Bugün uygun günüm olduğu için yeni bölüm yazdım kuzucuklar seviliyorsunuz:):) ( RESİM NİSA:)
Uzun boylu kaslı yakışıklı bir çocuk elinde bir kalem çeviriyordu. Yirmi yaşlarında görünüyordu. " O kim?" Dedi meraklı bakışları benim üzerimdeydi. " Durakan'ı arıyor arkadaşı herhalde." Çocuk bana bakıp göz kırptı. Eliyle gelmem için işaret verdi.
Ne yapacağıma karar verememiş ayakta dikilen üstsüz çocuğa doğru bakıyordum. Sonra bana gülümseyip " Hadi seni yemem."demişti. Dalga geçiyordu sanki. Doğruyu söylemek gerekirse biraz rahatlamıştım onun bu ses tonunu duyunca. Onun yanına doğru tedbirli adımlarla yürüdüm.
Sonra onu takip etmeye başladığımda beni bir dairenin önüne getirmişti. Cebinden bir anahtar çıkarıp kapıyı açıp beni içerye buyur etmişti. Girmekte tereddüt edip kapının önünde beklemiştim.Niye kapıyı çalmamıştı diye düşündüm. Durukan buraya mı gelmişti gerçekten?
" İçeride." Dedi ciddi bir ses tonuyla.
" Sana neden güveneyim?" Tereddütle bu soruyu sorduğumda birden kapının önünde üstü çıplak Durukan'ı görmüştüm. Bir havluyla yüzünü kuruluyordu. Havluyu indirip beni görünce gözleri büyüdü.
" Sanırım gerçekten arkadaşısın. Durukan'ın arkadaşı olmaz hiç. " yanımdaki çocuk Durukan'a dönüp " Beni bu aralar şaşırtıyorsun kardeşim."deyip bir elini Durukan'nın saçlarına getirip hızla karıştırmıştı.
Şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı resmen." Siz kardeş misiniz?" Hiç benzemiyorlardı. Durukan beni tutup içeriye doğru çekmişti.
" Sen burada ne arıyorsun!" Durukan öfkeyle el hareketlerini yaparken diğer çocuk " Alfabeyi biliyor musun?" dedi meraklı bir ses tonuyla. Kafamı hemen onaylarcasına sallamıştım.
" Geçin içeriye içecek bir şeyler getireyim size." yanımızdaki genç kapıyı kapatıp yanımızdan ayrılırken gözüm etrafa kaydı. Yıkık dökük bir yerdi. Evde pek bir şey olduğu söylenemezdi. Geniş bir orta odası vardı. İki eski kanepe yıpranmış battaniyeler. Köşede duran köşeleri kırılmış giysi dolabı ve bir kaç eski eşya...
Tavana baktığımda rutubetli yerleri görmüştüm. Tek bir ampul vardı ve çok az ışık veriyordu. Durukan'ın durumu fazlasıyla kötü görünüyordu. Böyle bir yerde yaşadığını hiç düşünmemiştim.
" Kola vardı gençler." Tekrar Durukan'ın abisi mi demeliydim bilmiyorum o çocuk gelmişti.
Elime kolayı tutuşturup beni kanepeye oturmam için sürüklemişti. Durukan giysi dolabına ilerleyip içinden bir tişört alıp üstüne hızla geçirmişti. Gözlerindeki kızgınlık beni yakıp geçiyordu.Umarım bana çok kızmamıştır diye düşünmeden edemiyordum. " Onun arkadaşı mısın? Durukan bana söylemedi?" Abisi kollarını çapraz yapmış bana doğru dikkatli bir şekilde bakıyordu.
" Sen gerçek abisi misin?" Soruya soruyla cevap veriyordum. Kafasını hayır anlamında iki yana sallamıştı
. " Peki neden..." Çocuk yanıma gelip yavaşça oturdu.Sorumu bitirmeden çoktan anlamış gibi hemen cevaplamıştı.
" Onu ben büyüttüm sayılır. Ve fazla soru sormazsan sevinirim. Benim adım Alper. Bir daha buraya gelme. Durukan bundan hoşlanmışa benzemiyor." demişti ellerini dizlerinin üzerinde birleştirerek.
Ona baktığımda bir şey söyleyemedim. Durukan'ın annesi ve babası yoktu. Hem bu durumdaydı. Onun için hayat yeterince zor olmalıydı. " Bugün buradan çıkamazsın. Erkan seni gördü. Seni salarsam kötü şeyler olabilir. Yarın sabah buralar sakinken Durukanla çıkarsın. " birden korkuyla ayağı kalkmıştım.