Uçak kalkış saatlerinin yazdığı ekrana bakarken aklımda hala Sebastian dönüp duruyordu, o en yakın arkadaşımdı ve onsuz bu geziye çıkıyor olmak bana zevk vermiyordu. Son konuşmamızdan sonra onu defalarca kez daha aramış ve başarısız olduğumu fark ettiğimde onlarca mesaj atmıştım. Fakat hiçbirine bir cevap alamamıştım ve bu içimde bir yerlerde gizlediğim o korku dolu hissi gün yüzüne çıkartıyordu.
Neden olduğunu bilmiyordum ama o gece Sebastian ile olan konuşmam beni fazlasıyla etkilemişti.
Sara yanıma oturdu ve kafasında sıkıca bağladığı at kuyruğunu açarak sesli bir şekilde söylenmeye başladı ''Kim dört yıldır planlanan bir yaz tatilini iptal eder ki. kötü mü hissediyormuş bu sadece kocaman bir bahane. Zaten Sebastian ne zaman kendini iyi hissetti ki?'' Bir kişi eksilmemiz onu sinirlendirmişti.
''O gelecekti.'' diye mırıldandım, kendi sesimi ben dahi duyamamıştım.
''Gelse bile'' dedi David - beni duyduğu için şaşırmıştım -uçağın açılan kapılarını göstererek ''artık bize yetişebileceğini sanmıyorum.''
Sebastia'nın cızırtılı sesi aklımda yankılanıp duruyordu 'Gitme'.
Sorun yok Nora diye düşündüm kendi kendime, hiçbir sorun tatiline engel olamayacak. Ağır çantamı taşımasını umarak Danny'nin kucağına bıraktım ve her şeyin güzel olacağını düşünerek uçağa ilk adımımı attım.
Üç saatin sonunda New Yorktaydık. Herkese hayal gibi gelen bu şehir beni kargaşasıyla boğmanın önüne geçemiyordu. Neyse ki Tom otelin şehir dışında bulunduğunu söylemişti. Bu beni rahatlatmıştı, kalabalıktan kaçmak beni hep rahatlatırdı.
Tom'un kiraladığı büyük ve kirli kamyonet bizi şehirden bir buçuk saat kadar uzaklaştırdıktan sonra ağaçlarla çevrili ormanlık bir alana vardığımızda kendime şaşırarak şehirden bu kadar uzaklaşmış olduğumuz için rahatsız hissettim. İçimdeki ürkütücü his kaybolmuyordu ve bu ıssız orman hislerimi doğruluyordu.
Maria'nın uzun bacakları yüzünden sıkışıp kaldığım koltuktan kendimi sürücü koltuğuna eğilmeye zorlayarak sordum ''Bizi nereye getirdin böyle Tom?''
Basit bir cevap verdi ''Şehrin en tenha köşesindeki en güzel otele.'' Göz kırpıp durması sinirimi bozuyordu. David, Tom'un kafasına vurarak ona olayın ciddiyetini hatırlattığında yüzündeki gülümseme daha da genişledi ''Son ses müziğe ve alkole karışılmayan bir yer buldum dostum, daha ne isteyebilirsiniz ki? Tüm yıl bana böyle bir yer bulmam adına yalvarıp durdunuz. Görünüşüne aldanmayın, fazlasıyla eğleneceğiz ve sonunda bana teşekkür edeceksiniz. Yani şehirde olsak bu kadar rahat eğlenemezdik değil mi, bana güvenin. Adresi çok güvendiğim birinden aldım." Kamyonet sonunda her an parçalanacakmış gibi duran eski bir binanın önünde park ettiğinde Tom'a eve dönmek için yalvarmaya başlamıştım. Tanrım, burası çok berbattı. ''Kapa çeneni Nora, içmizde eğlenceden anlamayan tek insan sensin.'' Lily ispanyol aksanıyla bana yeniden laf sokuşturduktan sonra Tom'un koluna girerek oteli incelemeye koyuldu.
Koyu kahve ve fazlasıyla siyah. Oteli anlatan sıfatlar tam olarak bunlardı. Fazlasıyla siyahtı, parçalanmak üzereydi ve içeri girmememiz için gereken tüm sinyalleri veriyordu bize. Fakat lanet olsun ki bunun saçmalık olduğunu düşünecek kadar fazla korku filmi izlemiştim ve çok kısa bir süreliğine otelin bana o kadar da korkutucu gelmediğini hissettim. Çünkü bilirsiniz bu gibi şeyler sadece korku filmlerinde olurdu ve ben bir korku filminin başrolü değildim. Paranormal olayların gerçek olmadığını bilebilecek yaştaydım.
Otelin büyük paslı kapısı yavaşça açıldı ve kapının sonunda uzun boylu bir adam gür bir sesle selam verdi bize. Kıvırcık saçları kirli sakalı ile birleşmiş ve yeşil gözleri esmer tenine aykırı bir şekilde parlıyordu. Herkes onu meraklı gözlerle incelerken 'Merhaba' diyerek öne atıldım. Otele bakan korku dolu gözlerimizi fark etmiş olacak ki alaycı bir tavırla gülmeye başladı ''Biraz eski gözükebilir ama sizi korkutmasın, Hiltondan daha rahat yataklara sahibiz ve bununla övünmeyi hak ediyorum sanırım'' sırtını dikleştirdi ve devam etti '' Size içeriyi gösteriyim.'' Sesi korkumun önüne geçip beni rahatlatmıştı.
Büyük lobinin en üstünde asılı duran ve bu otele fazlasıyla aykırı gözüken elmas avize, süs olmaktan ileriye gidememişti. Işığı otelin kirli duvarlarını aydınlatmaya yetmiyordu ama yine de merdivenleri çıkmamıza biraz olsun yardım etmişti.
Lily ayağındaki topuklulara bir küfür savurarak ''Asansör yok mu?'' diye cırladı ve devam etti ''Tanrı aşkında hangi devirdeyiz?'' Gözlerimi devirmekle yetindim ve basamakları dikkatle çıkmaya devam ettim. İkinci kata geldiğimizde isminin Deamon olduğunu öğrendiğim adam bizi durdurdu ve her merdivenin başında olduğu gibi uzun koridora açılan kırmızı kapıyı itekledi. Yangından yeni çıkmış gibi duran koridorun çirkin desenli halısı sonu gözükmeyen koridora doğru uzanıyordu. Deamon oda anahtarlarımızı elimize bıraktı ve içeri girmemiz adına koridorun sonuna doğru geri çekildi. Arkamda olması beni ürpertmişti.
Tom'un hala neden böyle bir otel seçtiğini anlamaya çalışıyordum. Açıklaması mantıklı gelse dahi daha iyi yerler bulabileceğini biliyordum. Tanrı aşkına bu da neydi böyle?
Tom ve Sara 5, Lily ve Danny 6, Maria ve Paul 7, ben ve David ise 8 numaraları odaları almıştık. Tom bunun 'balayı vari' bir tatil olduğu benzetmesini yaparak ortamı yumuşatmaya çalıştı ama gülen tek kişi ensemde nefesini hissedebildiğim otel sahibi Deamondı. Çok yorgundum istediğim tek şey uyumaktı. David kapının anahtarını çevirdiğinde Deamon'un ne kadar haklı olduğunu düşündüm , otel odası otele ait olamayacak kadar güzel ve rahat gözüküyordu.
Deamon'a teşekkür etmek için arkamı döndüm ama o sonu gözükmeyen koridora doğru yürümeye başlamıştı bile, ''Teşekkürler'' diye bağırdım arkasından. Sesimden irkildi ve saklanmak istercesine adımlarını hızlandırdı. Birkaç saniye sonra karanık koridorda yok olmuştu.
Fakat nedensizce uzun karanlık koridorun sonunda parlak yeşil gözleriyle bana baktığını hissedebiliyordum.
Garip diye düşündüm sadece çünkü daha fazlasını düşünemeyecek kadar yorgundum. Hilton tadındaki rahat yataklarda uyumak için sabırsızlanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hotel
Horror"O sesi sen de duydun mu?" Karanlık koridorda yönümü bulmak için duvarlardan yardım alırken korkuyla sormuştum bu soruyu. "Burası otel" demekle yetindi ,benim aksime fazla rahat davranıyordu "burada sesler olması fazlasıyla normal." Cevabı üzerine...