Resim Durukan:)
Alper
Nisa'yı bir türlü ikna etmeliydik ama nasıl? Kıza hiçbir şey anlatmıyorken böyle kabul etmesini beklememiz saçmaydı. Bir imza olabilirdi ama bende olsam bu çocuk kim diye merak ederdim. Ve babasının ona bir şey söylememesi şaşırtıcıydı.
Belki kızını bu meselelerden uzak tutmak istiyordu. Durukan'a yardım ediyor olabilirdi ama adam işini temiz yapıyor gibi görünüyordu. Ailesini karıştırmak istemiyordu. Sanırım Nisa'nında biraz olsun karışması gerekiyordu.
Aslında Durukan'ın bu kadar zengin olduğunu ben bile bilmiyordum.O on sekiz yaşına girdikten sonra bir şeylerin döndüğü açıkça ortadaydı ve Durukan hepimizi toplayıp çoğu şeyi anlattı. Ben o zaman öğrendiğimde küçük bir şok yaşarken nasıl tepki vereceğimi bilememiştim. Onca zaman bu çocuk bu rezil hayatı neden yaşıyor diye düşünürken nedenini şimdi yavaş yavaş anlıyordum.
Durukan'ın çoğu şeyini hala bilmiyordum. Beni o sefil hayattan kurtarması beni mutlu etmişti ama onu hiç mutlu görmüyordum. Remzi babayla santranç oynarken sürekli bir şeyler düşünüyordu. Dalıp dalıp gitmesi canımı sıkıyordu. Remzi babayla aralarında konuştukları çok özel şeyler olduğunu biliyordum. Sanki ikisi hayatla santranç oynuyor gibi yavaş yavaş hamlelerini yapıyordu.
Kapı birden açıldığında kucağında çocukla Durukan'ı gördüm. Benim koltuğuma yaklaşıp çocuğu yavaşça bıraktı. " İkna edebilecek misin?" Diye merakla sorarken bana buz gibi gözlerle baktı. " Bir sorun mu var?" Durukan sinirli gözüküyordu. Ellerini saçlarına sokup derin bir iç çekti.
" Nisa olması şart değil Durukan. Yani herhangi bir kızı gösterebiliriz. Sonra ayrılırsın." Ona öneride bulunmak biraz aptalcaydı çünkü o kafasına göre yapacaktı. Ellerini yavaşça kaldırıp " Nisa'yı bul ve evime gönder. Ben Atakan'ı götüreceğim. Onunla konuşmam gerekiyor. Ne olursa olsun onun gelmesini sağla. " dedi ve tekrar çocuğu kucakladı.
O giderken arkasından şaşkın şaşkın baktım. Ne konuşacaktı kızla ben bile bu çocuk yüzünden meraktan çatlayacaktım. En iyisi gidip Nisa'yı bulmaktı.
Nisa
İlk bulduğum kızlar tuvaletine kendimi atmıştım. Gidip hemen yüzüme su çarptım. Kendime gelmek uzun sürecekti galiba. Aynada kendime bakarken göz kalemimin aktığını gördüm. Uzanıp kutudan peçete alıp gözlerimin altındaki siyahlıkları silmeye başladım.
Patlayacak gibi hissediyordum. İçimde aşırı duygu yüklemesi vardı sanki.Sakinleşene kadar biraz orada bekledim. Kendimi toparlayıp tuvaletten çıktığımda etrafıma bakındım. Durukan'la karşılaşmak istemiyordum. Bugün sadece işime ne zaman , nerede başlayacağımı öğrenip eve gidecektim.
Berat'a uğrasam iyi olacaktı. Geçen asistanının götürdüğü yere gittim. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde Berat sevinçli bir sesle " Günaydın. Gelmeyeceksin sandım. Saat on bir oldu." Dediğinde ona gülümsedim. O kadar zaman geçmiş miydi."Geç otur şöyle. Eşim zaten bugün beni görmeye gelecekti. Şuan iki kat sevinçliyim. Senide görecek." O konuşurken aklımı ona veremiyordum.
" Nisa bir sorun mu var bugün dalgın gibisin?" Berat'ın yüzüne bakıp " Efendim?" Dedim bir anda. Berat yanıma yaklaşıp " Hala hasta mısın? Keşke gelmesydin. Önemli değil demiştin ama..." Onun sözünü bitirmesine izin vermeden " Yok sadece nerede çalışacağım hakkında ve kaçta başlayacağım konusunda soru sormaya geldim." Dedim kendimi toparlayarak.
Berat anlıyormuşçasına kafasını salladı. " Daha elime bir bilgi ulaşmadı. Hangi bölümde çalışacağını bilmiyorum. Ama iyi bir yerde çalışacağını düşünüyorum. Endişelenmene gerek yok." O sözünü bitirince devam ettim. " O zaman bugünlük erken ayrılsam sorun olmaz değil mi?" Berat bunu istemiyormuş gibi yüzünü buruşturdu.