KOVALAMACA

412 41 0
                                    

Işığın bir iki saniyeliğine parlamasıyla onları yarım yamalak görebildiler. Tepeden tırnağa simsiyah kumaşla kaplanmış, sadece gözleri görünen, ufak tefek üç adam.

''Ninjalar!'' 

Alandaki Japonlar, zaten Tokyo uçağının hava limanına acil iniş yapması ve bir de hiç alışık olmadıkları elektrik kesintisi yüzünden şaşkındılar üstüne de bu olay herkesi aptala çevirmişti. Ortalık hala alaca karanlık bir haldeyken güvenlik görevlilerinden biri kendini daha çabuk toparlayarak silahına davranıyordu ki bir ninja yıldıza benzeyen beş köşeli bıçağını fırlatıp onu durdurdu. O sırada bir diğeri havada parende atarak Amir'in arka tarafına geçti. Öbürü ise Hayal'i yakaladı. Amir, Hayal'i kurtarmak için ninjaya saldırmak istedi. Fakat arkasındaki ninja Amir'in boynuna iki taraftan ani darbeler indirip onu engelledi. Amir saniyeler içinde dizlerinin üstüne çöktü. ''Amiiiir!'' diye bağırdı Hayal, ninja tarafından belinden yakalanmış haldeydi. Ninjadan kurtulup Amir'e yardım etmek istiyordu. Ama Amir olduğu yerde kalmıştı. Hareket edemiyordu. Felç geçiriyor gibiydi. Bir süre sonra yere yığıldı. 

''Amir! Amir!'' Hayal'i yakalayan ninja onu bacaklarından tutup baş aşağı şekilde omzuna attı. Diğerleri de havada parendeler atarak onu izlediler. Karşılarına çıkan polislere uçlarındaki üç topun birbirine bağlanmasıyla yapılmış antik bir silah attılar. Bu garip silah polislerin ayaklarına dolanıp onları yere yuvarladı. Zaten karanlık da ninjalara avantaj sağlıyordu. Kimse ne olduğunu anlayamadan hava alanından çıkıverdiler. Yerde yatan Amir, arkalarından ''Hayal'' diye fısıldayıp bilinci kaybetti. Ninjaların çıkışıyla elektriğin gelmesi de bir oldu. İnsanlar Amir'in halini görüp ona yardıma koştular. Alanın sağlık ekipleri hem ona hem güvenlik görevlilerine müdahale ettiler ve onları hastaneye kaldırdılar.

Alanda bunlar yaşanırken Hayal de bir ninjanın sırtında bilinmezlere gidiyordu. Ninjalar, ani hareketlerle ağzını ve ellerini de bağlamışlardı.''İmdat, yardım edin.'' diye bağırmaya çalışıyor fakat sesi çıkmıyordu. 

Ana caddeyi uçarcasına geçtiler. Hayal, baş aşağı ninjanın sırtında sarkarken görebildiği kadar etrafa bakmaya yardım edebilecek birini aramaya çalışıyordu. Etrafta insanlar yok değildi. Ama çoğu eski yerel kıyafetlerini giymiş bu kimonolu grup onları görse bile sanki çok normal bir şeye bakıyormuş gibi ilgisiz duruyordu. 

Tenha, dar bir ara sokağa saptılar. Burası birbirine bitişik tek veya en fazla iki katlı evlerin sıralandığı dar bir sokaktı. Evler ahşaptı. Dörtgen sürgülü kapıları, pencereleri, çitleri her şeyleri de tahtadandı. Kimisinin kapısının üstünde kırmızı, yuvarlak, ortası şişkin fenerler asılıydı. Sokakta birkaç metrede bir de boyu yarım metreyi aşmayan, alttan üste doğru genişleyen dörtgen sokak lambaları bulunuyordu. Bunların loş ışığında taş sokak parlıyor az önce yağan yağmurun ıslaklığı fark edilebiliyordu. 

Ninjalar çok hızlıydılar. Fakat birden bire durdular. Hayal'in başı arka tarafta kaldığından önlerinde ne olduğunu göremiyordu. Adamın omzunda sağa sola dönerek niye durduklarını anlamaya uğraşıyordu. 

