21

236 22 10
                                    

"Gün oluyor; anlıyorum senden ve bu şehirden kaçmanın faydasızlığını...Çünkü; biliyorum nereye gitsem benimle geleceksin, ya da gittiğim her yerde senden bir şey olacak."

-Ümit Yaşar Oğuzcan

*Gri-Olmaz*

"Lütfen dikkatli olun. Tanımadığınız insanlara takılmayın, yatmadan önce evin kapısını güzelce kilitleyin..."

"Anne, tamam." Dedim, "İlk defa gitmiyoruz tek başımıza Foça'ya."

"İsterseniz milyon kere gitmiş olun, her zaman bunları söyleyeceğim."

"Saat başı arayacak mısın?"

"Evet."

"Peki." Dedim gülümseyerek, "Çıkıyorum ben. Siz de dikkat edin kendinize."

Uzun bir sarılma, öpüşme, tekrar edilen nasihatler sonrası zor da olsa kapıya ulaşmıştım. Kapıyı açtıktan sonra ayakkabılarımı giymek için eğilimde, karşı binanın kapısı da açıldı. Kafamı kaldırdığımda ilk gördüğüm küçük bir bavul oldu. Kaşlarımı çatarak biraz daha kafamı kaldırdığımda Dünya ile göz göze geldik, "Günaydın." Dedi gülümseyerek.

"Günaydın da..." dedim, "Bu ne?"

"Valiz..." dedi normal bir şekilde, "İki gün kalacağız ya."

Ayağa kalkıp, kapının kenarında duran sırt çantamı havaya kaldırdım, "Evet, sadece iki gün kalacağız!"

"Her şeyini onun içine sığdırabildin mi gerçekten?"

"Çok kolay bir şekilde...Ama pardon ben unuttum, senin gece kremi, gündüz kremi, güneş kremi..."

"Dalga geçme!" dedi, "Karar veremedim ne alsam diye...Ya almadığım bir şeyi canım giymek isterse?"

"Sen de haklısın..." dedim, "Neyse bir şey demedim hadi..."

Spor ayakkabılarını giymek için eğildi, "Babam evde bugün. Bizi terminale bırakacak." Demesiyle Haluk Amca kapıda belirdi, "Az yiyin de kendinize bir şoför tutun artık."

Ne zaman bir yere gidecek olsak veya gece geç saate kalsak bizi Haluk Amca götürüyordu. Her defasında aynı şeyleri söylemesine rağmen işin sonunda her zaman karşımızda yine onu buluyorduk.

Terminale vardığımızda yarım saat sonra kalkacak olan Foça arabasına iki bilet aldık. Yolumuz ne kadar kısa olsa da yolda yiyebilmek için terminaldeki ufak marketten birkaç abur cubur alıp, çantamıza sıkıştırdık.

"İkiniz bir olup fazla dağıtmayın tamam mı?"

"Yok ya ne dağıtması..." dedi Dünya, "Kafa dinlemeye gidiyoruz."

"İyi bakalım, dinleyin kafanızı..."

Araba geldiğinde Haluk Amcayla vedalaştık. Dünya'nın devasa bavulu ve benim sırt çantamı bagaja verdikten sonra otobüse bindik. Arabada boş yer kalmadığı için biletlerimi en öndeki iki koltuktan almak zorunda kalmıştık. Cam kenarına ben, koridor tarafına Dünya oturduktan sonra elimizdeki poşetleri ayaklarımızın dibine bıraktık.

"Oh!" dedi Dünya arkasına yaslanarak, "İki gün boyunca Mete yok, Barlas yok, kaos yok."

"Peki iki gün sonra?" dedim, "Tam kafamız rahatlamışken, hop! Aynı şeyler en baştan."

"Aman..." dedi, "Konuşturuyorsun yine yengeç burcunu...Boş ver iki gün sonrasını, şu ana bak sen."

"Tamam." Dedim arkama yaslanarak, "Yaşasın, çok mutluyum!"

GİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin