , önemli birşey mi? "
Genç adam cevap vermeden pişkince gülümsemeye devam etti. Toprak ne olduğunu anlamasa da şu durumdan ürkmüştü. Yiğit' in yüzüne vuran turuncu ışık ve gamzesine düşen gölge sanki orada koca bir çukur olduğu görüntüsünü veriyordu. Ahh.. Şimdi bunları düşünmenin sırası mıydı?
" Yiğit, iyi misin bir şeyler söyle? "
Ama bu kız neden şimdi adını melodik bir şekilde söylüyordu. Yada Yiğit öyle zannediyordu. Şu an adam, isminin bu kadar güzel olduğunu yeni farkediyordu. Yada bu kızın sesinden daha güzel. Her neyse.
Bak şimdi içinde ki bütün psikopat duygular kaybolmuştu. İsmini onun ağzından duymak bir insanı bu kadar etkiler miydi? Ahh be Yiğit çok acemisin. Genç adam iç sesine birkaç güzel söz edip " Her gördüğümüze aşık olmuyoruz heralde" diyerek tersledi birde.
Genç kız Yiğit' in uzaklara daldıktan sonra önce kaşlarını çatıp daha sonra gülmesini hayretle izledi. Aklından ne geçiyordu bu adamın. Biri Toprak' ada söyleyebilir miydi? Genç kız son kez ikaz etti
"Yiğiiiiiiiit"
" Ne,ne Yiğit Yiğit,ne Yiğit. Sen bi suscan mı, gel bakayım buraya"
Genç adam kızı bacaklarından tuttuğu gibi omzuna aldı. Tamam gereksiz bir bahane olmuş olabilirdi. Ama sürekli adını söyleyip aklını karıştıran da oydu. Yapmasaydı madem? Omuzunda çırpınan, ama ne kadar çırpınsada bi işe yaramayan kızın bacağına bir çimdik attı.
" Rahat duuuuur"
"Tamam indir konuşalım bak, hadi bir gören olacak"
" Görsünler umurumda değil. "
Genç adam arabanın önüne gelince anahtarıyla otomatik kapıyı açtı. Ön koltuğa kızı yerleştirip hızla sürücü tarafına ilerledikten sonra kapıyı açıp koltuğa oturdu. Arabanın kontağına anahtarını takıp çalıştırdı. Arkasına bakıp park ettiği yerden çıkacakken
" Napıyorsun sen"
" Seni götürüyorum küçük hanım, onca işi üzerime daha fazla yıkmana izin vermiyorum anlaşıldı mı? (Gereksiz bir bahane daha)
" Saçmalama annemler beni bekliyor, bu şekilde bir yere gidemem "
" Annene söyledim, hatta küçük kardeşin seve seve izin verdi."
Genç adam yanında oturan Toprak' a göz kırpıp tekrar arabasını çıkartmaya çalıştı. Toprak içinden "hain kardes " diye düşünürken sırtını koltuğa yasladı. Kollarını göğsünde birleştirip burnundan sertçe bir nefes verdi.
" Bunları banada anlatsaydın, arabaya yürüyerekte gelebilirdim."
Genç adam arabasını siteden çıkarıp gözünü yoldan ayırmadan konuştu .
- Ne yapayım, plan böyleydi.
( Şapşal Çocuk :):) )
![](https://img.wattpad.com/cover/63928301-288-k621685.jpg)