Kerem'den
Dedem, ben ve güzel karım kahvaltı yapıyoruz. Hala ondan bir açıklama bekliyorum ama yapmama konusunda kararlı sanırım.
"kahvaltıdan sonra biz gelinimle evimize geçeriz. Sende işine gidersin" kaşlarımı çattım.
"dede, bir açıklama yapmayacakmısın?"
"hangi konuda?"
"ne demek hangi konuda? Bana elimdeki her şeyi alacağını söyledin ama herşeyi bana devretmişsin. Sence bir açıklama hak etmiyormuyum?" tabağının yanındaki peçeteyi alıp dudaklarını sildi ve arkasına yaslandı.
"kerem, sen hiç bir zaman paragöz bir evlat olmadın oğlum. Herşeyin böyle olacağını biliyordum"
"ne demek biliyordum?"
"oğlum, seni para ile tehdit etmem sana mantıklı geliyormu? Ben sadece karını seçip, bağımlısı olduğun işini bırakabilecekmisin diye merak etmiştim. Ve beni yanıltmayarak karını seçtin. Aferin oğlum" şaşkın bir şekilde ona bakarken yemeğine devam etti.
"aslına bakarsan ilk zamanlar çok kızmıştım sana. Para değilde karını elinden almayı düşünmüştüm" dedi zeynepi işaret ederek. Zeynep başı eğik bizi dinliyordu.
"zeynepte böyle düşünür diyordum. Sonra onsuz geçen günlerini ve hastanedeki halini göz önüne alarak yumuşadım. Bilirsin sana kıyamam kereta!"
"benimle konuşmadın dede"
"aklının başına gelmesi gerekiyordu. Ama bu sefer yanlış yapmayacaksın. Karını seviyorsun. Bebeğiniz olacak. Zeynep, kızım düşüncelerin karışık ama benim ve karnındaki yavrucak için bu oğlana bir şans daha ver. En küçük yanlışında başta ben ayağımın altına alacağım onu, dede sözü veriyorum sana" umutla zeynepe çevirdim bakışlarımı. Birşey söylemeden dedemden izin isteyip masadan kalktı. Bu sefer benim başım eğildi. Belkide hiç affetmeyecekti beni? Hayır, hayır! Böyle bir ihtimal yoktu. Affedecek beni. Karıma ve bebeğime affettireceğim kendimi.
"işin zor evlat" sandalyemi geriye itip hızlı adımlarla kalkıp dedeme sarıldım. Saçlarımı okşayıp öptü. Özlemişim onu, hemde çok.
"üzülme, üstesinden geleceğine eminim. Affedecek seni"
"ya affetmezse?"
"altı üstü bir hafta konuşmadım seninle. Ne ara bu kadar çabuk pes etmeye başladın? Haa ama herşeyin sonunda affetmezse de haklı kız. Yaşanmış onca şey var oğlum"
"dede sende yapma, sordum ben ona. Söylemedi ki. Benim hatam annesi olacak kadına güvenip onu orada bırakmaktı"
"oğlum, sen sordun mu karına seni evine bırakayım mı diye? Bırakacağını söyledin mi ona? Çocuğu elinden tutup annesinin kapısının önüne atmışsın resmen. Herkese boyun eğiyor olabilir ama o da bir insan. Konuşma hakkı var. Hemde sana bu kadar yol vermişken, sırtını yaslayıp kocam demişken. Onu koruyup kollamana ihtiyacı vardı."
Zeynep'ten
Yatağın içine girip gözlerimi kapadım. Annem olsun istiyordum. Beni seven, -annemin bana baktığı gibi değilde- her anne gibi çocuğuna mucize gözüyle bakan bir annem olsun istiyordum. Derdim olduğunda saçımı okşasın istiyordum. Ama yoktu. Hayatımda sadece beni istemeyen kocam, onun yardımsever dedesi ve canan abla vardı. Ben her zaman her şeyin en kötüsüne layıktım.
Ne kadar oldu? Ne zaman uykuya daldım, bilmiyorum. Vücuduma dolanan, karnımın üzerinde ki ellerle başımı kaldırdım. Kokusundan kerem olduğunu anlamıştım. Saçlarıma uzun uzun öpücükler kondurup uykuma devam etmemi söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ona Kadar Say
FanfictionONA KADAR SAY Başlangıç '14.08.16' On dokuz yaşına daha iki gün önce basmıştı Zeynep. Karnındaki bebeğinden habersiz, anne ve dedesiyle küçük bir kasabada yaşıyordu. Masum değildi. 'Masum' denilen kavramı çoktan geçmiş, saflığa giriş yapmıştı. Fazl...