5

492 37 9
                                    


"Ellerin var senin , mesela benim de bir adım. Ama seninkisi daha gerçek."

*Kaan Boşnak-Böyle Güzelsin Hep Böyle Kal*

Kafama inen beşinci yastık darbesinden sonra saymayı bırakmıştım. Kimin yaptığını çok iyi biliyordum ama o inatsa ben ondan da inattım. Bir kere de insan kılığına bürünüp beni normal bir şekilde uyandırsa dişimi kıracaktım.

"Kalk olum , bak vura vura kafan yamuldu," bir kere daha vurdu, "Ayı mısın sen , kış uykusuna yatmış gibi saatlerdir uyuyorsun?"

"Abi!" dedim yattığım yerden sinirle doğrulurken, kafamın altındaki yastığı ona doğru fırlattım, "Ne yarım saattir kafama vuruyorsun? Düzgünce uyandırmayı denesene bir kere de!"

"Cırlama..." dedi yere düşen yastığıma bir tekme savurarak, "Kalk , herkes seni bekliyor sofraya."

Beni sinirden kıpkırmızı olmuş bir şekilde orada bırakarak odadan çıktı. Oflayarak yattığım yerden kalktım. Kendime gelebilmek adına birkaç dakika yatağımda oturup odamı inceledim. Etrafıma bakındıkça bugün yaşanılan olaylar tekrar tekrar aklıma gelince gülümsedim. O anları hatırlayınca abime olan sinirim bir anda uçup gitti...

Elimi yüzümü yıkayıp masaya ulaştığımda , herkes sofraya oturmuş beni bekliyordu. –abim hariç- , "Afiyet olsun," diyerek masadaki yerimi aldım,

"Ben seni en son odada bıraktığımda sen sinirden kıpkırmızı olmuş oturuyordun, ne ara kendine geldin?"

"Abi!" dedim elimdeki kaşığı havaya kaldırarak , babamın uyaran bakışlarıyla karşılaştığımda omuzlarımı düşürdüm, "Baba ya! Sürekli benimle uğraşıp , sinirimi bozuyor."

"Başlamayın yine..." dedi annem, "Sofrada düzgün durun bari,"

"Onu oğluna söyle sen."

Kız çocukları babaya, erkek çocukları anneye derler ya hani... O hesaptı bizimkisi de. Ben babamla , abim de annemle hep daha yakındı. Evde bir olay olduğu zaman babam her zaman beni koruyor , annemde oğluşuna asla laf ettirmiyordu. Hiçbir zaman ayrımcılık yapmıyorlardı , hafiften bir taraf tutma diyebilirdik buna. 

Amacım yemekten sonra , odama çekilip defterime bir şeyler yazdıktan sonra kitap okumaktı. Anneme sofrayı toplamasında yardım ederken abim yanıma geldiğinde acaba yine ne yapacak diye düşünürken beni şaşırtacak bir soru sordu, "Canım çok sıkıldı ya film izleyelim mi?"

Bu bizim aramızda şifreli bir mesajlaşmaydı. Onun canı bir şeye sıkıldığında , film izleme bahanesiyle beni yanına çağırıyordu. İlk olarak filmi izliyor , sonra da sorun neyse onu çözmek için sohbet ediyorduk. Yan yana olduğumuz anlarda kavga etmediğimiz tek zaman dilimi bu anlardı sanırım.

"Olur," dedim, "Ama filmi ben seçeceğim."

"Mısra ne zaman filmi sen seçsen , aynı şeyi izliyoruz."

Omuz silktim, "Gelmiyorum o zaman."

"İyi , tamam. Odadayım ben,"

Filmi benim seçmeme bu kadar kolay izin verdiyse , durumlar gerçekten kötü olmalıydı.

Mutfakta bulduğum abur cuburları bir tepsiye doldurup , abimin yanına gittim. Evde iki televizyon vardı. Biri salonda diğeri de annemlerin odasındaydı. Tepsiyi yatağa bırakıp , abimin yanındaki yerimi alıp , pikeyi üzerime örttüm, "Tamam , hadi başlat."

"Bana bak yine salya sümük ağlarsan , bu sefer döverim seni."

Her filme başlamadan bu lafı söylüyordu. Ama sonunda yine bana sarılıp susturan  oydu. Abimle ne kadar çok kavga etsek de ,bir derdi olduğu zaman hep gelir bana anlatırdı. Beraber oturup ,moralini bozan konu hakkında uzun uzun sohbet ediyor , bir çözüm bulmaya çalışıyorduk. Mutlu olduğu zaman evin küçük çocuğuydum onun için , mutsuz olduğunda ise en yakın arkadaşı.

GİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin