Gözlerim alarmın sesiyle aralanırken beynime karışan tek düşünce Sepultura'ydı. Neden onu bu kadar önemsediğimi bilmiyordum ama beni kendine çekiyordu. Alarmı kapatıp yataktan çıktım. Dünden kalan kıyafetlerimi kirli sepetine atıp kısa bir duşa girdim. Duştan çıkıp saçlarımı kuruttum. Altıma kısa siyah şortumu üstümede yarım siyah tişörtümü giydim. Ayağımada yine siyah spor ayakkabılarımı giydim. Okula gitmiyecektim. Direk sahile inip Sepultura'nın gelmesini bekleyecektim. Sonrada biraz gezerdim. Saçımı salıp iki omzumdan aşağıya bıraktım. Siyah bandajımı taktım. Göz kalemimi çekip aşağıya indim. Babamdan para alıp evden dışarı çıktım.
Sahile vardığımda Sepultra'nın aynı yerde oturduğunu gördüm. Koşar adımlarla yanına gittim. Etrafta bi kaç kişi dışında kimse yoktu. "Merhaba Sepultura, nasılsın?" dediğimde. Gözlerini gözlerime dikti. Çok derin bakıyordu. Yanına oturduğumda aynı şekilde çenesini bacağıma koydu. Bacağım tüylerinden biraz huylansada sorun olmadı. Elimi Sepultura'nın başına götürüp sevmeye başladım. " Keşke konuşabilseydin be" derin bir iç çekip gözlerimi denize çevirdim. Bir yandan Sepultura'yı severken diyer yandanda Sepultura'ya içimi döküyordum. " Biliyormusun Sepultura ilk defa bi köpekle bu kadar samimi konuşuyorum. Çok farklısın. Herkesden, her şeyden. Bi yandan çok sevimli ama bi o kadarda derinsin. Beni anlayabildiğini biliyorum. Acaba nereden geliyorsun? Nasıl bir yaşantın var acaba? Benim gibi her gün eziliyor musun?" son cümlemi söylerken gözlerim dolmuştu. Daha fazla konuşmadan sustum çünkü daha konuşursam ağlayacaktım. Sepultura sustuğumu fark edince yatmayı bırakıp oturdu. Gözlerime bakıyordu sadece gözlerim. Elimle bacağımı göstererek "Yatmayacak mısın?" dedim. Oysa sadece cevap olarak banktan aşağıya inip denizin kıyısına gidip oturdu. Ardından bende kalkarak yanına gittim. Bir süre sessizce denizi izledik. Belki konuşabilseydi bu kadar sessiz kalmazdık. " Sepultura senin en çok sevdiğin şey nedir? Benim en çok sevdiğim şey hız,motor,tutku,karanlık. Bu dört kelimeyi çok seviyorum." dediğimde gözlerini bana dikti. Kısa bir havlama sonucu gözleri parlamaya başladı. Etrafımda dönerek hızla koşuyordu."Anlaşılan bu dört kelimeyi sende seviyorsun ha? Dediğimde önümde durdu. Dilini dışarı çıkartmış hızlı nefes alıp veriyordu. Çömelip elimle başını okşadım. Sonra tekrar ayağa kalkarak saatime baktım. "Sepultura saat 2 olmuş." Sepultura ayaklanıp gitmeye başladığında gitmesi gerektiğini anlamıştım. Arabam vardı ama sevmiyordum ben motor istiyordum. Her ikisi içinde ehliyetim yoktu ama kullanmayı biliyordum. Yürüyerek dolaşmaya başladığımda bi kafeye oturdum. Yorulmuştum ve bir bardak kahve içmeye ihtiyacım vardı. Garsona söylediğim kahve beni bekletmeden önüme getirildiğinde sevinmiştim. Etrafı izleyerek kahvemi yudumluyordum. Kahvem bittiğinde parayı ödeyip çıktım. Bi kaç mağzaya girdim her zamanki gibi siyah kıyafetler almıştım. Rafları gezerken en çok dikkatimi çeken yarım siyah üstünde pitbull yazan tişört olmuştu. Hemen mağzaya girip aldım. Saat geç olmuştu. Eve gidip aldıklarımı dolaba yerleştirdim. Spor ayakkabılarımı çıkarıp topuklu siyah ayakkabılarımı giydim. Saate baktığımda 11'i gösteriyordu. Babamsa zaten saat 1'de geliyordu. Arabama binip bara doğru sürdüm. Arabamı bardan uzak bi köşeye park ettiğimde arabadan inip bara doğru ilerledim. Kapıdan içeri girer girmez kulağımı çınlatacak derecede yüksek müzik sesi etrafımı sardı. Burnuma gelen bayat içki kokusundan tiksinmemiştim bile. Çünkü alışmıştım. Buraya sahte kimlikle giriyordum. Elime aldığım bir bardak içkiyi kafama diktim. Bu bardağın sayısı 6'yı bulunca biraz dağılmıştım. Bardan çıkarak arabaya doğru ilerledim. Geçtiğim ıssız sokağın birinde adamın birisi peşime takılmıştı. Adımlarımı hızlandıramıyordum. Adam kolumdan tutup beni duvarla bütünleştirince ne yapacağımı bilemedim. Adam " Burada minik bir kuş varmış." derken ensemdeki tüyler diken diken olmuştu. Cılız sesim zor çıkarken dudaklarımın arasından sadece "Bırak beni." kelimeleri dökülmüştü. Adam elini yüzümde gezdirmeye başladığında kötü şeyler olacağını anlamıştım. Gözlerim yavaş yavaş kararırken duyduğum tek şey adamın acı içinde haykırışlarıydı. " Bırak beni lanet olası şey, kolumm! Yardım edin!" adamın bu sözleri beni gülümsetirken bedenim kendini kaybetmişti.
Gözlerim suratıma deyen ıslaklıkla açılırken karşımda Sepultura'yı görmeyi beklemiyordum. Beni nasıl bulmuştu? Tehlikede olduğumu nereden anlamıştı. Yattığım sert zeminde doğrularak bağdaş kurdum. Sepultura karşıma geçip oturdu. " Senin burada ne işin var? Beni nasıl buldun?" sözcüklerim ağzımdan titreyerek çıkıyordu. Korkmuştum. Tecavüze uğrayabilirdim. Sepultura bacağıma öndeki ilk iki patisini koyarak kafasını eydi. Elimi başına götürerek okşadım. Bacağıma iyice kurulurken yerdeki telefonumu fark ettim. Sepultura'yı rahatsız etmemeye çalışarak telefonuma uzanmaya çalıştım. Parmaklarımın ucuyla kendime çektiğim telefonu avcumun içine aldım. 17 cevapsız arama 4 mesaj vardı ve saat iki buçuğu geçmişti. Babam neredesin diye 4 kere mesaj atmış 17 kerede aramış olmalıydı. " off lanet olsun eve geç kaldım. Hepside boktan bir adam yüzünden. Hadi Sepultura buradan gidelim." sepultura bacağımdan kalkarken bende zar zor yerden kalktım. Kısa süreli baş dönmesi yaşasamda dengemi tekrar kurmayı başarmıştım. Sepultura ile bi süre sonra yollarımız ayrılınca bi an güvensizlik yaşadım. Hızlı adımlarla eve gelmiştim. Kendimi içeri atarken üvey babam bi ileri bi geri telaş içinde gidip geliyordu. Beni fark eder etmez koşarak yanıma geldi. " Ada bu ne hal? Leş gibi içki kokuyorsun! Seninle sonra görüşeceğiz git hemen bi duş al!" bana çok kızmıştı ki bu konuda haklıydı ben olsam döverdim. Bana şu anda sözler az kalırdı. Üvey babam sayesinde odama çıktığımda soğuk bir duşa girdim. Üstüme ayıcıklı pijamalarımı giyip yatağıma sindim. Miğdem bulanıyor başım aşırı derecede zonkluyordu. Kusmak üzereydim ama kusamıyordum ve benim kusma gibi bi durumum hiç olmamıştı. Tüm lambaları kapatıp kendimi karanlıkta dinlendirmeye çalıştım. Mide bulantım geçtiğinde başım hala zonklamaya devam ediyordu. Telefonumu elime alıp kulaklığımı telefona taktım. Sonrada kulaklıkları kulağıma geçirip manga- beni benimle bırakı dinlemeye başladım. Beynimdeki zonklamayı biraz olsa dindirdiği için yastığa kafamı gömdüm. 2 gündür okula gitmiyordum yarın gitmeliydim. Ama öncelikle Sepultura'ya okul çıkış saatinde beklemesini söylemem gerekiyordu. Şarkıyı mırıldanırken gözlerimi kapattım ve bir an önce uyumayı diledim. Ama daha babama yani üvey babama vermem gereken bir hesap vardı...
Zaman ayırdığınız için teşekkürler. <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pitbull
Teen FictionHer gün ayrı bir darbeyle yere düşen, kendi yanlızlığına terk edilmiş, zengin bir üvey ailenin eline düşmüş, öz aileni hatırlamaya zahmet etmeyecek kadar nefret ediyorken en fazla ne yapabilirsin? Söylesene ne yapabilirsin? Herkez tarafından ezik gö...