"Her şeyimi sana borçluyum. Sana rastladığım sıralar yıkıntılıydım. Sen onardın beni. Tuttun elimden kaldırdın. Ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni, kutsadım."
Cemal Süreya
*
Bazı anlar vardır, insanın hem çabucak bitmesini istediği kadar sabırsız hem de uzun sürse dahi sesini çıkaramayacağı kadar heyecanlı olduğu. O anlarda insanlar gerçekten çok mutludur. Gerçekten huzurlu... İnsan o anı ömründe sayılı kez yaşayacağını bilir. Bir daha öyle bir anın uzun süre kendine uğramayacağını...
Yavuz, işte o anlardan birini yaşıyordu. Gün, onun ve Damla'nın günüydü. Bugün onların düğün günüydü.
Genç adam, uzun süredir böyle bir heyecan yaşamadığını hissediyordu. Dondu sandığı kalbinin Damla ile yeniden canlanması bile onun için başlı başına köklü bir değişim iken bugün delicesine atan kalbine kendi bile inanamıyordu. Herkesin ölümcül siyaha benzettiği dipsiz siyah gözleri bugün mutluluk ile ışıl ışıl ve yumuşacık bakıyordu. Ciddi durmaktan kaskatı kesilmiş yüzü ilk defa bu kadar gülüyordu. Genç adam bile bu değişime şaşırırken çevresindekiler için inanılmaz olduğunu bilmiyordu.
Bir yandan kol düğmelerini takan genç adam diğer yandan buraya kadar nasıl geldiğini düşünmeden edemedi. 8 yıl öncesine gitti aklı. Ülkeye kesin dönüş yaptığı zamana... Çaresizdi, üzgündü, hayata karşı ketumdu. Oğlu... Ah oğlunu bile gözü görmeyecek kadar kötüydü.
Oğlundan uzakta geçirdiği 7 yıl hayatında kalbini kullanmadığı tek zaman dilimiydi. Babası onu her zaman kalpsiz bir adam yapmak için uğraşırken o kalbini koruyabilmişti ama Yağmur'un ölümü onu hayattan tamamen soğutmuş, insanlıktan çıkarmıştı.
Sonra onu görmüştü defilede. Gülen gözlerini, kıvrılmış dudaklarını... Yavuz, hayatının o gün değiştiğini hissediyordu. O gün o defileye gitmese kim bilir belki hala eski Yavuz olarak boş boş yaşıyor olacaktı.
Genç adam Damla'nın hayatına girmesinin hayatta ki en büyük şansı olduğunu kabul ediyordu. Genç kızı ilk önce eski karısına benzediği için hayatına istemişti. Bunu inkâr etmek istese dahi edemezdi. Ama sonra... Sonra öyle ince ince işlemişti ki o güzel gülüşlü kız. Öyle tatlı tatlı sahiplenmişti ki kalbini... Yavuz itiraz bile edememiş, etmek istememişti. Onu kendine inandırana kadar çabalamak zorunda kalmıştı.
Yavuz, en çok Damla Onur'u öğrenip de kendini terk ettiğinde ne yapacağını şaşırmıştı. O zamana kadar asıl böyle bir acı yaşamadığını hissetmişti. Evet Yağmur onun ilk aşkı ve karısıydı , ona saygısı hala vardı. Çocuğunun, ilk göz ağrısının annesi olarak bunu hak ediyordu ama.... İşte o amadan sonrasıydı asıl mesele. Yavuz biliyordu ki Damla onu affetmeseydi Yavuz eksi Yavuz bile olamazdı. Arafa düşer , daha da çıkamazdı.
"Çok yakışıklı oldun baba. Bende büyünce senin gibi olur muyum acaba?"
Oğlunun sesi ile kendine gelen genç adam uzanıp onu kucağına aldı. Onur Ömer hiç itiraz etmeden babasının kucağına kurulurken gözleri ışıl ışıl parlıyordu.
"Benden bile yakışıklı olursun aslanım sen. Şimdiden efsanesin."
Yavuz, oğluna göz kırpınca Onur Ömer omuzlarını gururla kabartıp sırıttı.
"Çünkü babamın oğluyum ben. Aslanlı erkeği olmak bunu gerektirir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT AŞKLA BAŞLAR
General FictionKelebek misalidir aşk Anlamayana ömrü günlük Anlayana bir ömürlük... (Nazım Hikmet) * Neydi sevmek? Neydi aşk? Yıllarca sessiz sessiz seven mi daha aşıktı, ilk görüşte vurulan mı? Bir an da mı ortaya çıkardı aşk? Yoksa zamanla mı gi...