MERHBA ARKADAŞLAR, UMARIM BEYENİYORSUNUZDUR. BU ARADA BU BÖLÜMDE KİTABA YENİ BİR KARAKTER GİRECEK HABERİNİZ OLSUN...
Yeni karater: Emre SAKİN
18 Yaşında, uzun kahve tonlarındaki saçlara, kaslı bir vücuda ,ela gözlere sahip yakışıklı bir çocuk. Zengin ailenin ilk ve tek oğlu.¿?¿?¿?¿?¿?¿?¿?
Her zaman ki gibi gözlerimi alarmın sesiyle açtım. Lanet olası alarm beni her zaman uyandırmak zorundamıydı. Alarmı elimin tersiyle itip masadan düşmesini sağlamıştım. Çarşafı ayaklarımla çekiştirerek üstümden çekilmesi için çabaladım. Çarşaf ayaklarıma dolanınca ellerimle itmeyi denedim. Yataktan kalkmayı başardığımda lavovaya girip rutin işlerimi hallettim. Suyu açıp ısınmasını beklerken üstümdekileri çıkardım. Yavaşça suyun altına girip güzelce banyomu yaptım. İşim bittiğinde suyu kapatıp bornozumu giydim. Dolaptan çıkardığım iç çamaşırlarımı çıkarıp üstüme geçirdim. Gözlerim pitbull yazılı yarım tişörtüme kaydığında olduğu yerden çekip çıkardım. Altımda siyah yüksek bel şortumu seçtim. Kıyafetlerimi giydiğimde belime siyah ceketimi bağladım. Göz kalemi ve likit çekip saçımı iki tane balık sırtı yaptım. Odamdan çıkıp masaya baktım bu sefer 4 tabak vardı. Açıkçası şaşırmıştım. Herkes masadaydı ve kahvaltılarına başlamıştı. Ama ben aralarına katılmayacaktım. "Günaydın baba. Ben çıkıyorum." babam beni farkettiğinde yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirdi. "Ada nereye? Kahvaltı yapmadın. Bak senin için o kadar tabağını doldurdum." önce babama bakıp sonrada sofrada duran dolu tabağıma -bana ait olmadığını hisettiğim tabağa- baktım. "Teşekür ederim ama canım istemiyor." daha fazla konuşmadan evden çıktım. Önce Sepultura'ya bakmam gerekiyordu. Hızlı adımlarla sahile indim. Sepultura oradaydı. Yanına gidip kocaman sarıldım. Oda karşılık olara yüzümü yaladı. "seni çok özledim Sepultura. Neden gelmedin. Aslında gelmişsin bi kadın anlattı. Sanırım sahibinmiş seni alıp götürmüş." diyerek anlattım. Anlamdığım gözlerle bana bakarken birden bakışlarını denize çevirdi.
"Sepultura belki beni sahibinle tanıştırırsan ona yalakalık yapar benimle görüşmen için izin isterim ne dersin?" alaycı kelimelerim son bulduğunda Sepultura parlayan gözlerle bana bakmaya başladı. "Hey hey sakin ol! Heyecanlanma sadece şaka yapıyordum tamammı?" ama o yinede parlayan gözlerle bakmaya devam ediyordu. Demez olaydım yavaşça oturduğum banktan kalktım. "Artık gitmem gerekiyor Sepultura. Okula geç kalmak istemem." hızlı adımlarla okula yürümeye başladım. Sahil ile okul arasındaki mesafe kısaydı.Okula vardığımda başlamış olan dersten dolayı adımlarımı koşarcasına atıyordum. Önüme bakmadan ilerlediğim için bir şeye çarptım. Çarpmanın etkisiyle yere yığılırken kafamı kadırdım. İlk başta duvar sandığım şeyin taş gibi bi erkek olduğunu görünce yerde donup kaldım. "Ö-zür d-ilerim." kelimelerim ağzımdan zorla çıkarken onun beni azarlamasıyla kendime geldim. "Ne özürü ya! Azıcık önüne baksana be sabah sabah gerginim zaten bide senin gibi eziklerle uğraşıyorum. Defol git önümden!" bana ezik mi dedi o. Yeter be artık susmayacağım. Hızla ayağa kalkıp çocuğa yetiştim. Kolundan tutup durdurdum. "Ne eziğinden bahsediyorsun? Bana bir daha ezik deme. Ben ezik değilim tamammı! Şunu o küçük beynine sokarsan sevinirim!" bir an laf sokabildiğimi hisetmiştim ki "Sevinme o zaman!" dediğinde lafım boğazıma takılmıştı."Sen benim sevinip sevineceğime karar veremessin küçük beyinli! Ben kıkırdarken bu tartışmanın uzayacağını anlayan küçük beyinli
-taş çocuk- duvara yaslanarak kollarını birbirine bağladı çarpık bir gülümseme atarak "Küçük beyinli mi?" dedi. Kollarımı birbirine kenetleyerek dikleştim. "Evet, ne olmuş?" dedim. Küçük beyinli beni baştan sona süzerken bakışları önce pitbull yazısında durdu. Yazıyı okuduğunda ise bakışlarını aşağıya kaydırarak bakışlarını bacaklarımda sabitledi. Ah! Küçük beyinli olduğu yetmezmiş gibi birde sapık çıktı. "Çek o pis gözlerini benim biricik bacaklarımdan!" git gide daha da çok batıyordum. Gözlerini gözlerime kenetlediğinde küçük bir kahkaha attı. "Bak ezik yanlış anlama sadece baktım. Senin gibilerle takılmam." dediğinde gidip yakasını kavrayıp çevirdim. Suratına yaklaşarak parmak uçlarıma çıktım. Ne yapayım ayı gibi boyu var zaten zor yetişiyordum boyuna. Tehditkar sesimi ortaya atarak "Bana bak seni küçük beyinli! Bana ezik dememeni söylemiştim anlıyormusun? Şimdi küçük beyinli elimde kalmak istemiyorsan defol git!" lafım bitince yakasını bırakıp bir adım geri çekildim. Ama o bana bir adım attı. Sonra bende bir adım geri sonra o bir adım ileri ben geri o ileri giderken "Sen bana küçük beyinli diyorsun ama." dedi. Sırtım dolaplardan birine çarptığında canım acımıştı. "Benim ayrıcalığım olabilir ben derim." dedim. "Bana bak ezik seninle uğ-" lafını bitirmesine izin vermeden yumruğumu karnına geçirmiştim. Evet tokat değil yumruk.
"Bana ezik dememeni söylemiştim küçük beyinli." dedikten sonra sırtımı dolaptan çektim. İki elini karnına koymuş "Ahh! Baklavalarım." diyordu. Al işte küçük beyinliliğinin göstergesi. Zilin çalmasıyla koşarken çocuğun ne dediğini duymamıştım. Kendimi sınıfa atarken sırama geçtim. Bi kaç dakika sonra sınıfa Ceren ve tayfası girdiğinde başımı sıraya koyup gözlerimi kapattım. Ebru örüğümün birini tutup geriye doğru çekerken, Ceren "N'ber ezik!" dedi. Sinirlerim gerilince Ebru'nun örüğümü tutan elini kavradım. Yeterince sıkınca inleyerek örüğümü bıraktı. Ayağa kalkarak "Ba.na. bir.daha. ezik. De.me!" dedim. Her heceye baskı uygulayarak yeterince tehditkar olduğumu düşünüyordum. Ellerim ebru'nun ellerini bırakıp Ceren'nin yakasına yapışınca Ebru, Aslı , Kerem ve sıla beni geriye savurdular. Zilin çalmasıyla sınıftan çıktıklarında derin bir nefes alıp sırama yerleştim.¿?¿?¿?¿?¿?¿?¿?
Okuldan çıkıp sahile doğru ilerledim. Sepultura daha yoktu. Banka geçip oturdum. Cebimden telefonumu çıkarıp telefonuma baktım. Aslında benim telefona ihtiyacım yoktu ki. Zaten sosyal medya kullanmıyordum. Çünkü ceren bunu okulda alay konusuna çevirirdi.
Bir süre sonra Sepultura yanıma geldiğinde ağzında bir şey vardı. Yanıma bırakınca elime alarak "Bu nedir?" diye sordum. Daha çok incelediğimde bunun bir motorun anahtarı olduğunu anlamıştım. Anahtar birden elimden çekilince sinirle ayağa kalktım. Anahtarı çeken küçük beyinliydi. " Ne yaptığını sanıyorsun sen? Onu çabuk bana ver hemde hemen!" dedim. Oysa bana gülerek bakıyordu. "Vermessem ne olur?"
"O biricik baklavaların bir kez daha acı çeker!"
"Öyle mi? Bunu yapman için bir sebep yok ama."
"Nasıl yok? Anahtarı aldın!"
" Evet anahtarımı aldım!"
Anahtarımı mı ? Gözlerim anahtar ve küçük beyinli arasında gidip geliyordu." Anahtarını mı?"
"Evet sakıncası mı var?"
Hayır anlamında başımı sallayıp sepultura'ya döndüm. "Sepultura bana neden bu küçük beyinlinin motorunun anahtarını getirdin yavrum ha?" Sepultura mutluluktan uçacak gibiydi. Küçük beyinli " Evet sepultura neden koçum? Dur bi dakika sen onu nereden tanıyorsun?" nereden mi tanıyorum asıl sen nereden tanıyorsun? "Arkadaşım. Hem sanane peki sen nereden tanıyorsun." dediğimde küçük beyinliye baktım. Bana "Arkadaş mı? Ben mi nereden tanıyorum. Ahahah hadi ama kendi köpeğimi tanımayacak kadar salak değilim." Sepultura'ya dönerek " Ah hadi ama dostum bunun bana doğru olmadığını söyle lütfen. Hem buna yalakalık yapamam ki. Ve ayrıca Sepultura o konuda ciddi değildim tamam mı?" sepultura sahibiyle tanışmak istediğimi sanıp sahibi küçük beyinlinin anahtarlarını çalıp yanıma geldi. Böylece küçük beyinli beni görecekti. Akıllı köpecik seniii...
Küçük beyinli "Tanıştığımıza sevindim ben Emre, artık küçük beyinli yerine Emre diyebilirsin."
Uzattığı eli görmezden gelerek "Yooo ben sana hala küçük beyinli demeye kararlıyım Emrecik dur pardon, küçük beyinli." Emre yani namı diğer küçük beyinli Sepultura'ya dönerek "Sepultura sen bu ez... Kız için mi evden kayboluyordun yavrum?" Sepultura belime bağladığım ceketimin alt kısmından tutup çekmeye başlayınca mecburen takip etmek zorunda kaldım. Gördüğüm şey karşısında şoke olmuştum. Karşımda kanlı canlı Yamaha YZF-R1M duruyordu. Şaşkınlıkla arkadan gelen emre'ye baktım. Motoru parmağımla göstererek "Bu senin mi?" dedim. Onaylarcasına başını salladığında bir sevinç çığlığı attım. Ama kısa sürdü suratımı asıp yerde motorun yanında bağdaş kurdum. Emre "Ne oldu?" diye sorunca "Sen şimdi bu güzelim motoru kullanmama izin vermessin değil mi?" dedim. Bir an duraksadı. "Tamam ama nerede kullanacağını ben seçeceğim." onaylarcasına başımı sallayıp bekledim. Emre bir yere gidip geri geldi elinde iki tane kask vardı. Birini bana uzattı. Diğerini ise kendi kafasına geçirdi. Motor eldivenlerini takarak motoru çalıştırdı. "Hazır mısın?" diye sorduğunda "Eyer bu motorsa her zaman." dedim. Gaza köklenip o kulakları sağır edecek muhteşem sesi çıkardığında hızla ilerlemeye başladık. Sepultura peşimizden koşmaya başladı. Ama yetişemeyince geri döndü. Bense şu anda yaşadığım anın tadını çıkarıyordum...Zaman ayırdığınız için teşekkürler. <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pitbull
Teen FictionHer gün ayrı bir darbeyle yere düşen, kendi yanlızlığına terk edilmiş, zengin bir üvey ailenin eline düşmüş, öz aileni hatırlamaya zahmet etmeyecek kadar nefret ediyorken en fazla ne yapabilirsin? Söylesene ne yapabilirsin? Herkez tarafından ezik gö...