Bölüm 30

66 4 0
                                        

Daniel'in Ağzından

    Ne düşünmem gerektiğini bilmez bir şekilde göle bakmaya devam ettim. Grace hem benimle olmak istiyordu,hem de istemiyordu. Bütün olanları öğrendiyse ne olacağımızı bilmiyordum. Ki onu tanıyorsam artık anlamıştır.

    Kafamı havaya doğru kaldırdım ve yüksek sesle haykırdım.

   Gidecek bir yerim var mıydı?

   Hayır.

    Beni dinleyecek biri var mıydı?

   Bir zamanlar "evet" fakat şu an "hayır".

   Öyleyse ne için yaşıyordum ben bu hayatta? Neden vardım? Neden nefes alıyordum? Sevdiğim ve bana değer veren iki insanı da kaybetmiştim ve şimdi elimde bir hiçle ortalıkta dolanıyordum.

   Onun sevgisini elinden ben almıştım ve her şeyini kaybetmesini sağlamıştım. Her ne kadar Justin gitmem için beni tehdit etse de onu dinlemeyip Grace'in yanında kalabilirdim ve böylece bu durumlara düşmezdik.

    Hayat bazen o kadar büyük yenilgilerle insanı baş başa bırakıyordu ki işin içinden çıkamıyordunuz. Yaptığınız en ufak bir hata bütün her şeyinize mal olabiliyordu.

   Şimdi yanımda olmasını ve tekrardan beni sevdiğini söylemesini tercih ederdim fakat o kelimeyi o adama da kurup en sevdiğim cümleyi kirletmişti. Aklıma onlar geldikçe dişlerimi sıktım.

   Aklıma onları her beraber gördüğüm gün geldi...

  Justin'e nasıl sarıldığı,ona nasıl baktığı,ona nasıl güldüğü ve Justin'in de aynısını onlara yaptığı... Benim olması gerekeni almıştı ve onu kullanıp bırakmıştı. 

   Canını acıtmıştı...

   Ben ona geri dönmeyi beklediğim günden beri onun yanına bile yaklaşamazken o gözlerinden akan yaşa şahit olmuştu ve kılını bile kıpırdatmamıştı. Acısını hafifletmemişti veya herhangi bir şey yapmamıştı. Oysa ben orada olsa öyle mi olurdu? Ben onu öyle mi bırakmıştım?

Flashback

      İçimde patlayan yoğun acı ile Grace'e baktım. Onu seviyordum ve bu hayatta emin olduğum tek şey buydu. Her şeyini seviyordum... Gereksiz saçmalıklarını bile...

   "Grace..." dedim söze başlayarak. "Benim gitmem gerek." bana döndüğünde içimi ısıtan bir gülümseme gönderdi. En güzelinden...

   "Eve kadar eşlik edebilirim." dediğinde anlamadığını anladım. 

   "Ama bu öyle değil işte. Buradan gitmem gerek." dedim ve başımı yere eğdim. Kaşının tekini havaya kaldırdığını bakmadan hissedebilmiştim. Anlamadığında hep böyle yapardı... "Artık burada durmak istemiyorum çünkü burası iyi bir yer değil. Benimle gelmeni isterdim fakat istemeyeceğini düşündüm. Küçüğüz ya bilirsin... ailemiz izin vermez."

   "Daniel sen ciddisin." dedi bozulmuş bir şekilde. "Beni bırakmakta ciddisin sen. Terk etmekte ciddisin!" sesini yükseltmeye başladığında elini tuttum.

   "Böyle olmasını istemezdim ama bu olmak zorunda. Buna mecburum." dedim gözleri dolmuş Grace'e bakarak. "Neden?" dedi. Gerçek sebebini söyleyemedim...

    "Zorundayım işte." dedim ve ona sarıldım. "Beni unutma olur mu? Hiçbir zaman sahip olduğumuz anıları kaybetme." dedim ve onu öptüm. "Görüşürüz Grace. Bir gün geri geleceğim bunu sakın unutma." ayağa kalktım ve bana bir şey demesini bekledim. Oysa o sadece kafasını olumsuz anlamda salladı ve ayağa kalkıp benden uzaklaşmaya başladı.

     "Bir gün eğer biri sana abayı yakmış gibi mesajlar atarsa bil ki o benim. O zaman sakın korkma sevgilim..." diye bağırdım ve bende arkamı dönüp ilerlemeye başladım.

MASKOTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin