Bölüm 8

38.3K 984 106
                                    

Koridorun tanıdık nemli kokusu burnuma dolduğunda Maria'nın odasını arıyordum ama tavanda yanıp sönen ışık nedeniyle numaraları bulmak beni zorluyordu.

Sonunda Paul ve Maria'nın kaldıkları odayı bulduğumda kapıyı çalmaya başladım "Maria benim, Nora." Ses yoktu , kapı kolunu yokladım. Birkaç denemeden sonra kendiliğinden açılmıştı. İçeriye bir adım attım ve düzenli halde duran odada yeniden Maria'nın adını bağırdım. Cevap vermemeye devam ediyordu.

Tuvalete de baktıktan sonra onun odada olmadığına emin oldum. Odanın kapısını kapattım ve koridorda onu aramaya koyuldum "Maria, sana biraz yemek getirdim cidden aç olmalısın." Karanlık koridor beni aşağıya inmeye zorlarken Maria için olan endişem onu alt ediyordu.

Tavanda yanıp sönen ışık yanmayı bırakıp tamamen söndüğünde adımlarımı aşağı inen merdivenlere yönelttim. Hiç bitmeyecekmiş gibi gözüken karanlık her adımımda beni içine daha çok çekiyor gibiydi . Cebimde telefonumu aradım ama onu servis dışı olduğu için odada bıraktığımı hatırladım. Birkaç adım atmayı daha denedim , lobideki avizenin ışığını az da olsa görmeye başlamıştım.

"Paul." diye bağırdım , belki de merakına yenik düşmüş ve beni takip etmiştir diye umdum.

Biraz daha ilerlemeye çalıştım ama ayağıma takılan halı buna izin vermedi. Yere doğru düşerken elimdeki peçeteden fırlayan pirzolalar dört bir yanıma saçılmıştı "Lanet olsun." Tek elimden destek alarak kendimi ayağa kaldırdım ve "Deamon aç şu ışıkları." diye bağırdım beni duymasını umarak. Sesim karanlık koridorda yankılanmaktan ileri gidemedi.

Kalbim ağzımda atıyordu ve yön kavramımı kaybetmeye başlıyordum. Kapıya doğru gitmek beni asıl gitmek istediğim yerden uzaklaştırıyor gibiydi.

Elimle duvardan destek aldım ve yürümeye devam ettim . Eskimiş duvar boyalarının elimde bıraktığı nemli izleri hissedebiliyordum . Elim duvarda sürtünmeye devam ederken yumuşak ve soğuk bir şeye çarpınca durdu . Bir adım geri çekildim ve gözlerimin karanlığa alışmasına izin vererek daha demin dokunduğum şeyin ne olduğunu görmeye çalıştım.

En sonunda Maria'nın siyah saçları gözüme iliştiğinde onun adını seslendim. Arkası dönüktü ve dünki kıyafetleri hala üzerindeydi.

"Maria!" Omuzunu tutup onu kendime çevirmeye yeltendim.

"Çok geç kaldın." dedi kulaklarımı acıtan kalın bir sesle.

Tanıdığım Maria olmadığını anlayınca geri çekildim , konuşmaya devam ediyordu "Çok geç kaldın!" Sesi her bir harften sonra daha çok yükseliyordu ve titreyen duvarlardan sinirini anlayabiliyordum.

Lanet olsun

Lanet olsun

Kaskatı kesilmiştim ve onu dinliyordum.

Kaçamazdım.

Duvarlar titremeye devam ediyordu , giriş kapısına vurulan tekme seslerini duyabiliyordum . Arkadaşlarım içeri girmeye çalışıyordu ama ağır kapı buna izin vermiyordu.

Duvarların sallandığını fark eden tek ben değildim. Kocaman koridorda yalnız başımaydım.

"Tom!" Bağırmaya devam ediyordum.

"Nora ,kapı açılmıyor." David'in sesini duydum ve Maria'ya yalvarmaya başladım "Kendine gel yalvarırım."

Yüzünü yavaşça bana dönmeye başladığında aslında başından beri kafasının bana dönük olduğunu fark ettim. Vücudu tersti ve bunu yanlış tarafa dönük olan ayaklarından anlayabiliyordum.

"Tanrım."

"Ruhunu istiyorum , ruhunu yiyeceğim."

Dün akşam duyduğum ninniyi yavaşça bana doğru yürürken söylemeye başlamıştı.

"Ormanın derinliklerinde bir cenaze sallanıyor , seni istiyor." Eliyle beni işaret etti.

Her kelimenin ardından bana daha çok yaklaştığını hissedebiliyordum. Gözlerimi yumdum. Attığım çığlık nedeniyle boğazım yanıyordu.

"Öl yazar cildine " sesi daha çok incelirken soğuk ellerini karnımda hissetmiştim "ölü yazar karnına" tırnaklarının derimde bıraktığı his sesimin kısılmasına neden olmuştu. Sadece kısa bir anlığına sessiz çığlıklarımın içinde boğulacağımı hissetim. Ellerim ellerini itmeye çalışmaktan yorgun düşmüştü ve bacaklarım karnımda hissettiğim yüksek dozda acı nedeni ile hissizleşmişti.

Dört bir yanımdan sert halıyı ıslatan kanı hissedebiliyordum .

"Ölüm yazar omuzuna." Karnımdaki elleri kollarıma doğru yükselirken ağlıyordum.

Sonra cümlesine devam etti "Ruhunu istiyorum" elleri aniden üzerimden çekildi "Ve o artık benim." Sözlerini değiştirmişti. Üzerimden kalkan ağırlık ile gözlerimi açtığımda tek nefes ötemde bana bakan boş gözler ile karşılaştım. Karanlıkta bile bembeyaz olduğunu anlayabiliyordum. Ağzıma kadar gelen kan tadını hiçe sayarak yeniden çığlık atmaya başladım.

Üzerimden çekildiğinde ters ayakları ile hızlıca koridorun sonunda doğru koşmuştu. Kırık kemiklerinin yerde çıkardığı ses kulaklarımı acıtıyordu.

Elim, acısını yeni yeni farkına vardığım karnımı buldu ve hissettiğim boşluk beni korkuttu.

Kendimi kaldırmaya çalışırken aklımda mırıldandığım şarkıya engel olamıyordum .

"Ve o artık benim."

David'in yumrukladığı kapı kırılırcasına açıldığında kendimi vücudumun ağırlığı altında derin bir uykuya dalarken buldum.

HotelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin