DOĞRULUK MU CESARETLİLİK Mİ 2

48 3 2
                                    

Multi medya: Ada

"Hadi doğruluk mu cesaretlilik mi oynayalım." dedim.  Uzay bana biraz bakıp sırıttı. ' Acaba demese miydim?' herkes bana bakarken Emre "Hadi oynayalım." dedi ve koltuktan inerek yere oturdu. Mutfağa gidip küçük bir şişe buldum. İçeri geri döndüğümde herkes ortaya oturmuş, daire oluşturmuştu.  Bende bana açtıkları yere oturarak şişeyi çevirdim.

Şişe yağmur ile Emre arasında durdu. yağmur soracak Emre cevaplayacaktı. Herkesin gözleri Emre'ye dönmüşken  Emre "cesaret." dedi. Amaçsızca gülümsedim. Yağmur bir süre düşündü. Daha  sonra Doğu yağmurun kulağına bir şeyler fısıldadı. Yağmur sırıtıp "Emre." dedi ve yutkundu ama yutkunması kahkaha atmamak içindi. "Ada'yı öp." dedi. Benim gözlerim açılırken "Ha?" dedim. Emre bana bakıp tepkimi ölçüyordu. "Hay-"  hayır diyecektim ki Emre çenemi tutup suratımı suratına çevirdi ve kısaca öptü. Uzay bana kaşları çatık bakarken Doğu ile yağmur gülüyorlardı.

Şişeyi bir kere daha çevirdim. Bu sefer Doğu ile Uzay arasında durdu. Uzay soruyor Doğu cevaplıyordu. Doğu "Cesaret" dedi kendinden emince.  Uzay "Şimdi dolaptan buz gibi bir şişe suyu alıp sevgilinin başından aşağıya dök." dedi. Yağmur yalvarırcasına Uzaya bakarken Doğu koşarak gitti ve elinde bir şişe dolusu suyla geri döndü. Doğu yağmıra "Bebeğim beni affet." dedi ve masum bir tavır takıntı. Ardından bir şişe suyu yağmurun başından aşağıya döktü. Yağmur sırılsıklam halde uzaya sinirli bakışlar atıyordu. Doğu'ya dönüp "Seni affetmiyorum." dedi şakayla. "Ama bebeğim ne yapsaydım?" dedi doğu dudağını büzerek. Yağmur kollarını bağlayıp "Kendine dökseydin ne bilim gelirken düşseydin." dedi.

Yağmurun süren tripleri ve Doğunın gönül alma çabaları sürerken oyunumuza devam ettik. Saat gece 2 olmuştu.  Yağmur'un korku filmi ileyelim çabaları sonuç bulmuş ve korku filmi izlemeye başlamıştıl. Doğu ve yapmur her zamanki gibi tekli koltukta sarmaş dolaş otururken ben ve uzay ikili koltukta normal oturuyorduk. Ben bağdaş kurmuş kucağıma da yastık almıştım.Emre gene 3 lü koltuğu esir almış bir şekilde uzanıyordu.

Yağmurun filmin bazı sahnelerinden dolayı çığlık atmasıyla irkiliyordum. Korkulacak ne vardı ki? Kıçını yırtsalr bir insan bu kadar bağramaz yemin ediyorum...

Benim yavaş yavaş uykum gelirken gözlerimi kapattım.

¿?¿?¿?¿?¿?¿?

Gözlerimi açtığımda CD yerinden çıkmış ekran maviye dönmüştü. Yavaşça uyuyakaldığım yerden kalktım. Herkez aynı yerinde uyuya kalmıştı. Lavoboya gidip rutin işlerimi hallettim. Aşağıya indim. Televiziyonu kapatarak yağmuru kaldırdım.

"Yağmurrrr."

"Hııı?"

" kalk kahvaltı hazırlayalım."

Yavaşça yattığı yerden kalktı ve lavoboya gitti. Bende mutfağa geçip kahvaltılıkları çıkartmaya başladım. Ben malzemeleri hazırlarken Yağmur yanıma gelmiş ve kahvaltılıkları masaya taşımaya başlamıştı.

Masayı hazırladığımızda Yağmur, Doğu'yu ben de Emre ile Uzay'ı kaldırmaya çalıştık. Bakın kaldırdık demiyorum, çalıştık diyorum... 

Hepsi homurdanarak tekrar uykularına geçiş yaptıklarında Yağmurdan telefonunu istedim. Yağmur ne yaptığımı anlamaya çalışır gibi bakarken telefonunu verdi. O herkesin nefret ettiği alarmı açıp beklemeye başladım.  Uzay "Kapat lan şunu." diye bağırınca alarmın sesini biraz daha yükselttim. Doğu söylenerek yattığı yerden kalkıp tuvalete gitti. Emre başını yastığın altına koyarken telefonu ona biraz daha yaklaştırdım. "Kapat şu lanet şeyi!" diye homurdandı. En sonunda Uzay ve Emre'de paytak paytak yattıkları yerden kalktılar ve çarpışarak yere düştüler bu hallerine kahkaha attım. Birbirlerine söverek ayağa kalktılar ve lavoboya doğru ilerlemeye başladılar. Bende alarmı kapatıp telefonu Yağmura verdim oda kıkırdayıp masaya geçti.

¿?¿?¿?¿?¿?¿?

Kahvaltı bittikten sonra masayı toplayıp içeri geçtik. Doğu ve yağmur kendi evlerine gitmek için toparlanmaya başladılar. Veda edip gittikten sonra Uzay'da gitmek istemediğini bolca belirterek gittiğinde. Kendimi biraz daha rahat hissetmiştim. Tekli koltuğa baktığımda iğrenerek yüzümü buruşturdum. Aklıma Doğu ve Yağmurun sarmaş dolaş halleri gelmişti. En iyisinin üçlü koltuk olduğunu düşünerek üçlü koltuğa kuruldum.  Emre içeri geldiğinde "Bugün ne yapmak istersin?" diye sordu. Farketmez anlamında omuz silktim. "Motor sürmek istermisin?, belki özlemişsindir." dedi aslında harika bi fikir. Doğrularak oturur pozisyona geçtim. "Harika,olabilir." dedim. "O zaman,." dedi ve odamı işaret ederek "git hazırlan, daha sonrada bir şeyler yaparız." dedi. Onaylarcasına başımı sallayıp hızlı adımlarla odama çıktım. Altıma siyah kısa şortumu üstümede yarım siyah tişörtümü giydim. Belime kırmızı kareli gömleğimi -eskiden Emre'nindi- belime bağladım. Saçımı salıp maşayla uçlarını dalgalandırdım. Aşağıya indiğimde Emre hazırlanmıştı bile.  Üstünde siyah 'bad boy' yazan bir tişört altındada dar siyah bir pantolon vardı.  Bana bakıp kısaca süzdü.  "Bakıyorum da gömleğimi yürütmüşsün." dedi. Gülümseyerek "Ama giymiyordun." dedim. Oda gülümseyerek kapıya doğru ilerledi. Garaja gidip motorları çalıştırdık. Garajdan çıkartıp motorlarımıza bindik. Gaza köklenip arkadaki yürüyüş yoluna girdik. Hızla yürüyüş yolunu geçerek ormanlık ama belli belirsiz bir yolu olan bir yere girdik. Emre önde ben arkada ilerliyorduk. Bir an motorun amasörlerine zarar gelebileceğini düşünsemde umursamadım. Taşlı yolları geçtikten sonra küçük bir tepenin üstünde durduk. Sanırım küçük bir kasabaya gidiyorduk. "Orada ne yapacağız?" dedim önümüzdeki küçük kasabayı göstererek.  "seni biriyle tanıştıracağım." dedi. Ve tekrar motoru sürmeye başladı. Onu gözden kaybetmemek için hemen arkasından motorumu sürmeye başladım.

Yaklaşık yarım saatlik yolun sonunda kasabanın girişine gelmiştik. Motorlar girişin biraz gerisine park edip geriye kalan yolu yürümeye karar verdik.

Küçük ama tatlı ahşap bir evin önünde durduk. Emre tahta kapıyı iterek evin bahçesine girmemizi sağladı. Koyunlar, keçiler, tavuklar, ördekler ve daha bir çok hayvan vardı.

Büyük bir akbaş kangalı koşarak bize doğru gelince gülümsedim. Anlaşılan Emre hayvanlrla iyi anlaşıyordu. Onu sevip yolumuza devam ettik. Evin kapısına geldiğimizde aşırı bir heyecan basmıştı. Emre kapıya vurup beklemeye başladığında bir süre sonra kapı açıldı. Kapının önünde küçük bir kız çocuğu , tahminen 6 yaşında belirdi. Önce bana küçük bir tebessüm atıp Emre'nin kucağına atladı. İçeriye dönüp "Dedeeeee abim geldiiii." diye bağırdı. Ve Emre'yi suluca öptü.  Oysa benim aklımdaki tek soru.

Abi mi?

Zaman ayırdığınız için teşekkürler. <3

pitbullHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin