Resim var
Tekrar telefonu cebine sokarken göz göze geldim. " Bana öyle bakma." Diye mırıldandım. " Senle de vakit geçirebilirim hatta şuan..." Onu omuzlarından tutup sandalyeme oturtturdum. Telefonu hatırlamasını istemiyordum.
Yanına bir sandalye çekip bende oturdum. Bana bakıyordu. " Sana küçüklük fotoğraflarımı göstermemi ister misin?" Uzun süre bir şeyleri anlamaya çalışır gibi baktıktan sonra kafasını onaylarcasına salladı. Ben bilgisayardan dosyalara girmeye çalışırken ellerim titriyordu sanki. Ona bakıp hafifçe gülümsedim. Sankin ol Nisa unut o anı.
Sadece unut. Resimleri normalde kimseye böyle pat diye göstermezdim ama şuanki durum istisnaydı. Resimleri geçmeye başladığımda Durukan resimlere odaklandığında biraz rahatlamıştım. " Ah burada iki kulak çok kötü. " resmi hızla geçerken Durukan'ın yüzünde küçük bir gülümseme oluştu. Sarılı elini yavaşça ekrana uzattığında durdum. Resmimi dikkatlice inceledi. Sonra bana dönüp bu sefer sargıdan dışarıda kalan parmak uçlarını uzattı.
Elini yüzümde gezdirirken bir ekrana bir bana bakıyordu. Sonra yüzünde bu sefer daha tatlı ve büyük bir gülümseme oluştu. " Ne var!" Dedim inleyerek. " Evet büyüdüm. Küçüklüğümde çok çirkindim şimdi daha güzelim." Yüzümü somurttuğumda kafasını onaylarcasına salladı.
Bilgisayar klavyesine ellerini getirirp harflerin üzerinde parmaklarını gezdirdi. " Büyümüşsün. Ama güzelleştiğin pek söylenemez." Klavyeyle gösterdiklerini okuduğumda kaşlarımı çattım. " Hiçte bir kere bir sürü kişi çıkma teklifi etti. Beni beğendiğini söyledi." Tekrar klavyeyle bir şey söyledi." Sen de inandın yani." Benimle uğraşıyor muydu?
" Tabiki yakından bak istersen." Ona yaklaştığımda gözlerinin içine baktım. Yanlış bir hareket yaptığımı anlamıştım. Durukan'ın dudakları yukarı doğru kıvrıldı.Sonra burnumun üstünü öptü. Birden afallamıştım. Ekrana dönüp resmime bakmaya başladı. " Sinir ediyorsun. Sonra gönlümü almaya çalışıyorsun şunu yapma." Tabiki beni duymamıştı. Gözü ekrandaydı.
O resimlerin otomatik geçmesini sağladım. O bakarken gözüm yerdeki desteye kaydı onu uzanıp aldığımda düzeltmeye çalıştım. Kahretsin bu Berat için önemliydi. Benim içinde. Kafamı kaldırdığımda Durukan'la göz göze geldik.
" Bunu neden yaptığını bilmiyorum." Ellerini klavyeye götürdüğünde tekrar bir şey söyleyeceğini anladım. " O senle hemen arkadaş olmuş. Benle neden bu kadar mutlu olmuyorsun.Hiç arkadaşım olmadı. O desteye bakarken yüzün gülümsüyordu. İnsanların illa bir şey vermesi mi gerekiyor. Arkadaşlar ne yapar? Sevgiler öpmekten hoşlanır. Yoksa arkadaşlarda mı ..." Bir anda parmakları göstermeyi durdurdu.
Gözlerimin içine bakıp bana yaklaştı. Yanağıma uzanıp öpücük kondururken şoka uğradım. O gerçekten arkadaşlık kavramını tam olarak bilmiyordu. Durukan acaba o kızı da sevdiğini mi sanıyordu. Durukan kollarını boynuma sarıp beni kendine daha çok çekerken dudağını yavaşça dudağımın kenarına kaydırınca donup kaldım.
Ne yapıyordu böyle. Sonra dudaklarıma dudaklarını değdirirken hafifçe bastırdı. Nefes alamayacağımı hissediyordum. Kalbim ağzımda atıyordu sanki. Daha yoğun öpmeye başladığında heycanına kapılıp öpmeye devam ettim. Kendimi bırakmıştım.Bu inanılmaz bir duyguydu. Korku, heyecan, endişe bütün her şey karışmıştı.
O beni bıraktığında gülümsedi. Dudaklarını yalarken tekrar klavyeye uzandı. " Sana ben de hediye vermiş oldum mu? Mutlu musun? Artık çok iyi arkadaşız değil mi?" gözlerimi büyütürken hala nefes alamıyordum. O gerçekten bir şeylerin farkında değildi. " Bir daha sa sa kın kın be be ni ni öp öp me." Diye kekeleyebildim. Gözlerindeki üzüntü kötü bir şey mi yaptım gibi bakıyordu.