Bir erkeğin yumruğundan daha serttir bir kadının son sözü. Çünkü biri dişlerini döker, diğeri düşlerini…
-William Butler
*
"Uyguluyor mu? O içerde mi? Zeynep... Allah'ım..."
Onun Zeynep'i, ilk aşkı, hayatının aşkı, kadını gerçekten bunu yapıyordu. Tuğra ne yapacağını bilemez bir halde odaya girerken göreceklerine hazır değildi. Ve kalbi çok fena kırılmıştı. Tam vuslat derken ayrılık kapılarını mı çalıyordu? Ya minik bebek? Onun ne suçu vardı? Hayat, onları nereye savuracaktı?
Tuğra bir hışım girdi odaya. Doktor koltukta otururken Zeynep ortalarda görünmüyordu. O endişe ile odayı tararken doktor ayağa kalktı.
"Beyefendi bir sorun mu var?"
Tuğra, çatık gözlerle kendine bakan doktorun yanına yürürken kalbi ağzında atıyordu.
"Zeynep... O, bebeği aldırdı mı?"
Tuğra'nın nefesi alacağı cevabın korkusuyla sıklaşırken ve doktordan bir cevap beklerken doktor çatık kaşlarla karışında ki adamı süzdü. Bu adam nereden çıkmıştı şimdi?
"Siz nesi oluyorsunuz Eyşan'ın da bunu sorguluyorsunuz?"
"1. si Eyşan Hanım " dedi Tuğra üstüne basa basa. Bu adam kimdi de nişanlısı ile bu kadar samimiydi? Veya, bu kadar samimiler idi madem Tuğra neden tanımıyordu?
"2. si bebeğin babasıyım! Bu sana kim olduğumu anlatır mı?"
Bağıran Tuğra ile Aslan "Çattık belaya!" diye düşünmeden edemedi. Bu, birbiri ile anlaşamayan çiftlerin sonu illa ki Aslan'a kırık bir burna patlıyordu!
İki adam birbirini süzerken tuvaletin kapısı açıldı ve Zeynep Eyşan içeriye girdi. Karşısında Tuğra'yı gördüğünde heyecan ve korkuyu aynı anda yaşadı. Şimdi şu durumu nasıl açıklayacaktı?
"Tuğra, ne işin var burada?"
Tuğra, neredeyse fısıldayarak konuşan kıza döndüğünde onun perişan halini gördü.
"Sence?" desi ters ters. "Tabiki seni durdurmaya geldim!" derken yanına gidiyordu. Kızın solgun haline dayanamayan Tuğra, kalbine uysa çoktan kıza sarıldı.
"Nereden öğrendin bilmiyorum ama boşa gelmissin!" diyen genç kız kararlıydı. Anne olmak istemiyordu!
"Anne olmak istemiyorum! Kararım değişmeyecek Tuğra!"
Tuğra, kararlı bir duruş sergileyen kız ile gözlerini yumdu usul usul. Bu karşısında ki kız gerçekten onun tanıdığı Zeynep miydi?
"Önce bir konuşalım. O ikimizin bebeği! Nasıl kıyacaksın ona?"
İçindeki sinirin aksine yalvarır gibi çıkmıştı sesi Tuğra'nın. Onu biraz daha kırmak, damarına basmak istemiyordu! Bu sözler, bu tavır ile vicdanı sızlayan Eyşan ağlamaya başladı.
"İstemiyorum!" dedikten sonra hıçkırdı genç kız.
"Korkuyorum ben! İstemiyorum! İstemiyorum onu!"
Tuğra'nın, sözleri duyan kulakları, onları algılaya beyni ve telaşla çarpa kalbi öyle bir ateşe düştü ki nefes alamıyordu. Eyşan'ın sözleri öyle yaktı ki canını... Omuzları yenilgiyle çökerken acıyla başını eğdi. Onun korktuğunu tahmin ediyordu ama bu hali... Bu hali Tuğra'nın kanına dokunuyordu! Ama biliyordu, o minik candan vazgeçemezdi! Bencilikse bencilik! Tuğra, o bebeği istiyordu! Her şeye rağmen!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT AŞKLA BAŞLAR
Ficción GeneralKelebek misalidir aşk Anlamayana ömrü günlük Anlayana bir ömürlük... (Nazım Hikmet) * Neydi sevmek? Neydi aşk? Yıllarca sessiz sessiz seven mi daha aşıktı, ilk görüşte vurulan mı? Bir an da mı ortaya çıkardı aşk? Yoksa zamanla mı gi...