28. Bölüm

996 164 27
                                    

" Karanlığıma güneş doğmuş, ruhum huzura kavuşmuştu. Günlüğe yazamayacak kadar yoğun ve mutluluk doluydu günlerim"

Annem hayalini kurduğu günleri yaşamaya başlamıştı. Ben de karanlık günlerin müdavimi olmuştum. Monoton bir hayatın kollarına bırakmıştım kendimi. Annemle aramız iyi değildi. Annemde iyi değildi zaten. Babamı görmüyordum neredeyse Taha ise benimle konuşmak istediğinde hep erteliyordum yalnız kalmak daha iyiydi benim için. Taha'nın soruları bitmiyordu o yüzden hiç başlamaması daha iyi olur diye düşünmüştüm. Bir Ömer bir de Hira vardı işte ben anlatmadan beni anlayan. Psikolojimin bu denli yıpranması onları da etkilemişti. Tek yaptığım uyumak.
Ve günlüğü okumak annem anılarını yazıyordu mutlu anılarını. Annemin mutlu anılarını okumaktansa annemle mutlu anılar biriktirmek isterdim. Mutlu, huzurlu aileme ne olmuştu ? Sanki hiç olmamışız sanki bir aileye hiç sahip olamamış gibi yalnız hissediyordum kendimi. Aile konusunda tek umudum Ömerle kuracağımız küçük sevgi dolu aile. Yapacak bir şey bulamayınca tekrar günlüğe döndüm. Bir kaç güzel hatıradan sonra karanlık çökmüştü yeniden.

"
Ahfa dayanmak ne kadar zor. Hüzün ne kadar ağır... Bir babanın evladına karşı bu kadar zalim olabileceğini hiç düşünmemiştim bile. Kursun yerini öğrenmiş. Poliseler baskına geldi. Bazen keşke diyorum, keşke kenar mahallenin orta halli hatta fakir bir ailesi olsaydık ta babam parasının gücünü bu kadar kullanamasaydı. Ama işte çalışıyordu Allah çalışana verirdi.
Geliş gerekçeleri benim burada zorla tutuluyor olduğum hakkında şikayet bulunmasıydı böyle bir durumun olmadığını açıklamıştım. Kübra abla babasının avukat olduğunu böyle bir durumda buranın zarar görmeyeceğini söyleyip beni rahatlatmıştı. Ve polislere de bilgili bir şekilde cevap vermiş ve geldikleri gibi dönmelerini sağlamıştı. Babamın nasıl deliye döndüğünü tahmin edebiliyordum şu an.
Bununla yetinmemiş aynı günün akşamı kendi adamlarıyla dershanemizi başmış ve kitapları raflardan atıp ortalığı talan etmişti. Allah'a şükür kimseye zarar vermemişti, benden başka. Ve neyseki kızların çoğu haftasonu tatilinde evine gitmişti. Olanlar bayağı sarsılmıştı yani babam beni sürüklerken öyle duruyorlardı. Gülsüm yine beni götürmesine izin vermeyeceğini falan söyleyip dik bir duruş sergilemişti ama nafile! Daha fazla rezil olmamak için Gülsüm'ün elini tutup 'bırak' diye fısıldadım konuşacak halim yoktu. Zaten babamda çıkartmıştı beni evden. Yorulmuştum sürekli bozulan düzenimin yenisini inşa edip onunda bozuluşunu izlemekten.

Dipsiz bir kuyuya düşünüyordum, yere çakılsam rahatlayacaktım sanki.
Artık ağlayacak halim kalmamıştı öylece duvara bakıyordum. Ne oluyordu ? Bir insan nasıl bu kadar zalim olabilirdi ? Bıraksaydı beni evlatlıktan reddetseydi huzura kavuşsaydım bende. Annem nasıl yaşadı bu insanla? Gerçi bende yaşamıştım bir zamanlar. Sevdiğini tam sevip sevmediğine dünyayı dar ediyordu.
Yorgunum Ahfa.
"

"18 yaşına girdim artık özgürüm sanmıştım. Ama azad etmedi babam beni Ahfa. "

"Günden güne eriyorum Ahfa. "

" Bu satırları nerde yazdığımı bir bilsen! Aklım şaştı benim. Kalbim atıyor artık. Gün be gün hissizleşen bedenimde tüm duygular tekrar gün yüzüne çıktı. Dün yine sıkıntıdan tavanı izlerken pencereme gelen güvercin bile sevimsizdi gözümde. Ama ona baktığım an bir şey fark ettim. Bileğine bir kağıt sarılmıştı. Haberci kuş bana sefkatle bakıyordu 'gel beraatin bende ' der gibi. Ki öyledi de Ahfa. Onu rahatsız etmeden notu çıkardım. Sanki suyun altında nefessiz kalmışımda oksijene yeni kavuşmuşum gibi bir nefes doldurdu ciğerlerimi. Varlığını unuttuğum kalbim göğüs kafesimi çıtırdatıyordu.

Karanlığın İçimdeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin