Media : Sırasıyla Tuğra - Eyşan / Kağan - İnci
* 2 - Aşkım Devâ'm *
TUĞRA - ZEYNEP EYŞAN
Sabahtan bu yana kendine göz kırpan çiçeğe daha fazla dayanamayıp hızlı hızlı çiçeğin yanına gitmeye başladı küçük çocuk. Bu sabah buraya geldiklerinden beri pembe çiçek ona minik sevgilisi Eyşan'ı hatırlatıyordu ve Tuğra o çiçeği koparıp ona vermemek için kendiyle savaşmıştı! Zira Eyşan'ın babası Kıvanç Gülen zaten onu sevgilisinin yanına yaklaştırmıyordu, çiçek verdiğini görse hiç yaklaştırmazdı!
"9 yaşındayken hayat ne zor!" diye mırıldandı kendi kendine. Sonra etrafı tekrar kontrol etti, kimse yoktu. Herkes arka bahçedeydi. Eyşan da odasında olduğuna göre bunu kimseye görünmeden verebilirdi! Bunun hevesi ile daha da hızlandı adımları. Boynu bükük gül goncasının yanına gittiğinde daha bir hayran kaldı. Hiç böyle güzel bir gül görmemişti daha evvel! Tüm parmak acısına rağmen gülü koparıp geldiği gibi hızlı ama temkinli adımlarla Eyşan'ın odasına çıktı. Beş yaşında ki minik kız babasına küs olduğu için yatağına oturmuş küskün küskün etrafa bakıyordu.
"Zeynep." dedi Tuğra sevecen sesiyle. Onu görünce minik maviş dudaklarını daha da büzmüş, gözleri hemencecik dolmuştu.
"Efendim." derken sesi titretti. Oturduğu yataktan inip kendine göre boyu uzun olan Tuğra'nın yanına gelip ona bakmaybaşladı.
"Bak bunu senin için kopardım." derken elinde ki çiçeği kıza uzatıyordu. Eyşan bir çiçeğe bir Tuğra'ya hayran hayran bakarken gözleri ışıl ışıl, temiz kalbinde ki aşkın vurduğu yüzü mutluluk doluydu.
"Bu çok güzel." dedi hayran bir şekilde, gülü alırken. Sonra Tuğra'nın gözlerine baktı.
"Bana seni hatırlattı. Ama sen daha güzelsin." derken çapkın çapkın sırıttığının muhtemelen farkında değildi minik adam. Babasının sözlerini taklit ediyordu azıcık ama babası annesine her gül aldığında annesi ona sarılırdı. Eyşan da ona sarılsın istemişti, bu yüzden o sözleri taklit etmişti. Başarılı olmuştu da! Eyşan hayran hayran ona baktıktan sonra gülü kenara bırakıp ona sarıldı.
"Teşekkür ederim." dedi usulca. Sonra, ikizi ile annesi ve babasını gördükleri gün geldi aklına. Annesi de aynı böyle çiçek veren babasına sarılmış sonra onu öpmüştü... Şey, dudaktan! Şimdi oda Tuğra'yı öyle öpse ne olurdu ki?
Aklına gelenin heyecanı ile Tuğra'ya baktı ışıl ışıl. Yaptığının ayıp bir şey olduğunun farkındaydı ama yine de...
"Eğilsene bir." dedi bir yandan kıpkırmızı olurken. Tuğra ne olduğunu anlamadığı için minik kaşları havaya kalksa dahi Eyşan'ı kırmadı. Hatta eğilmek yerine boyları eşitlensin diye iki dizinin üzerine çöktü.
"Böyle daha iyi." derken kıkırdıyordu Eyşan. Sonra aklında annesinin görüntüleri, onu taklit ederek Tuğra'nın yüzünü minik avuçları arasına alıp dudaklarını dudaklarına değdirdi. Bu hamleye şaşıran Tuğra'nın , bunun sadece büyüklere has "ayıp" bir öpücük olduğunu bildiği için kalbi gümbürdedi. Yine de... Aynı babasından gördüğü gibi bir elini Eyşan'ın beline sarıp gözlerini kapadı usul usul. Ve işte o anda açılan kapı hayatlarını değiştirecekti. Çünkü ardında, küskün kızının gönlüne almak için gelen ama gördüğü manzara ile deliren, kırmızı gözlerle bakan Kıvanç Gülen duruyordu! Çünkü hapı yutmuşlardı!
*
KAĞAN - İNCİ
Ve o an, aynı onun gibi etrafına göz gezdiren İnci'nin gözleri ile karşılaştı. Gülümsemesi yüzünde yavaş yavaş donarken ve daha sonra yerini çapkın bir gülümsemeye bırakırken Kağan şaşkındı.
Şaşkındı evet, çünkü sosyetenin davet edildiği bu ortamda kızların neredeyse hepsini tanıyordu ve bir çoğu ile iyi kötü bir geçmişi vardı. Ama karşısında kırmızılar içinde duran 'ateş parçası' kızı daha önce hiç görmemişti. Üstelik kız öyle güzeldi ki! Hele gözleri... Tam bir ateş parçası gibi insanı günaha davet ediyordu ve Kağan bu günahı işlemeye dünden razıydı. Ah birde kız kendinden yana dönseydi...
"Kızı gözünle bitirdin." diyen Yağız ile kafasını kardeşine çevirip yan bir gülümseme attı.
"Ateş parçası günaha davet ediyorsa o günaha girmek gerek beyler!" derken kendine bakan erkeklere göz kırptı. Diğerleri ona gülerken Efe bu çocuk uslanmaz temalı başını sallamıştı.
"Eh buyur o zaman!" diyen yine Yağız idi. Kağan çapkın sırıtmasıyla onlara baş selamı verip kızdan yana döndü. Ve o an kızın çıkışa yöneldiğini fark etti. Kız ile arasında bayağı bir fark olduğundan ve kızı kaçırmak istemediğinden adımlarını hızlandırdı fakat kapıya çıktığında iş işten geçmişti. Çünkü İnci çoktan bir taksiye biniyordu ki çok geçmeden gözden kaybolmuştu. Hevesi kursağında kalan Kağan derin bir nefes aldı. Tekrar içeri girmek istememiş, dışarı çıkmıştı. Magazincileri atlatıp arabasına bindiğinde hevesi kursağında kaldığı in mutsuzdu. Halbuki bu gece için ne planları vardı! Kader ise ondan önce planlarını çoktan kurmuş, bitirmiş, oyunun başlamasını bekliyordu. Bir çok şey, bu geceden sonra değişecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT AŞKLA BAŞLAR
General FictionKelebek misalidir aşk Anlamayana ömrü günlük Anlayana bir ömürlük... (Nazım Hikmet) * Neydi sevmek? Neydi aşk? Yıllarca sessiz sessiz seven mi daha aşıktı, ilk görüşte vurulan mı? Bir an da mı ortaya çıkardı aşk? Yoksa zamanla mı gi...