Sabah telefonun titremesi ile yataktan zıplayarak kalktım. Bu iş her neyse beni korkutacak duruma gelmişti fakat birine anlatsam polise gitmeyi isteyecekti. Bu doğru bir karardı fakat hala daha birinin bana şaka yapıp yapmadığını bilmiyorum. Boşu boşuna insanların başını belaya sokmak istemem.
Telefona baktığımda Ashley olduğunu görüp birazda olsun rahatlamıştım. Yani,zaten numarasını engellemiştim bir daha öyle bir şey yapamayacağını düşünmek istiyorum ama dün gece o mektupta yazandan sonra pek fazla emin olamıyordum.
"Naber Ash?" dedim telefonu açtığımda.
"Bugün cumartesi ve ne günü olduğunu biliyorsun. Hazırlan seni almaya geliyorum." bugün Ashley ile alışveriş günümüzdü. Her cumartesi bazen hiçbir şey almasak da gezip dolaşırdık. Tek maksatımız biraz eğlenmekti işte,fakat ben şu an nasıl eğleneceğimi bilmiyordum.
"Sen tek gitsen? Benim hiç halim yok da." dedim ellerimi saçıma geçirip yatakta dönerken.
"Zor bir hafta geçirdin Grace. Bunu hak ettin."
"İyi de o hafta bitmedi ki Ash. Dün eve bir not bırakmış. Üzerinde oyununa girdiğim,beni çok fazla tanıdığı ve oyunun o bitti demeden bitmeyeceğini yazmış." büyük bir şekilde iç geçirdim.
"Grace. Polise gitmemiz gerek farkındasın değil mi? Bunu biz çözemeyiz."
"Çözmeliyiz Ash. Çözmeliyim. Kendim yapmalıyım diyorum anlasana!"
"Yapabileceğim bir şey olsaydı izin senin. Ama başına ne geleceğini bilmiyoruz. Nasıl biri olduğunu bilmiyoruz. Kim olduğunu bilmiyoruz."
"Sen diyorsun işte. Kim olduğunu bilmeden bir şey yapamayız ve bende kim olduğunu bulacağım."
"Peki." dedi umursamaz bir tavırla. "Geliyor musun?"
Güldüm ve dudağımı ısırdım. "Tamam." dedim. "Seni baş belası tabi ki de geliyorum."
Telefonu kapattıktan sonra koşarak banyoya girdim ve yıkanmaya başladım.
İlk başta zararsız gibi görünüyordu fakat şimdi boka battığımın resmiydi. Özellikle de ailem görürse ne yapacaklarını bilmiyorum çünkü onlara haber vermemiştim. Üstelik bahsetmemiştim bile. Cidden başım dertte gibi görünüyordu ve ben bunu nereden başıma bulaştırdığımı bile bilmiyorum.
Küçükken yaptığım bütün hatalarda neden başıma geldiklerini bilirdim,ders çıkarabilirdim. Fakat bunda onu bile bilmiyordum ve bilinmezliğin ortasında çırpınmaya çalışıyordum. Bütün her şey o maskotun elindeydi. İstese şu an gelip öldürebilirdi.
Bu söz üzerine büyük bir suçluluk duygusu ile huzursuzca kıpırdandım. Daha fazla burada da kalmam gerekmediğini düşündükten sonra musluğu kapadım ve havluya sarınıp çıktım. Dişleri fırçalama gibi işlerden sonra giyinmek için dolabımın karşısına geçtim.
Beyaz,üzerinde siyah bir yazısı olan tişört ile yeşil kareli eteğimi giydikten sonra siyah kemerimi taktım ve siyah kollarında bordo deri detayları olan ceketimi giydim. Yine kemer ve ceket gibi siyah olan ayakkabılarımı giydim ve koluma saatimi,kolyelerimi ve bilekliklerimi taktım. Kahverengi çantama ihtiyacım olan şeyleri koyduktan sonra aynada kendime baktım.(multi'de :*) Gördüğüm görüntüden hoşnut olunca saçlarımı salık bıraktım ve sadece rimel sürdükten sonra aşağıya indim.