Onu aramayı bıraktım ve hızlı adımlarla otele geri döndüm. Bunu herkese anlatmam gerekiyordu, artık burada garip şeyler olduğunu biliyordum. Aslında bunu yeni öğrenmemiştim. Başından beri biliyordum, sadece inanmak istememiştim.
Büyük kapıyı yeniden açtım ve kapamaya uğraşmadan diğerlerinin yanına koştum. Yemekhanenin dışındaki bahçeye çıkmış derin bir sohbete dalmışlardı.
David'in yanına gittim "Konuşmalıyız." Beni sadece onun anlayabileceğini düşünüyordum. Elindeki sigarayı ayağının altında ezdi ve ona uzattığım elimi tuttu.
"Bir sorun mu var?" Ciddileşmişti.
"Sebastian'a ulaşmayı başardım."
"Ah!" güldü "tahmin ediyim, gece gittiği bir barda sızdı ve şimdi buraya gelme planları yapıyor."
"Aksine" kimsenin duymaması için ona daha çok yaklaştım "buradan gitmemiz gerektiğini söyledi."
"Ne dedi?" Kaşları çatılmıştı.
"Ben çok ciddiyim bunu yüzlerce defa tekrarladı."
"Peki onu neden dinlemeliyiz?." Elleriyle yüzümü sardı. Suratıma küçük öpücükler bırakıyordu.
"Bu bir tür şaka değil, o çok ciddiydi David. Garip şeyler oluyor." Ellerini ittim.
"Endişelenmeyi bırak Nora , o başının çaresine bakabilecek yaşta." Arkasını döndü ve uzaklaşmaya başladı.
"David bak, bana inanmalısın" Peşinden koştum "buradan gitmeliyiz, onu bulmamız gerek."
Yeniden bana döndü "Bu iş canımı sıkmaya başladı, sen canımı sıkıyorsun" kaşlarını çatarak yeniden yüzümü tuttu, bu sefer canımı yakıyordu "sadece bir kereliğine düşünceli tavırlarını bir kenara bırakıp eğlenmeni çok isterdim, küçük bir çocuktan farkın yok."
"Anlamıyorsun." Elini tuttum.
"Gayet iyi anlıyorum" elini çekti "beni deli ediyorsun." Yürümeye devam etti .
"David lütfen dur" Bende yürümeye başladım "Başı dertte olabil-" Gördüğüm şey cümlemi tamamlamamı engellemişti.
Sadece birkaç ağaç ötede söylediklerimi dinleyen bir silüet gördüm. Anlamlandırabilmek adına gözlerimi kıstım. Önce onu güneş ışıklarının bir oyunu sandım ama zifiri karanlık gözleri ile kısa bir zaman dilimi için göz göze geldiğimizde onun bir ışık oyunundan daha fazlası olduğunu anlamıştım.
Bana bakmayı sürdürürken siyah bedeninden kalkan kolu bana çıkış kapısını gösteriyordu. Gözlerini zifiri karanlık renklerine rağmen kendi gözlerim üzerinde hissedebiliyordum. Bunun üzerine hatırladığım tek şey Sebastian'ın kalın sesi ile telefonda bana söylediği cümleydi ; "Git buradan, seni daha fazla koruyamam."
Adımlarım beni geri gitmeye yönlendirirken boğazımda hissettiğim yumru çığlık atmama sebep olmuştu. Gözlerini hala üzerimde hissedebiliyordum ve çıkış kapısını gösteren parmağı artık bana dönmüş durumdaydı. Beni işaret ediyordu. Gözlerimi kapadım ve durmasını bekledim. Açtığımda David'in elleri susmam için ağzımdaydı ve silüet yok olmuştu.
"Lanet olsun Nora." Elini hızlıca çekti. "Neyin var senin?."
Nefes almaya çalıştım "Gitmeliyiz."
"Ne yapacağız biliyor musun? " üzerime doğru yaklaştı "Sen düzelene kadar kadar odalarımız dahil her şeye bir ara veriyoruz. Bu ilişkiye ve diğer her şeye." Saçlarını çekiştirdi "Gitmek istiyorsan kapının yerini biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hotel
Horror"O sesi sen de duydun mu?" Karanlık koridorda yönümü bulmak için duvarlardan yardım alırken korkuyla sormuştum bu soruyu. "Burası otel" demekle yetindi ,benim aksime fazla rahat davranıyordu "burada sesler olması fazlasıyla normal." Cevabı üzerine...