Resim Cole:)
Kalbim nedense hızlı atmaya başlamıştı. Yüzleşmekten mi korkuyordum bilmiyorum. Arkaya yavaşça döndüğümde derin bir nefes aldım. Açılan kapı o olmadığını görünce sadece rahatlama hissetmiştim. Diğer daireden bir adam çıkarken bana baktı.
Bende ona bakarken yanımdan geçip gitti. Sonra tekrar elimi uzatıp kapıyı çalmaya başladım. Kaybedecek bir şeyim yoktu. Çalarken sadece ellerim titriyordu. Ama kimse açmıyordu. Acaba duymuyor muydu? Peki gelenleri nasıl anlıyordu. Kapının önünde beş dakika daha bekledikten sonra oradan hızlıca ayrıldım.
Taşınmış mıydı? Bunca sene olmuştu. Belki buradan taşınmıştı. Ama içimden burada olmasını diliyordum. Merdivenlerden geri çıkarken en azından cesaret ettiğim için bile mutlu olmuştum. Sadece onun iyi olmasını diliyordum. Benim hakkımda öyle şeyler söylemiş olsa bile ona gülmek yakışıyordu. Şimdide tek dileğim yüzünün gülmesiydi. Çünkü çektiği acıları çok iyi biliyordum.
Yola çıktığımda bir taksi durdurdum. Eve gitmek için erkendi. Onun için okulumun adresini verdim. Ne kadar değiştiğini merak ediyorum. Okulun kapısının önüne geldiğimde taksiden indim. Gözlerim kapının önüne kaydığında geçmişimi hatırladım. Onunla geri geri yürürken ilk kez konuşabilmiştim.
Hayatta böyle şeyler yapmak diğerlerini anlamam için belki şarttı. Onun bana kattığı şey çok fazlaydı. Hayata farklı bakmayı belki ondan öğrendim. Her ne kadar üzülmüş olsamda o benim ben olmamı sağlamıştı. Onun duygularını anlamaya çalışmak için çabalamam bile bir şeydi.
Okulun içine yürürken gülümsedim. Okulun bahçesi pek değiştiği söylenemezdi. İlk olarak onun oturduğu banka gittim. Aslında hayatımı ona göre şekillendirdiğimi görüyordum. Çünkü o nerdeyse bende oradaydım ve anılarım çoğunu o oluşturuyordu. Onu unuttum desem bile unutmam imkansızdı sanki. Her şey bana onu hatırlatıyordu.
Banka oturup derin bir nefes aldım. Buradan sessizce insanları izlemek nasıl bir duyguydu. Yıllarca kendini soyutlamak... Sadece onun yapabileceği bir şeydi sanki. Orada bir kaç dakika oturduktan sonra kalktım.
Okul binasına doğru yöneldiğimde şöyle bir daha etrafıma bakındım. İçeri girdiğimde koridorlara bakındım. Bugün tatil olduğu için gerçekten boş okul garip hissettiriyordu. Kütüphanenin önünden geçerken durup kapısına doğru baktım. Acaba açık mıydı? Kontrol etmek için tam kapıya uzandığımda bir hademe çıktı.
Bana bakarken " Buyrun?" Dedi. " Şey eski okulumdu sadece geziyorum. İçeriye girebilir miyim?" Kadın gülümseyerek " Özlem gideriyorsun ha." Evet anlamında kafamı salladım. "Geçebilirsin ama fazla durma kitleyeceğim." Dediğimde ona gülümsedim. " Pekala kolay gelsin." İçeri ağır adımlarla girdiğimde gözüm direk santranç takımına kaydı.
Hala orada duruyordu. İtiraf etmem gerekirse santrancı hiç bırakmamıştım. Aksine kendimi geliştirmeye çalışmıştım. Pek iyi oynadığım söylenemezdi ama eskisinden daha iyiydi. Oraya doğru yürüyüp ellerimi taşların üzerine koydum.Yavaşça onlara dokunurken gülümsedim.Hergün neden oynamak istediğini anlamazdım. Ben hangi taşı oynatacağımı düşünürken o hep beni izlerdi.
Buna kızardım. Sanki o mavi gözleriyle bana baskı kurardı. Yüzümü ezberlemiş olmalıydı. O çok hızlı oynadığı için ona bakmaya fırsatım olmazdı. Ya da bilerek yapıyordu. Niye bunları düşünüyordum ki artık onunla bir daha oynamayacaktım.
Oradan ayrılıp kitapların arasında dolaşmaya başladım. Gezerken bir şey fark etmiştim. O zaman ona bir kitap göstermiştim ve şuan onu göremiyordum. Gözümden mi kaçtı diye tekrar aramaya başladım. Yoktu. O kitabı eskidi diye kaldırmışlar mıydı acaba? Neyse önemli değildi artık.