Media : Yağız GÜLEN
1. BÖLÜM
Yatağa yattığımda seni düşlemek artık öyle sıradan ki benim için... Öyle kanıksanmış bir şey ki... Senin ile ilgili hayaller kurmak hala bir o kadar güzelken bir o kadar can yakıcı ki....
Hele bazen, özellikle üzgün olduğum zaman, hayalin gelip arkamdan sarılıyor ya... Kolların belime dolanıyor sıkı sıkı... Kokun benliğimi alıp götürüyor ya başka diyarlara... Burnunu saçlarıma gömüp kokumu çekiyorsun ya içine... "Geçecek." diyor sonra billur sesin. Dudaklarıma tatlı bir gülümse oturuveriyor hemen. Bedenim anında sakinleşiyor sanki. Sanki sen dedin ya, her şey geçecek gibi hissediyorum.
O an sen gerçek değilsin, ben uyanık olmuyorum biliyorum ama uykuda da değilim işte. Kesinlikle rüya görmüyorum ama gerçekte olmadığını biliyorum. Sanki ruhlarımız arafta bir birleşme yaşıyor, öyle hissediyorum. Yine de öyle güzel geliyor ki o anlar bana... Ayılmak istemiyorum. Hayalin bile olsa, hep öyle kalalım istiyorum. Uzun uzun kokumu içine çek, hep öp saçlarımı istiyorum. Ama olmuyor...
Sonra uyanıyorum... Gerçekmiş gibi tekrar arıyorum sıcaklığını, bulamıyorum. İçimi bir soğukluk alıyor, tekrar ısınamıyorum. Seni görmek istiyorum, ulaşamıyorum. Ulaşma gibi bir imkanım da yok! Tekrar ve tekrar bunu fark ediyorum.
Sonra... Sonra mı? Sonra işte... Yine yatıyorum ama tekim. Seni istiyorum ama yoksun. Geçsin istiyorum ama geçmiyor. Anlayacağın... Her şey olduğu gibi devam ediyor ve ben içine düştüğüm bataklığa biraz daha çekiliyorum. Yine de... Sevmekten... İşte ondan vazgeçemiyorum...
-Gelincik...
*
Kahve rengi gözleri çocukluğundan beri sevda bildiği adamın üzerinde düşünüyordu genç kız, ne düşünmesi gerektiğini bilmeden. Yıllar oluyordu onu seveli, hatta hala seveceği bir ömür vardı önünde. Gözünü ilk onun ile açmıştı açmasına da onunla kapatmak nasip olur muydu, bilmiyordu. 29 yaşındaydı Korkut Efe Gülen! Kalbinin tek sahibi, çocukluk hayali, gençlik düşleriydi o gri gözlü dev. Onun bu sevdasını çocukluk hayranlığı olarak nitelendirilen ailesine, çevresine inat o biliyordu ki bu geçmeyen, geçmeyecek, her daim kanayarak acı çektirecek ömürlük bir yaraydı.
Gelincik Özkan, ailesine göre hala çocuk, kendine göre ise içinde ki sevdanın onu çoktan büyüttüğü genç kız... 18 yaşına giriyordu ya bugün, tek düşündüğü her zaman ki gibi, bu aşkta bugün 18. senesinin doldurduğuydu. İnsan nasıl yaşı kadar sevdalı olabilirdi ki? İmkansızdı belki bu bazıları için ama onun için değildi. Gözünü onunla açmış, daha dünyaya ilk geldiği an kaderi kalbine onu düşürmüştü. Her geçen gün o büyüdükçe içinde ki sevda yaşına oranla büyümüş ve bugün ki halini almış koca bir çınar gibi kalbini, düşüncelerini, ömrünü, hayatını esir almış ve almaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT AŞKLA BAŞLAR
Ficción GeneralKelebek misalidir aşk Anlamayana ömrü günlük Anlayana bir ömürlük... (Nazım Hikmet) * Neydi sevmek? Neydi aşk? Yıllarca sessiz sessiz seven mi daha aşıktı, ilk görüşte vurulan mı? Bir an da mı ortaya çıkardı aşk? Yoksa zamanla mı gi...