Resim var:) Şarkıda koydum dinyebilirsini
Ne yapacağımı şaşırdım. Sonra birden Durukan'ı tuttuğum gibi sürüklemeye başladım. Talha'yla hoca ilgilenirdi ama Durukan'ın bu haliyle kim ilgilenecekti. Okuldan disiplin cezası alırsa kesin kovulurdu. Bunları düşünmek istemiyordum.
Okuldan çıktığımızda öfkeyle kolunu benden kurtardı. Önden hızlı bir şekilde yürümeye başladığında koşarak arkasından gittim. Önüne geçip onu durdurdum. " Neden bu kadar kızgınsın!" Kararlı bir şekilde bağırdım.
Beni kenara ittirip yürümeye devam etti. Tekrar arkasından koşup önüne geçtim. " Hiçbir şey umrumda değil tamam mı! Senin böyle olman umrunda değil. Ne olursan ol ben seni yine de seviyorum. Seni her halinle seviyorum. Dur artık." Nefes nefese kalmıştım. Durukan bir anda durup gözlerimin içine baktı. Sonra elimden tuttuğu gibi beni sürüklemeye başladı.
Belki yarım saat beni çekiştirdi. Alışveriş merkezlerinin oraya gelmiştik.Kalabalığın ortasına getirdi beni. Durup gözlerimin içine baktı. Sonra üzgün bir yüz ifadesiyle " Kalabalığın sesini duyuyor musun? " ellerini havaya kaldırıp bunu sorduğunda donup kaldım.
Kalbime sanki onun acısı oturmuştu. " Duymak nasıl bir şey?"deyip Ellerini kulaklarıma getirdi ve kapattı.Sıkıca bastırınca sesler yavaş yavaş kaybolurken her şey sessizliğe gömüldü. " Ben nasıl hissettiğini bilemem." Diye ağlamaklı bir sesle söyledim. Ellerini hızla çekti.
" Bilemezsin! Neler yaşadığımı neler hissettiğimi. Ne kadar zorlandığımı. Sen konuşurken bile bazen anlamıyorum. Dikkatim dağılınca her şey sessizliğe gömülüyor." Ellerini sallarken etrafımızdaki insanlar ona bakıyordu. O da bunu fark etmiş olacak ki " Bak herkesten farklı olduğum çok belli." Gözlerimde yaşlar birikti. Ona bir adım yaklaşıp ellerini avucumun içine aldım.
" Anlamazsan söyle. Ben sana bir daha anlatırım olmaz mı? Yeter ki bu kadar sessizken daha fazla sessizliğe gömülme. Sana söz veriyorum. Her zaman sana yardımcı olacağım. Üzülme." Çok yavaş konuşmuştum. Onun anlamasını istiyordum ve üzülmesini hiç istemiyordum.
Ona sarılmak istiyordum. Biraz daha yaklaşıp tereddütle kollarımı beline sardım. O da kafasını boynuma yavaşça gömdü. Gözlerimden yaşlar süzülürken onun sırtına ellerimi getirip yavaş yavaş sıvazladım. Beş on dakika o kalabalığın ortasında öylece sarıldık. Onun sakinleştiğini anlamıştım. Bu bana da huzur vermişti.
Benden yavaşça ayrıldığında benim gözyaşlarımı silip dudağının kenarıyla gülümsedi. " Gidelim." Dediğinde önden yürümeye başladı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Sadece onun yanında onu takip ediyordum. Zaten okulu ektiğimiz için boştum. Karşımızdaki sinemaya doğru ilerlerken elleri ceplerinde olan Durukan'a baktım.
Daha iyi görünüyordu. Sinemanın içine girdiğimizde "Ne yapacağız burada?" Bu soru ona çok saçma gelmiş gibi baktı. Yani sinemada ne yapılırdı. Durukan bana bir film gösterdi. Alt yazılı komediydi. Şaşkın şaşkın ona bakarken " Ciddi misin?" Emin olmak istiyordum. Onca şeyden sonra beni sinemayı mı getirmişti.
İki bilet aldığında daha bir saat saatimiz vardı.Sabahın köründe ilk seansa biz gelmiştik herhalde. Oradan çıkıp bir fırına uğradık. Durukan simit ve çay alırken elindeki paraya gözüm kaydı. Çok az kalmıştı. Başka parası var mı diye düşündüm. Yanına gidip ben ödemek istemiştim ama bana ters ters baktı. Ona masraf oluyordum.
Birlikte bir yere oturduğumuz da simiti bölüp ona uzattım. " Teşekkür ederim bunları yapmana gerek yoktu." Durukan sadece gözlerimin içine bakıp simiti ağzına soktu. İkimiz de simitlerimizi yerken oturduğumuz yerde geriye doğru yaslandım. Soğuk hava beni kendime getiriyordu. Ama yanımdaki sıcak çay içimi ısıtıyordu.