"O adam , kalbinin yakınlarında dursun diye mi yaratılmıştı." -Ivan Turgenyev
*Kaan Boşnak – Renkler Ve İsimler*
Bilimsel araştırmalara göre her rengin bir anlamı olduğu söyleniyor. Mesela kırmızının , mutluluğu , yeşil huzuru , mavi sınırsızlığı , mor sonsuzluğu , siyah gücü , sarı ise geçiciliği ve ölümü temsil ediyor.
Tabii ki bunlar bilimsel olarak renklere giydirilmiş bir kalıplardı.
Bana göre kırmızı ölümü , yeşil ilkbaharı , mavi gökyüzünden dolayı uzaklığı , mor çiçekleri , siyah umutsuzluğu , sarı ise huzuru temsil ediyor.
Her insanın bir rengi vardır. Bir insanın rengini anlamak için bilimsel araştırmalar gerekmez. Herkes kendi rengini belli eder.
Benim rengim , sarıydı. Nedensizce sarı rengini çok seviyordum. Defterim , odamdaki çoğu eşyam , kazaklarım , hırkalarım hepsi genel olarak sarıydı. Ve , şansıma Dilek hoca her sıraya birer tane renkli polaroid makinelerden dağıtırken bize sarı olanı denk gelmişti.
Etüt odasındaki topluluk çoktan dağılmıştı. Herkes sınıflarına giderken , ben kütüphaneye gelmiştim. Arkada kalan bir masaya oturdum ve Dünya'ya kütüphanede olduğumu bildiren bir mesaj attım. Zil çalana kadar elimdeki makineye bakıp, salak salak gülmekten başka bir şey yapmadım. İlk defa yalnızken kötü şeyler düşünüp moralimi bozmuyordum. Sadece makineye bakıp , Barlas'la çekilecek olan resimlerin hayalini kuruyordum. Elime kocaman bir boya fırçası alıp her yeri sarıya boyamak istiyordum!
Zil çaldı , insanlar kütüphaneye doluştu. Kalabalığın arasında Dünya'yı görünce hızlıca yerimden kalktım ve koşarak boynuna sarıldım. Daha birkaç dakika önce gülümserken nasıl ağlamaya başladım bilmiyorum ama...Bu seferki mutluluktandı.
"Ne oldu?" dedi şaşkınlıkla, "Neden çağırmış seni Dilek hoca , kötü bir şey mi oldu?"
"Hayır." Dedim hıçkırıklarımın arasından, "O kadar güzel bir şey oldu ki..."
Beni kendinden uzaklaştırarak kaşlarını çattı, "Neden ağlıyorsun o zaman?"
Elimle göz yaşlarımı silip gülümsedim, "Bir ders kaldı. Öğlenden sonra okulu ekelim mi? Lütfen..."
"Ne yaptı kızım Dilek hoca sana? Psikolojin zaten bozuktu , iyice uçmuşsun." Elimdeki makineyi görünce gözlerini kocaman açtı, "Oha! Bunu nereden buldun?"
"Öğlenden sonra okulu ekelim , her şeyi anlatacağım söz."
---------------
Öğlenden sonra okuldan çıkıp ilk defa her zaman gittiğimiz kafeye gitmek yerine , havanın güzelliğinden faydalanarak sahile indik. Daha deniz sezonu açılmadığından sahil bomboştu. Ayakkabılarımızı elimize alarak yürümeye başladık.
"Bana okulu ektirdin , umarım güzel bir şeyler anlatırsın yoksa seni şu suda boğuveririm."
"Bir yere otursak mı? Hayır anlatacaklarımdan sonra şoktan bayılırsın falan , bir de seninle uğraşmayayım bu mutlu günümde." Bana ters ters baktı, "Tamam tamam anlatıyorum..." O anlar tekrar gözümde canlandığına elimi kalbimin üzerine koydum, "Dilek hoca benimle birlikte on öğrenciyi daha etüt odasına toplamıştı. Hiç kimseyi tanımıyordum , o sınıftaki hiç birini daha önce okulda görmemiştim bile. Nöbetçi öğrenci benden sonra bir öğrenci daha çağıracağını söylemişti. Bende içimden 'Allah'ım ne olur tanıdık biri olsun..." diye dua etmeye başladım ve birkaç dakika geçmedi sınıfa Barlas girdi!" diyerek olduğum yerde birkaç sevinç nidası attım. Dünya, sanırım şoktan tepki veremedi. Kendine yakışan bir hareketle , anlatacaklarım bitmeden bayılacağını düşünüyordum. Çünkü o bayılmalarıyla ünlü bir insandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZ
Teen Fiction"Ya gerçekten ruhuna işleyecekti yazdığım satırlar , ya da umursamayıp bir köşeye fırlatacaktı mektubumu. Ben bir kere bile dokunamamıştım belki ona ama , umarım yazdıklarım dokunurdu. "