15

332 23 9
                                    

           

"Şimdi sizin yanınızda oturup sizinle konuşurken geleceği düşünmek çok garip doğrusu, çünkü gelecekte beni yine yalnızlık, yine o küflü, gereksiz hayat bekliyor. Yanınızda, gerçek hayatta bu kadar mutlu olduktan sonra hayal kurmak neye yarar?"                

-Dostoyevski/Beyaz Geceler

*Deniz Tekin-Sezenler Olmuş*


Mutluluğun insan üzerindeki etkisi çok büyüktü. Bir selam, ufacık bir gülümseme bütün günümü güzelleştirmeye yetiyordu. Bu sabah gördüğüm ilk yüz Barlas'tı. Yanımdan geçti, gülümsedi. Bana gülümsedi. Günaydın, dedi. Bende şimdi sınıftaki duvarlara, sınıfa giren insanlara, onun karşımda olmayan yüzüne gülümsüyordum. Güzel bir gündü, çok çok güzel bir gün...

Duvara gülümsemekten sıkılıp Dünya'ya döndüm, "Saçma hikayelerini okumaya başladığına göre kendine geldin sanırım."

"Ben hep kendimdeydim."

"Tabii." Dedim, "Bendim içmeden sarhoş olan..."

"Neden bahsediyorsun?" dedi elindeki telefonu bırakarak, "Sürekli saçmalıyorsun, seni hiç anlamıyorum."

Güldüm, "Peki, bir şey demiyorum."

"Deme."

"Tamam."

Sınıfa Dilek Hoca, arkasından da bizi şaşırtmayarak Mete girdiğinde, "Ders rehberlik miydi ya?" dedim, Mete'yle göz göze gelince gülümsedim, "Uyusam mı ne yapsam?"

"Uyuma." Dedi, "Uyudun mu, en az üç ders uyanmıyorsun."

Kulaklıklarımı kulağıma taktım, "Teneffüste uyandırırsın hadi, birazcık uyuyayım."

Kafamı sıraya koymamla, Dilek Hocanın bana seslenmesi bir oldu. İlk seslenişine tepki vermedim, ikincisinde Mete, "Hocam uyudu, başı ağrıyormuş." Dedi.

Dilek Hoca, "Uyandırın." Dediğinde, Dünya kolumu dürttü. Oflayarak kafamı kaldırdım, "Efendim hocam?"

Birkaç dakika suratıma baktıktan sonra sınıfa döndü, "Hafta sonu sosyal etkinlik gurubumuzla birlikte bir tiyatro oyununa gittik. Oyunu yazan ve sahneleyen kişinin yaşını duyduğumda, oyuna karşı bir beklenti oluşturamamıştım kendimce...Ama izlediğimde ağzım açık kaldı. Bu kadar genç yaşta, böyle bir yetenek. Hayret ettim doğrusu." Tekrar bana döndü, "Arkadaşındı değil mi?"

"Evet."

"Barlas?" dedi, "Onunda mı arkadaşıydı?"

"Hayır." Dedim kaşlarımı kaldırarak, "Ne alaka?"

"Sonundaki dans numarası falan...Oyuna destek amaçlı yaptı diye düşünmüştüm."

"Oyuna destek amaçlı değildi." Dedi Dünya gülerek, "O an içinden dansa kaldırmak gelmiş demek ki...Sınıfta konuşulması gereken oyun, Mısra ve Barlas'ın dansı değil."

Dilek Hoca gözlerini devirdi, "Sohbet ediyoruz, sen karışmasan?"  Tekrar bana döndü, "Ne diyordum...Hah! Oyuna destek amaçlı değil miydi yani?"

Mete arkasını döndü, "Siz niye dans ettiniz, ben anlamadım."

"Ay! Ne dansmış arkadaş."

"Ne bağırıyorsun be."

"Bağırırım, dön önüne."

Mete önüne döndüğünde Dünya'nın kulağına doğru eğildim, "Teşekkür ederim."

Güldü, "Ne demek, görevimiz."

Yaklaşık beş dakika sonra sınıfın odağından çıkıp kendi köşemize çekilmiştik. Böyleydi işte, hiçbirimiz odak noktası olmayı ya da göz önünde durmayı sevmiyordu. Bakışlar birimizin üzerinde yoğunlaşsa diğeri araya girip onları engelliyordu. Bir köşede, biz bizeyken iyiydik. Fazlasına gerek yoktu.

GİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin