Gözlerim yavaş yavaş açılırken başucumda uyuya kalan bir emre ile karşılaştım. Hafifçe sırıttım ve oturdum. Evdeydik, hastaneye gitmemiştik. Daha doğrusu hastaneye götürmemişlerdi. Niye?
Yattığım yataktan kalkıp kapıdan dışarı çıktım. Sanırım üst kattaydım. Aşağıya sessizce indim. Tolga neredeydi?!
Mutfağa gidip bir bardak su doldurdum. Bir süre mutfakta durup tekrar yürümeye başladım. Hazır Emre uyuyorken gidebilirdim.
Çantam nerede!?
Çantamı askılıkta görmemle içime oturan yük kalkmıştı. Çantamı alıp sessizce kapıya yöneldim. Hafifçe kapıyı aralayıp dışarıya baktım. Sepultura oradaydı. Ne kadar da özlemişim...
Koşarak gidip sarıldım. Ama sepultura sürekli havlamaya başladı. Bana havlamıyordu. Sesi o kadar gürdü ki... Bir dakika sepultura Emre'yi uyandırmaya çalışıyordu. Sepultura'ya sus işareti yapıyordum fakat kapıdan gelen "Nereye küçük hanım." sesiyle arkamı döndüm. Kapının eşiğinde kapıya yaslanıyordu.
Yavaş yavaş uzaklaşmaya başlarken Emre "Hadi gel!" dedi. Ne yapacağımı kestiremiyordum. Ağır adımlarla Emre'nin yanından geçip içeriye girdim. Kapı kapanmadan sepultura ya bunu sana ödeteceğim bakışımı attım.
Emre çantamı omzumdan alıp yerine geri astı. Ardından elime bir tane havlu tutuşturup "Hadi bakalaım banyo vakti." dedi. Hayır anlamında başımı salladım "Ama ben istemiyorum." dedim. Emre ile tek başıma bir evdeyim ve banyo yapacam öylemi hiç sanmam...
Emre kolumdan tutup banyoya doğru sürüklerken ona engel olmak için elimden geleni yapıyordum. Beni banyoya sokup üzerime kapıyı kapattı. Kapıyı ne kadar zorlasamda açılmıyordu. Emre "Banyo yapmadan dışarı çıkmak yok küçük bayan." dedi. Sonunda pes edip çeşmeyi açtım. Ilık bir suda banyomu yapıp havluyu vücuduma sardım. Kapıya tıklatıp "Artık çıkabilirmiyim?!" dedim. Tık yoktu. Kapının koluna asılıp açmayı denedim. Ve açıldı. Hızlıca bana ayırdığı odama gittim. Poşetten yeni alınmış kıyafetleri yatağa serdim. Ayten ablanın aldığını söylemişti ama ben daha o kadının kim olduğunu bilmiyordum ki. Temiz iç çamaşırlarımı giyip altıma siyah pantalon, üstümede yarım siyah bir tişört giydim. Bu kadın her kimse benim zevkimi biliyor. Saçımı ıslak ıslak tarayıp hafifçe kuruttum.
Aşağıya indiğimde ağzım açık kalmıştı. Emre bana yemek hazırlamıştı. Aslında spagetti hazırlamıştı ama buda büyük başarı bence. Ağır adımlarla aşağıya inip Emre'ye baktım. Bu ne? Bakışımı atıp masaya geçtim.
¿?¿?¿?¿?¿?¿?
Emre'den #
3 saat önce...
Ada kapıdan çıkmıştı. Ve gidiyordu. Daha merdivenlerden inemeden yere yığıldı. İçimi bi korku sarmıştı.
Koşarak yanına gidip nabzını ölçtüm. Düzenliydi, ama niye bayılmıştı. Boynunun altından ve dizinin altında kollarımı geçirip kucağıma aldım. Zarar vermemeye çalışarak merdivenlerden yukarı, ona ayırdığım odasına taşıdım. Tolga kapıda bana bakıyordu.
Ne oldu? Dercesine başını salladı. Bilmiyorum der gibi omuz silktim. Tolga yanıma gelip kolumdan tuttu. Beni odadan çıkartarak kapıyı kapattı.
"Doktor çağırmalı mıyız?" diye sorunca biraz düşündüm. "bilmiyorum ki." dedim. Tolga "Doktor çağırmayalım bence." dedi.
"Neden"
"Bilmiyorum ama yarası için bile doktora gitmiyorsa bir bildiği vardır ona güvenmeliyiz."
Tolga merdivenlerden aşağıya inerken bende arkasından gittim. Koltuğa oturup "Ada uyanınca yemek yap." dedi. Ben ve yemek öylemi...
"Yemek mi?" dedim şaşkınlıkla.
Tolga "Evet, yemek." dedi. Onaylarcasına başımı salladım. Tolga "Ben gideyim artık bir isteğin var mı?" dedi.
"Sepultura' yı göndersen yeterli." dedim. Onaylarcasına başını sallayıp evden çıktı. Biraz koltukta oturup sepultura'yı bekledim. Havlama sesini duyduğumda kapıyı açım sepulturanın yanına gittim. Hafifçe başını okşayıp "Ada evden dışarı çıktığı anda havlamaya başla tamammı." dedim.
Eve girip yukarı çıktım. Ada'nın baş ucundaki koltuğa geçip oturdum. Başımı yana eğip kollarımı bağladım. Gözlerimi Ada'nın yüzüne çevirdim. Neden bayılmıştı?...
Göz kapaklarım ağırlaşırken daha fazla kendimi tutamadım ve uykuya daldım.
Gözlerimi sepultura'nın sesiyle açarken Ada'nın yatağında olmadığını fark ettim. Hızlı adımlarla aşağıya inip kapının pervazına yaslandım. "Nereye küçük hanım?" diye sordum. Yavaşça bana döndü. Onu ayakta görmek çok daha iyiydi. Yavaşça arkamı dönüp içeri girerken "Hadi gel!" dedim. Ağır adımlarla arkamdan geldi ve yanımdan geçip gitti. Omzundaki çantasını alıp askıya astım.
Dolaptan çıkardığım havluyu Ada'ya verip "Hadi bakalım banyo vakti." dedim. Hayır anlamında başını sallayıp "Ama ben istemiyırum." dedi.
Kolundan tutup banyoya soktum kapıyı üzerine kapatıp "Banyo yapmadan çıkmak yok küçük bayan." dedim. Bir süre sonra su sesi duyduktan sonra kapıyı bırakıp aşağıya indim.
Dolabı açıp spagetti çıkardım. Yemekte iyi sayılmazdım ama en azından makarnanın nasıl yapıldığını biliyordum.
Yemeği hazırlayıp masaya taşıdım. Tadına bakmadım kötü yapmış olabilirdim. Artık idare etmesi gerekecekti. Koltuğa oturup Ada'yı bekledim. Ayak sesini duyduğumda kafamı şaşkınlıkla bakan Ada'ya çevirdim. Bu ne ? Diyen bakışları her halinden belli oluyordu. Yavaşça masaya oturdu...
Ada'dan #
Bir önümde duran tabağa bir de Emre'ye bakıyordum. Emre'nin yemek yapacağa aklımın ucundan bile geçmemişti. "Hazır alırsın diye düşünmüştüm." dedim.
Emre hafifçe gülümseyerek "Mantıklı, bir dahakine hazır alırım." dedi.
Çatalımı elime alıp makarnamı yemeğe başladım. Ben yemeye başlayınca Emre'de başladı. Yemeğim bitince tabağımı mutfağa götürüp bir bardak su içtim arkamdan Emre'de gelince "Neden doktora götürmediniz?" diye sordum. Kısmen cevabını biliyordum ama yinede sormak lazım.
Emre " tolga götürmek istemedi. Kolun için bile gitmiyorsan bunun içinde götürmemizi istemeyeceğini düşündük." dedi. Aslında götürmelerini istemezdim bu doğruydu. Onaylarcasına başımı sallayıp içeri geçtim.
Neden bayıldığımı öğrenecektim. Durduk yere kim bayılırdı ki?
Emre yanıma gelip oturdu. "Okulun kapanmasına iki hafta kalmış. Ve ayrıca iki gün sonra da yarış varmış." dedi.
"Yarışa ne kadar veriyorlar."
" on bin."
"kaç kişi yarışacağız?"
"Her zaman ki gibi, üç."
Oturduğum yerden kalkarak bana ne kadar para düşeceğini hesaplamaya başladım. Yarışırsam ve ilk üçe girersem 2 bin lira elime geçerdi.
Odama gidip kapıyı arkamdan kapatıp kilitledim. Çantamı elime alıp fermuarı açtım. Çantamı ters çevirip içinde ne var ne yok dökülmesini sağladım. Silahımı ve yedek şarjörleri kenara koydum. Boş su şişelerini alıp çöpe attım. Yarış kıyafetlerimi de silahın yanına koydum.
Yarış kıyafetlerimi ve çantamı makineye attım. Böylece temizleneceklerdi...
Silahımı da çantam yıkanana kadar yatağın altına koydum.¿?¿?¿?¿?¿?¿?¿?
Hava kararmış göz kapaklarım kapanmak için benimle savaşıyordu. İçimde ki acı vücudumu ele geçirmiş beni düşüncelerime terk ediyordu...
Yatağama uzanıp pikeyi üstüme çektim.Artık göz kapaklarım savaşı kazanmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pitbull
Genç KurguHer gün ayrı bir darbeyle yere düşen, kendi yanlızlığına terk edilmiş, zengin bir üvey ailenin eline düşmüş, öz aileni hatırlamaya zahmet etmeyecek kadar nefret ediyorken en fazla ne yapabilirsin? Söylesene ne yapabilirsin? Herkez tarafından ezik gö...