"Ne mümkün yanındayken başka bir dünya düşlemek. Orası en mutlu olduğum yer benim."*Birileri – Paralel Bir Evrende Halen Bulutlar Üzerinde Olma Olasılığımıza Dair*
Eğer özel bir güce sahip olabilseydim , zamanı durdurabilmeyi çok isterdim. Böylece Barlas'ın yanımda olduğu her anı durdurur ve saatlerce onu izleyebilirdim. O bu kadar yakınımdayken , bir şeyler anlayacak korkusuyla yüzüne bakamamak çok zordu.
"Ee sen hiç yememişsin. Aç değil misin?"
Dilek Hoca'nın söylediği gibi tam on iki de piknik alanında toplanmıştık. Herkes masaların etrafına dizilirken , biz bir ağacın gölgesine oturmayı tercih etmiştik.
Biz.
'O' diye bahsederken bile sesimin titrediği adam...Biz kelimesinin verdiği müthiş sevinç ve arkasına saklanan büyük acı...Bu nasıl anlatılır , bilemiyorum.
"Evden çıkmadan önce bir şeyler atıştırmıştım. Aç değilim." Ekmeği ona doğru uzattım, "Yemek ister misin?"
Bir bana bir de uzattığım ekmeğe baktı, "Olur vallahi. Evden koştura koştura çıktım...Deli gibi açım."
Diğer elimde tuttuğum , Dilek Hoca'nın sağlıklı besleneceğiz diyerek asitli içecekleri yasaklaması sonucu , köftenin yanında alakasızca elimize verilen limonatayı da ona doğru uzattım, "Al , bunu da iç."
Barlas yemeğini yerken kafamı Dilek Hoca'nın ve diğer öğrencilerin oturduğu masaya çevirdim. Bir kaç kişinin kendi aralarında konuştuğunu gördüğümde , gülümsedim. Projenin amacı hepsinin arasında bir muhabbet kurmaktı ama haftalardır bir gelişme yoktu. Her gün en az bir kere aynı ortama girip birbirlerinin yüzüne bakmaktan başka hiçbir şey yapmıyorlardı. Yavaş yavaş o etraflarına ördükleri sert tuğlaları yıkmaya başladıkları için çok mutluydum.
Yan tarafımdan gelen ses ile –polaroid fotoğraf makinesinin çıkardığı sesi nasıl anlatabilirim bilmiyorum- kafamı o tarafa çevirdim. Elinde makineden çıkan fotoğrafı sallayan bir Barlas görmeyi hiç beklemiyordum.
"Ne yaptın sen?"
"Fotoğrafını çektim." Dedi gülerek, "Proje için."
"Ne?" Fotoğrafı almak için uzandım, "Onu bana verir misin?"
Elini geri çekti, "Olmaz."
Çabuk kızaran bir insan olmadığım için içimden binlerce kez şükrettim. Yoksa şimdiye domates olmuştum bile.
"Neden habersiz fotoğrafımı çekiyorsun?"
"Sende benim fotoğrafımı habersiz çektin."
"Olabilir."
"Bu da olabilir."
"Ben istemiyorum , verir misin fotoğrafı?"
"'Sende benimkini ver o zaman.' Diyerek bir bahis atmayacağım ortaya. Çünkü ben vermeyeceğim."
Hala fotoğrafı elinde sallıyordu, "Ben seninkini dosyaya koymak için çektim bir kere!"
"İyi o zaman. Koyarsın dosyaya." Fotoğrafı suratıma doğru salladı, "Bu bende kalacak."
"Neden?"
"Bana ekmeğini ve limonatanı verdiğin için...Fotoğrafa baktıkça bunu hatırlayacağım."
Eğer karşımda Mete olsaydı fotoğrafı almak için çoktan üzerine atılmıştım ama karşımdaki Barlas olunca yanlış bir hareket yapmamak için sadece kolumu uzatabiliyordum. Ayrıca şuan ne kadar utansam da çok eğlendiğim gerçeği de bana karşıdaki ağacın arkasından göz kırpıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZ
Teen Fiction"Ya gerçekten ruhuna işleyecekti yazdığım satırlar , ya da umursamayıp bir köşeye fırlatacaktı mektubumu. Ben bir kere bile dokunamamıştım belki ona ama , umarım yazdıklarım dokunurdu. "