Dört nala koşan at toprak bir yoldan ilerliyordu. Bir süre sonra iki yanında daha önce de gördüğü yarım metrelik turuncu fenerlerin olduğu bir düzlüğe girdiler. Fenerlerin şekli sanki kalın bir kitabı ortasından açıp sayfaları aşağı gelecek şekilde dörtgen lambaların üstüne yerleştirilmiş bir kuş yuvasını andırıyordu.
Düzlüğün sonunda karşılarına çok yüksek iki turuncu sütun üstüne alttaki düz, tepedekiyse bir kılıç gibi uçları yukarı kalkmış duran kalaslar yerleştirilmiş ''Japon kapısı'' denilen manzara çıktı. Japonca adı ''torii'' olan bu kapı kocaman bir kuş tüneğine benziyordu. Sütunların iki yanında taş yükseltilerin üstünde oturmuş pozisyonda, kabarık kuyruklu, sivri kulaklı siyah köpek heykelleri vardı. ''Hayır! Köpek değil bunlar tilki!'' Hayal, fırtınaya yakalanmadan önce uçakta karıştırdığı Japonya dergisinde okuduklarını hatırladı. Burayı biliyordu. Burası Pirinç Tanrısı İnari'ye adanan ''Fushimi İnari'' adlı tapınaktı. Heykeller ise bu tanrının habercisi sayılan kutsal hayvan tilkilere aitti. Hatırladığı kadarıyla bu tilkiler insan kılığına girebiliyorlardı. İnari tilkileri illizyon gücüne sahiptiler. İnsanları kandırabilirlerdi. Fakat genellikle güçlerini yardım amaçlı kullanırlardı. Bembeyaz kürkleri ve yine bembeyaz gösterişli kuyrukları vardı. Kuyruk sayıları yaşlarıyla beraber artıyor, daha çok kuyruğa sahip olan daha bilge kabul ediliyordu. Dokuz kuyruklu tilkiler en yaşlı, en bilge ve en güçlü tilkilerdi. On kuyruklu olan tilkinin ise ''Tanrıça'' olduğuna inanılıyordu.
At aynı hızla durmaksızın koşmaya devam ediyordu. Bu sefer ilk kapıdan daha kısa ve dar olan başka kapılar çıktı karşılarına. Güneş renkli kapıların altından geçtiler, geçtiler, geçtiler...Pi saysısı sembolünü hatırlatan kapılardan bir labirente düşmüştüler sanki. Hayal yine uçakta okuduklarını hatırladı: Burası Şinto inancına göre inşa edilmiş bir tapınaktı. Şinto, Japonlar'ın Çin'den gelen Budizm dinine kendi kültürel ögelerini katmalarıyla oluşmuş milli bir inanış biçimiydi. ''Şinto'' kelimesi Japonca'da ''Tanrı'nın Yolu'' demekti. ''Ne kadar uzun bir yolmuş bu Tanrı'nın yolu!'' diye geçirdi içinden. Nihayet kapıların sonuna vardılar. Fakat bu sefer de karşılarında onlarca basamaklı bir merdiven vardı.
Hayal artık bu kaçma kovalamadan çok yorulmuştu. Önündeki samurayı tutan kolları gevşemeye başlamıştı. Dayanmak için kendini zorluyordu. Merdivenin bitimiyle derin bir nefes aldı. Şimdi karşılarında ağaçların arasında, iki katlı, beyaz, mütevazı bir yapı duruyordu. Ahşap yapı yapay bir aymışçasına hafif hafif parlıyordu karanlık gecede. Yoksa burası ''Ginka Kuşi'' miydi? Evet, burayı da okumuştu. Ginka Kuşi yani ''Gümüş Tapınak''. Bu bir Budist tapınağı idi.
Samuray, atı durdurdu. Gün yavaş yavaş aydınlanmaya başlıyordu. Attan inip Hayal'e elini uzattı. Hayal gücünün son kırıntılarıyla samuraya tutunup attan indi. Samuray, atını ağaçlardan birine bağladı. Sonra tapınağın sürgülü kapısını iterek açtı. İçeride pek bir şey görünmüyordu. Yaklaştıkça tapınağın girişinde önünde tütsü yakılmış bir ''Buda'' heykeli olduğunu fark etti Hayal. Samuray eğilerek içeri girdi. Hayal de onu takip etti. Odanın arkasında başka bir sürgülü kapı daha vardı. Samuray bunu da açtı ve yeni bir odaya girdiler. Burası daha küçük bir odaydı. Odanın ortasında uzun, yassı bir yer yatağı serilmişti. Samuray, Hayal odaya girdikten sonra hafifçe eğilip onu selamladı ve kapının dışına çıkarak tekrar sürgüyü çekti. Yorgunluktan ölmek üzere olan Hayal buna çok sevindi. Artık biraz dinlenebilirdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/99720966-288-k498324.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜLÜ YAZI
ActionYazı Tanrısı Thoht. Büyük Piramiti o yapmış içine de yazıyla ilgili araç gereçleri koymuş, papirüsten kağıt yapmayı rahiplere öğretmiştir. Dikilitaşların birinde ve Napolyon'un Paris'e götürdüğü bir parşömende Thoth'un kitabından bahsedilir. Bütün i...