''Kiyaaaaaahhh!''

Hayal'i taşıyan ninja diğerlerinin önündeydi. Aniden onu havaya fırlattı. Arkada duran diğeri yakalayıp aynı şekilde sırtına yerleştirdi. Ağzı açık olsa tüm şehrin duyabileceği bir çığlığı çoktan atmıştı. Fakat heyecan daha bitmemişti. Ninja Hayal'le birlikte bir iki hamlede evlerden birinin çatısına tırmandı. Dörtgen çatıların uçları kenarlardan yukarı doğru kıvrıktı. Tipik Japon mimarisi örneğiydiler. Adam bu kenarlardan köşelere sıçrayarak yola devam ediyordu. Hayal, hem geride hem aşağıda kalan iki ninjayı ve onları durduran kişiyi gördü. Adam, bir çeşit zırh giymişti. Kafasında da aynı şimdi üstünde oldukları çatıya benzeyen bir miğfer ve yüzünde de ağzını, burnunu saklayan metal bir maske vardı. Daha önce filmlerde izlediği ''Samuraylar''a benziyordu.

Samuray, kılıcını çekmiş ortada duruyordu. Ninjalar ağır ve geniş adımlarla çevresinde dönüyorlardı. Derken samuray birine karşı hamle yaptı. Fakat ninjaların da elinde ortası uzun, kenarlarında daha kısa sivrilikler olan, ince, kılıç gibi silahlar vardı. Samurayın hamlesini çevikçe savuşturdular. Ancak samuray da hemen pes edecek değildi. 

Hayal daha fazla bir şey göremedi. Çünkü hızla başka bir sokağa geçtiler. Evlerin arasından küçük bir dere akıyordu. Ninja bu derenin üstünden atladı. Artık toprak bir yola girmişlerdi. Yolun sonunda upuzun, kalın yeşil çubuklar vardı. Bir bitkiyi andırıyorlardı. Biraz daha gidince Hayal, bunların ''bambu'' olduklarını anladı. Derken bir ok yıldırım gibi gelip kaçan ninjanın önündeki ağaca saplantı. Sonra bir tane daha. Yoksa bu samuray mıydı? Ninja bir iki hamleyle bir bambunun tepesine tırmandı. Tabii Hayal de sırtında. Samuray da onlara yetişmişti. O da başka bir ağaca tırmandı. Bu ağaçların boyu yirmi metreye varıyordu. Hayal aşağı baktıkça bayılacak gibi hissetti. 

Samuray ve ninja ağaçların tepesinde dövüşmeye başladılar. Hayal çaresiz öyle ninjanın sırtında sağa sola sallanıp duruyordu. Bir ağaçtan diğerine zıplayan ninja samuraydan kurtulup yola devam etmek istiyordu. Samuray ninjanın durduğu dallardan birini kesince ninja aşağı atladı. Diğer ağaçlara basa basa adeta merdivenden iniyormuşçasına ilerledi. Samuray onu sıkıştırmıştı. Dövüş tekrar başladı. Ayaklar, kollar havada bir uzayıp bir kısalıyordu. Hayal artık kusmak üzereydi. O sırada samuray ani darbelerle ninjayı durdurmayı başardı. Ninja dizlerinin üstünde çökerken samuray çevik bir hamle yapıp Hayal'i yakaladı. Kucağına alıp koşarak oradan uzaklaşmaya başladılar.  

Biraz daha gittikten sonra samuray Hayal'in ellerini çözdü. Hayal de ağzındaki bağdan kurtuldu. Rahatlamıştı. ''Kurtuldum sonunda.'' diye sevinirken aniden önlerindeki ağaca saplanan beş köşeli bir ninja yıldızıyla kendilerine geldiler. Samuray Hayal'i elinden tutup ormanın girişinde duran atına bindirdi. Kendisi de ata atlayıp dört nala sürmeye başladı. Yıldızlar da peşlerinden atılmaya devam ediyordu.


BÜYÜLÜ YAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin