Kerem'den
Alışveriş dönüşünde otele geçmeye karar verdik. Dedemler de az sonra giriş yapacaklar otele. Ben üzerimi değiştirirken zeynep balkona çıkıp etrafı seyretmeyi tercih etti. Onu tek bırakmak istemediğim için işimi çabucak halledip yanına gittim. Camdan korkuluklara tutunmuş aşağıyı izliyordu. Bir kaç adımda yanına yaklaşıp belinden tuttum onu. Korkuluklar alçak ve ben yeterince korku yaşadım.
"buradan düşersem ölürmüyüm?" çenemi omzuna yaslayıp sorusunu düşünmeye başladım. Açıkca atlamayı düşündüğünü mü söylüyordu bana?
"oradan düşmeyi bir dene eğer ölmezsen ben öldürürüm seni. Söz veriyorum" elleriyle korkuluktan destek alarak geriye itti bedenlerimizi.
"çok alçak korkuyorum" vücudunu döndürüp, bedenini bedenime yasladığımda kolları belime dolandı. O soruyu aslında korktuğu için sorduğunu o an farkettim.
"korkmana gerek yok güzelim. Ben yanındayken kılına bile zarar gelemez" bir anlığına gözlerime bakıp başını salladı ve sonra yine göğsüme yaslandı. Saçlarından öptüm.
"hazırlanmak istermisin? Dedemler birazdan burada olurlar"
"tamam. Hangisini giyeceğim?"
"gel bakalım" elinden tutup odaya getirdim onu. Kıyafetleri bozmadan kılıflarıyla birlikte havaya kaldırıp önünde tuttum.
"önce hangisini açayım?"bilmiyorum anlamında dudağını büktü. Herhangi birini açacağım sırada telefonum çalmaya başladı. Zeynep koşar adımlarla içeriye gidip telefonumu getirdi bana.
Canandı arayan. Geldiklerini söyledi. Zeynepe odada kalmasını söyleyip onları karşılamaya indim. Dedemi gördüğümde yüzümde oluşan kocaman gülümseme arabadan sadece cananın inmesiyle solmuştu. Tahmin ettiğim gibi anne ve babam gelmemişlerdi.
"aslan oğlum" dedem kollarını açınca hızlı adımlarla yanına ulaşıp sıkıca sarıldım ona. Her zamanki gibi önce sırtımı sıvazlayıp sonra saçlarıma dokundu.
"nasılsın?"
"iyiyim dedem, sen nasılsın?"
"nasıl görünüyorum sence?"
"gençlere taş çıkartacağın kesin"
"aman gençler şöyle dursun. Yaşıtlarıma çıkartayım yeter bana"
"beni unuttunuz yaa" canan araya girip karnından el verdiğince sarıldı bana. Saçlarına sıcak bir öpücük kondurdum. Elimi karnına koyup okşadım.
"güzellik nasıl?"
" birincisi kızımı şımarttığın için çok teşekkürler. İkincisi de dayısının alacağı kocaman çikolatalı pastayı bekliyor benim yavrum "
"şu bir kaç günü atlatalım düğün pastası alacağım ben ona"
"hmmm kulağa hoş geliyor. Kaç katlı olacak?"
"ne kadar isterseniz o kadar"
"o zaman sonsuuuzz olsun"
"evet, sonra cem başımın etini yesin. Sabaha kadar kus değil mi?"
"yaaa"
"çocuklar, kusura bakmayın bölüyorum ama ben gelinimi merak ediyorum. Yukarıya lütfen"
" ahh doğru dedeciğim. Bu konu hakkında konuşacağız kerem. Dedem herşeyi anlattı bana"
"yapma canan. Sakın zeynepin yanında açma bu konuyu"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ona Kadar Say
Fiksi PenggemarONA KADAR SAY Başlangıç '14.08.16' On dokuz yaşına daha iki gün önce basmıştı Zeynep. Karnındaki bebeğinden habersiz, anne ve dedesiyle küçük bir kasabada yaşıyordu. Masum değildi. 'Masum' denilen kavramı çoktan geçmiş, saflığa giriş yapmıştı. Fazl...