Resim Durukan:):)
Etrafıma bakındım. Çekip gitmişti. Nereye gitmişti şimdi bu çocuk. Ellerimi saçlarımın arasına sokup öfkeyle karıştırdım. Atakan'ı karşımda görünce " Bitti mi konuşmanız. Hadi hep beraber oyun oynayalım. Durukan abi nerde?" Onun ellerini izledim. Ah çocuğuda yalnız bırakıp gitmişti.
Bende ellerimle yavaşça " Durukan abinin bir işi varmış. Gel beraber bir şeyler yapalım." Dediğimde aklım Durukan'daydı. " Sen odana geç geliyorum ." Atakan heyecanla gülümsedi. İlk olarak mutfağa gidip yerdeki telefon parçalarını toplamaya başladım. Onun duygularını bir türlü ortaya çıkarmalıydım. Belki beni sevmesini sağlayabilirdim. Şu sakladığı her neyse bunu halletmeliydik.
Telefonu toparladıktan sonra bir poşete koydum. Durukan neden bu kadar sinirlendin? Atakan'ın yanına gittiğimde yatağında uzanmış tavana bakıyordu. Beni görünce gülümsedi. Yatağında yavaşça doğruldu. Gidip yanına oturduğumda " Sen kimsin Atakan?" Diye merakla sordum bir anda. Atakan bana gülümseyerek baktı. " Durukan abi beni çok seviyor. Aramızda gizli şeylerin olduğunu söyledi. Kimseye bir şey söylememeliyim. " dediğinde öylece kaldım.
" Ama ben yakında onunla evleneceğim. Bana da mı söylemezsin?" Çocuk birden gülümsedi. Kafasını hayır anlamında salladı. Ondan bir şey öğrenemeyeceğimi anladım. Atakan'ın odasına girmiştim ama incelememiştim. Gerçekten bir sürü oyuncak vardı. Gözüme gitar çarpınca şaşırdım.
Atakan beni dürtünce ona baktım. " Bu oyuncakların hepsini o aldı. Çok güzeller değil mi? Bir tanesini seç sana vereceğim." Ellerini hareket ettirirken mutlu görünüyordu. Of Durukan nerdesin ona baktıkça seni hatırlıyordum. Ama onu yalnız bırakmakta istemiyordum. Yine öylece kalmıştım.
Atakan'la neredeyse akşama kadar bir şeyler yaptık. Saat sekiz olmuştu ve Durukan hala gelmemişti. Atakan'la bir animasyon seçip oturma odasına geçtik. Alt yazılı olmasına dikkat ettim. Daha okumayı bilip bilmediğini bile bilmiyordum ama o ısrar etmişti. İkimiz koltuğa geçtiğimizde başını dizlerime koydu. Ona bakarken hüzünlendim. Sanırım o doğuştan sağırdı.
Animasyonu başlattığımda o pür dikkat gözlerini televizyona sabitledi. Ellerimi onun saçlarının arasına soktum. Yavaş yavaş okşarken fısıldıyordum." Şu çocuğun gülümsemesini bile görmek bana hüzünle karışık mutluluk veriyor. Bir sihirli değneyim olsa ve onları iyileştirebilsem. Belki bende doktor olmalıydım." Derin bir çektim.
Herkesin ayrı ayrı sorunları vardı. Herkes hayatla bir mücadele içindeydi. İstisnasız... Benim bu hayata girmemi neden olan Durukan'dı. İstediğim şey beraberinde bir sürü acı şeyler getirmişti. Kendim istemiştim aslında. Kimseyi suçlayamazdım.
Ama onun sayesinde bir çok şeye farklı bakış açılarıyla bakmayı öğrendim. Hala öğreniyordum. Aşk mı kesinlikle şunu söylemeliyim zamanla bitiyordu. Ama gerçekler asla değişmişyordu. Hep bir çentik atıyordu benliğine.Belki insanların olgunlaşmasını sağlayan aşklar ve dostluklardı. Olmazsa olmaz... Düşüp yeniden ayakta durmayı öğreten bazen mutlu bazen mutsuz biten aşklar ve dostluklar.
Bazende işte şu kucağımda yatan masum çocuktu. Dünyadan habersiz sadece dizimde yatıp hareket eden şeyleri izliyordu. Ondan ne zevk alıyordu bilmiyorum. Nefessiz yaşamak gibi bir şeydi benim için sessizlik. Peki onlar nasıl katlanıyordu. Bütün animasyon boyunca onlar gülerken o da güldü. Onlar üzülürken o da üzüldü. Onlara bağlı gibiydi. Uyuduğunu anladığımda bana doğru dönüp beline sıkıca sarıldı.
Saate baktığımda on birdi. Neredeyse gece yarısı olacaktı. Durukan hala yoktu. Çocuğu uyandırmadan telefonuma uzandım. Telefonu aldığımda Cole'e mesaj attım beni idare etmesi için. Durukan artık gelmeliydi. Atakan'ı kucaklamaya çalıştım. Kaldırdığımda biraz zorlanmıştım ama yatağına götürmeyi başardım.