HAYAL'İN ASLI

719 64 27
                                    

-Amca senin burada ne işin var! Ne oluyor Amir! Amcamın geleceğini biliyor muydun?

-Üzgünüm, Hayal Hanım.

-Tek derdin mürekkepti değil mi Selim!

Prenses elindeki meşaleyle amcanın üstüne yürüdü. Ama amca çabuk davranarak onu kolundan yakaladı. 

-Her şeyi sen yaptın! Bizim yerimizi dedeme bildirdin. Ailemizi dağıttın.

-Ben onları değil onlar beni buldu Nalan. Yoksa Sakura mı demeliyim. 

Hayal de öfkeyle amcasına bağırdı:

-Demek babamla bu nedenle küstünüz! O yüzden mi Mısır'a gittin?

-Mısır'a mürekkebin izini sürmek için gitmiştim. Ama yıllar sonra tüm umudumu yitirmişken sen aradın. Bu kadar sohbet yeter! Hadi bakalım eski yengeciğim, şu mürekkebi ver de biz gidelim artık.

Prenses Sakura amcanın elinden kurtulmaya çalışarak konuştu:

-Şimdi nöbetçileri çağıracağım!

Hayal de annesini kurtarmak için amcasının üstüne yürüdü. Fakat Amir, çıkardığı silahı Hayal'e doğrultmuştu. Hayal'in gözleri korkudan çok hayal kırıklığıyla büyüdü.

-Ne yani Amir, o kadar şey yaşadık beraber, ta buralara geldik birlikte. Şimdi beni vuracak mısın?!

-Hiç sanmıyorum!!!

İşte o anda karanlığın içinde başka bir adam belirdi. Japon dövüş ustalarının giydiği geleneksel bol kıyafetler içindeydi. Artık judo muydu yaptığı aikido muydu yoksa başka bir dövüş sanatı mıydı bilinmez, uçar gibi ani, kesin hareketlerle hem amcayı hem Amir'i pert etmişti.

Prenses keyifle gülümsedi:

-Tam zamanında geldin Kaşif.

-Kaşif? Yok daha neler!!!

-Merhaba Hayal, ben Japonya'dan seni ve Aslı'yı korumak için gönderilen bir muhafızım. Yaralanmana engel olamadığım ve sana yalan söylemek zorunda kaldığım için üzgünüm. Yapabileceğim başka bir şey yoktu. Affet beni!

Hayal'in şaşkınlıktan dili tutulmuştu. Prenses Kaşif'e dönerek:

''Kalemden bir haber var mı, Kaşif?'' diye sordu. 

Kaşif üzgün olduğunu belirterek ''Hayır'' anlamında başını salladı.

O sırada gelen nöbetçiler amcayı ve Amir'i yakalayıp götürdüler. 

...

Aradan birkaç hafta geçmişti. Hayal artık sarayda kalıyordu. Annesiyle de yavaş yavaş birbirlerine alışıyorlardı. Prenses ve Kaşif'le saray bahçesinde yürürlerken:

-Neden anne? Neden hiç dönmeyi düşünmedin? En azından deden öldükten sonra... Seni ne durdurdu?

Prenses uzaklara bakıp derin bir iç çekti.

-O kadar kolay değil ki...Sana ne söyleyebilirdim? Hem belki sizi tehlikeye atmış olacaktım. Sonra buradaki insanların da bana ihtiyacı vardı. Onlara bir söz vermiştim. Ama sizi hep merak ettim.

-Peki, Aslı'yı aramayacak mıyız? Kendini başka bir ailenin çocuğu sanıyor!

Prenses belli belirsiz bir hüzünle gülümsedi.

-Onun dünyasını yıkmaya hakkımız var mı?

-Eğer isterseniz, dedi Kaşif. Ben onu getirebilirim.

Prenses hiçbir şey demeden yoluna devam etti. Kaşif ile Hayal geride kaldılar.

-Demek ona gideceksin ha, Kaşif? Kalemle ilgili ne biliyorsun, merak ediyorum.

-Senin kalemi eve gelen kargo paketiyle aldığını biliyorum mesela. Sonra dışarıdan izlediğim kadarıyla bir şeyler yazdın ve ortadan kayboldun. 

-Evet, sahile gitmiştim.

-Bir süre şaşkınlıktan donup kaldım. Ne yapacağımı bilemedim. Sonra senin geldiğini görüp saklandım. Ama baktım yine gidiyorsun, takip ettim o zaman. Sahilde bir şey arıyordun.

-Kalemi.

-Evet, kalem. Bankın altında parlayan bir şey dikkatimi çekmişti. 

''Onu buldun mu?'' diye heyecanla sordu Hayal. 

-Söylesene Kaşif! Buldun mu kalemi?

-Buldum, evet. Daha sonra senin taksiye bindiğini gördüm. İstikamet benim evden başkası değildi. Kestirmeden gidip senden çok önce vardım. Allah'tan taksi şoförleri fazladan dolandırıyor.

-Adama da o yüzden az para verdin değil mi? Ne çakalsın sen! Peki kalemi ne yaptın?

-Senden önce eve varıp üstümü çıkarmalıydım. Ceketimin cebindeydi. sen gelince taksiye para vermek için cüzdanımı aldım. Cüzdanı yerine koyacakken baktım ki yok. Sen ve Aslı şüphelenmeyin diye arayamadım da o anda. Ertesi gün her yere baktım ama yok. Sonra da senin peşinden önce Mısır'a ardından da buraya geldim işte.

-Tabii ya! Mısır'daki o adamlar da sendin değil mi? Ve buradaki samuray sonra oteldeki adam...

-Mısır'da önce çarşıda karşılaştık. Sürme aldın benden. Sonra da hep peşindeydim. O sürme şişesinde verici vardı.

-Beni her seferinde öyle buldun. Nil'de, çölde, Kyoto'da...

Prenses Sakura seslendi:

-Hadi Hayal! Gidip hazırlanmalıyız. Bu gece oğlum Kane ile tanışacaksınız. Onunla dün konuştum. O da tüm yaşanılanlardan dolayı üzgün. Ama belki ikiniz...Benzer acılar yaşadınız, belki bu travmaları beraber daha kolay atlatabilirsiniz. 

-Benim de hava alanına gitmem gerek artık. 

-Seni bir daha görecek miyim, Kaşif?

-Kim bilir Hayal... Kim bilir alın yazımızda ne yazıyor?

...

Akşam su yeşili, ipek bir kimono giydirilen Hayal sanki doğdu doğalı hep saraydaymışçasına oraya yakışmışken üniformasının içinde çakı gibi duran genç ve yakışıklı Kane ile tanışıyordu. 

Kaşif ise elindeki anahtarla evinin kapısını açmak üzereydi. 

-Aslı! Sen bunca zaman burada mıydın?

-Demek sonunda geldin.

-O elindeki ne?

-Bu mu? Kalem. Yerde buldum. Sen yokken oturup sen ve Hayal'le ilgili bir öykü bile yazdım. Yalnız mürekkebi bitti galiba. Daha ikimiz için mutlu sonu yazacaktım.

-Ver bakayım şunu!

Kaşif, merak ve heyecanla kağıtları aldı. Son kısmı okudu. Son kelimelerde yazı silikleşmiş ve nihayetinde de bitmişti.Böylece kalemin gücü de kalmamıştı. Yazıyı hızlıca okudu. Şöyle bitiyordu:

''Göz göze geldiklerinde Hayal, Kane ile kalmaya ve bir Japon prensesi olmaya karar verdi.''




Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 25, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BÜYÜLÜ YAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin