24. Bölüm

640 43 7
                                    

Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki
Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben
Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken
Bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim
Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki

-Nazım Hikmet Ran

*

Efe gözüne vuran güneş ışığı ile yüzünü buruşturdu. Yatak odasının tavanı cam olduğu için ne yana dönse yine de gözüne düşüyordu güneş. Gözleri yarım, homurdanarak baş ucunda ki düğmeye bastığında camın üzerinin kapanması ile uyku arasında bilmişlik ile gülümsedi. Daha sonra, güneşin yakıcılığından kurtulduğu için huzurla mırıldanan karısının saçlarına gömdü yüzünü, onu kendine biraz daha çekti. Artık huzurla uykusuna kaldığı yerden devam edebilirdi. O tekrar uykuya dalıyordu ki oğlunun sesi duyuldu.

Yiğit Ali, her zamanki gibi tam saatinde uyanmıştı. Efe homurdanarak bir gözünü açıp az ötede ki beşikte duran oğluna baktı, elleri kolları havaya kalkmış ağlarken tepiniyordu. Kesin annesini kıskanmıştı velet yine! Ne zaman sarıldıklarını görse basıyordu çığlığı. "Açıkmış olmasın?" diye söylenen iç sesine aldırmadan gözlerini devirip yataktan kalktı Efe. Onun boşluğu ile rahatı bozulan ve oğlunun sesini duyan Gelincik dudaklarını büzdü, uykunun içinde.

"Ali'm..." diye söylenen, söylenirken de uyanacakmış gibi kıpırdanan Gelincik'in kulağına eğildi Efe; "Uyu bebeğim, Ali iyi.".

Gelincik'in iyice kaşları çatılırken Efe iki adımda oğlunun beşiğine gidip Yiğit Ali'yi kucağına aldı. Bebeğinin ağlaması anında durmuş, yerini iç çekişlere ve büzülen dudağa bırakmıştı.

"Sana da günaydın yaygaracı velet."

Sanki anlamış gibi kaşlarını çatan Yiğit Ali ile kıkırdadı Korkut Efe. Onun sesine tepki olarak Gelincik yatakta dönünce Efe bebeğinin ağzına emziğini verip sessiz adımlarla odadan çıktı. Çıkarken oğluna fısıldıyordu; "Anneyi gece çok yorduk bebeğim, şimdi gönlünü alma zamanı."

Babasının sözleri ile Yiğit Ali bebek kaşlarını kaldırınca Efe çocuğun onu anladığını ciddi ciddi düşünmeye başladı.

"Beni anlıyor musun sen bakayım?"

Bir yandan bebeği ile konuşan Efe diğer yandan onu tutmayan eli ile yüzünü yıkıyordu. Bebeğinin de yüzünü hafifce yıkadıktan sonra mutfağa indi. İlk işi bebeğini, salondan geçerken alıp mutfağa getirdiği ana kucağına oturmamak oldu. Daha sonra bebeğine süt ılıtmaya başladı.

Gelincik Yiğit Ali'yi emzirmiyordu çünkü sütü acı geliyordu. Doğduğu gün ilk olarak büyük bir iştahla ağzına aldığı memeyi bir iki yudum emdikten sonra hızla bırakmış, daha sonra avazı çıktığı kadar ağlamıştı Yiğit Ali. Allah'tan daha hastahaneden çıkmamışlardı da ne olduğunu hemen anlamışlardı. Gelincik'in sütü acıydı ve bebek bu yüzden emmemişti. Zira emmemesi bebeğin yararına idi çünkü o süt bebeği zehirleyebilirdi. İşte o günden beri Yiğit Ali hazır süt ile besleniyordu. Gelincik bu konuda kendini çok suçlu hissetmişti ama elinden gelen bir şey yoktu. Alışması uzun sürmüştü.

"Paşamızın kahvaltısı hazır."

Yiğit bebek önüne konulan biberon ile ağzında ki emziği hızla atıp iştahla ağzını açtı. Efe onun bu haline gülmeden edemedi. Daha sonra Yiğit Ali'yi daha fazla bekletmemek için biberonu ağzına verdi. O iştahla sütünü içerken Efe büyük bir sevgi ile oğluna bakıyor, ara ara öpüyordu.

Bebeğinin sütünün bitmesine yakın Efe'nin koyduğu çay suyu da kaynamıştı. Oğlunun karnını doyurup emziğini tekrar ağzına veren Efe dudaklarında ıslık, kahvaltı hazırlamaya koyuldu.

HAYAT AŞKLA BAŞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin