Bölüm 12

34.2K 785 124
                                    

Yemekhanenin kapısını aralarken Paul'un acı dolu çığlık sesleri kulaklarımda yankılanıyordu. Muhtemelen vücudunun dönüşmeye çalıştığı şey ona çok acı veriyordu. Benimle beraber herkes bu sesi duysa da kimsenin ne olduğunu sormaya cesareti yoktu. Artık herkesin bana inandığını biliyordum. Ve hepimizin tek amacı bu saçma yerden kurtulmaktı.

Yemekhanenin sonunda küçük ambar kapısını bulduğumda her şeye rağmen umut doluydum. Maria'nın başına gelen olayı hatırladım ve sonra baktığı kapıdan Deamon'ın çıkışını. O kapı ambar kapısıydı ve Deamon'ı gerçekten burada bulabilirdik.

Birkaç küçük zorlamadan sonra kapı açıldığında hepimiz merakla sonsuz karanlığın içine bakıyorduk. O kadar sessizdi ki kendi kalp atışımın sesini kulaklarımda duyabiliyordum. Sonunu bilmediğin bir karanlığa kendini atmak ne kadar mantıklıydı ki?

İçeriye doğru ilk adımımı attığımda David hızla koluma sarıldı "Bırak ben yapıyım." Görmeyeceğini bilerek gülümsedim "Cesur olasın mı tuttu David." Elini hışımla çekti ve içeri giren ilk kişi olmama izin verdi. İçinde bulunduğum ambar göründüğünden daha derindi. Kapıdan atladığımda ayaklarımın yere değmesi biraz zamanımı almıştı.

Elimdeki feneri etrafa doğrulttum. Fenerin ışığının yanında David ve Tom'un telefon ışıkları çok güçsüz kalıyordu. Ambarda gözüme çarpan ilk şey duvarları kaplayan garip işaretlerdi. Grafiti vari korkunç yazıların üstüne iliştirilmiş semboller tüylerimi ürpertmişti. Hepsi bana kaç buradan dermiş gibi korkunç bir sırayla karşıma dizilmişti.

"Bu da ne?" diye sordu David sessizce "Salem Cadılarının inine mi soktun bizi Tom?"

"Daha da kötüsü" dedi Lily titrek bacaklarıyla adımlarımı takip ederken "bu çok daha kötüsü." Haklıydı, içinde bulunduğumuz durum aklımıza gelecek her senaryodan daha korkunç gözüküyordu. Fenerin aydınlattığı yolu yavaş adımlarla takip ediyorduk, nereye gittiğimiz veya sonunda bir çıkış yolu bulup bulamayacağımız belirsizdi. Tüm umudumuzu karanlık duvarlara bağlamıştık. Tom sessizliği bozdu "Bu şekilde hiçbir yere varamayız." adımlarını durdurdu.

"Yola devam et Tom." dedim fenerimi yüzüne çevirirken. "Hayır" dedi telefonunun ışığını etrafta gezdirdi "onlarca yol var, çıkış yolunun bu yol olduğuna nasıl emin olabilirsin ki Nora?"

"Sadece güvenli olduğunu düşündüğüm yol-" sözümü kesmişti "Güvenli bir yol yok ayrılmamız gerektiğini biliyorsun" kafasını eğdi "bunu bana söyletme."

"Bir kez daha ayrılmayacağız" Lily'yi kendime çekmiştim "birinin daha kaybolmasına izin vermem Tom."

"Bu şekilde hepimiz öleceğiz." dedi David Tom'a hak verirken "diğer yolları denemeliyiz, bu riske atmaya değer bir şey."

"Neyi riske atacağını farkında mısın?" ellerim titriyordu "seni bir daha göremeyeceğim düşüncesini aklın alabiliyor mu David?. Burada neler döndüğü konusunda hiçbir fikrimiz yok ve siz ayrılmayı mı planlıyorsunuz, ne komik." Yürümeye devam ettim, beni takip etmelerini umarak.

"Ayrılıyorum Nora." Tom yönünü değiştirdi. "Hayır" diye bağırdım, yüzümü kavradı "çıkış yolu bulacağıma söz vererek ayrılıyorum." Gözlerini gözlerimde hissediyordum, çıkış yolu bulmak adına her şeyden vazgeçebileceğini hissettim. "Yapma." dedim bir kere daha, sesim çok çaresiz çıkmıştı. Beni dinlemeyeceğini biliyordum, aramızdan ayrılışını ağlayarak izledim.

"Peki ya sen David?" şimdi gözlerimi kaybetmekten en çok korktuğum kişiye çevirmiştim "sen de beni bırakıp gidiyor musun?"

"Gitmek zorunda olduğumuzu biliyorsun, ayrılmazsak burada açlıktan öleceğiz."

"Yemek bulabiliriz."

"Denesene Nora" üzerime yürüdü ve ambarı işaret etti "bu karanlık eskimiş ambarda bana ufak bir yemek parçası bulmayı dene."

"Yapma David birlikte üstesinden gelebiliriz."

"Boşver onu." dedi Lily kolumdan kurtularak "haklılar ayrılmamız en doğrusu hem başımıza bir şey gelirse yine bağırırız. Bu ambar o kadar da büyük değildir sonuçta dimi?" David'e arkamı döndüm ve yürümeye devam ettim. Yönünü değiştirirken arkamdan seslendi "Sana döneceğim Nora, her zaman döndüm." Kafamı salladım, canları cehenneme. Lily ile üstesinden gelebilirdik. "Moralini düşürme Nora, buradan birlikte çıkacağız." Kafamı salladım ve inanmayarak onu onayladım. Herkesi kaybedeceğimi biliyordum.

Yürümeye devam ediyorduk, gruptan ayrılalı biraz olmuştu. Sürekli aynı yerde dönüp durduğumu düşünüyordum, duvarlar ve semboller bana sürekli aynı geliyordu. İkinci bir sağ'a dönüşte elimdeki fenerin ışığı zayıflamaya başladı. " Bu da nesi?" diye söylendim fenerin pillerine bakmaya çalışırken ama pil haznesini açtığım anda eriyen pillerle karşılaşmayı beklemiyordum. Ortaya bir küfür savurdum ve istemsizce fenerin sönmesine izin verdim. Piller garip bir şekilde erimişlerdi. ''Lily" diye seslendim "lanet olası piller erimiş." Karanlığa seslenmek garibime gitmişti, herhangi bir cevap için bekledim ama Lily cevap vermemişti.

"Lily?"

Hayır

Hayır

Hayır

Bu yaşanıyor olamazdı. Lily daha demin yanımda elimi tutuyordu, onu kaybetmiş olamazdım. Kendimi geri çevirdim ve ona seslenmeye devam ettim.

"Lily?" ellerimle duvarlar sayesinde yönümü bulmaya çalışıyordum fakat nemli duvarlar beni aynı yere hapsetmek dışında hiçbir işe yaramıyorlardı.

Defalarca kez daha adını seslendikten sonra yorgun düşerek pes ettim "Tanrım Lily, nereye gitmiş olabilirsin ki?" Sonra hemen sırtımda bir el hissettim, soğuk ve garip bir dokunuş. "Lily" diye bağırdım heyecanla yavaşça arkamı dönerken. Karanlıkta önce bana dokunan elleri seçtim, kopmuş soğuk parmak eklemlerini.

Hayır bana dokunan şey Lily değildi.

HotelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin