Çocukluğunun geçtiği o bahçeli evdeydi. Sanki bir yaz günüydü. Hava güneşli ve sıcak. Küçük bir kız olmuştu. Üzerinde çok sevdiği o pullu mavi elbise. Yanında bir kız çocuğu daha vardı. Kahkülleri gözlerini örten, zayıf, çelimsiz bir kız. Kucağında çekik gözlü, saçları topuz yapılmış oyuncak bebeğini tutuyordu. Hayal, ''Ama o benim!'' derken bir çocuk geldi. Bu çocuk...Kaşif' ti. Evet oydu.
-Aslı! Hadi gel!
Küçük kız Kaşif' e doğru koştu.
-Durun, nereye gidiyorsunuz? Bekleyin beni. Beklesenize!!!
Peşlerinden gitmek istiyordu; ama olmuyordu.
Gözlerini açtığında bir an nerede olduğunu anlayamadı. Yavaş yavaş anımsadı sonra yaşadıklarını. Aslında bütün olanlar bir rüya gibi değil miydi? Gerçek olamayacak kadar olağanüstü olaylar...Belki de...Ellerini korkuyla bacaklarına götürdü. Ayaklarını yokladı. Evet, oradaydılar. Üstündeki battaniyeyi açıp dizlerini büktü. Şükür ki olanlar rüya değildi. Derin bir ''Oh'' çekip yattığı yerden doğrularak oturdu bir süre kanepede. Saate baktı. Daha çok erkendi. Yeniden uzandı ve kapattı gözlerini.
Şimdi bir sandalyede oturuyordu. Birden arkasında birinin varlığını hissetti. Aslı?.. Öylece duruyordu orada. Kalkmak istedi. O da ne? Bacakları yoktu. İkisi de kesikti yine dizlerinin üstünden. ''Hayır, olamaz!'' O sırada tekerlekleri çıktı sandalyenin iki tarafta. Aslı itmeye başladı. ''Dur! Dursana, dur!'' Git gide hızlanıyordu sandalye. Karşıda merdivenler vardı. Sonsuza kadar gidiyormuş gibi görülen dimdik merdivenler. Onlarca merdiven. Umutsuzca bağırdı yeniden. ''Dur! Nolur dur! Ben de merdiven fobisi var!!!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜLÜ YAZI
ActionYazı Tanrısı Thoht. Büyük Piramiti o yapmış içine de yazıyla ilgili araç gereçleri koymuş, papirüsten kağıt yapmayı rahiplere öğretmiştir. Dikilitaşların birinde ve Napolyon'un Paris'e götürdüğü bir parşömende Thoth'un kitabından bahsedilir. Bütün i...