TAROT KARTLARI

451 42 0
                                    

Amir'in de Hayal'in de tekneye çıkınca ilk yaptıkları şey kana kana su içmek oldu. Sanki hayatlarında hiç su içmemiş gibi nefes almadan birkaç şişeyi bitirdiler. Neredeyse yirmi dört saattir bir şey de yememişlerdi. Fakat susuzluk onlara açlığı unutturmuştu.

Su içme faslı bitince Amir, tekne kaptanıyla konuşmak istediğini söyleyip Hayal'in yanından ayrıldı. Hayal yaşadıkları korkunun etkisinden yavaş yavaş sıyrılarak etrafına baktı. Bu tekne dün bindikleri tekne değildi. Ondan daha büyük, daha genişti. Yelkenleri daha fazlaydı ve daha kalabalıktı. Kazazede turistler ne yapmıştı acaba? Onlar da bir kurtuluş yolu bulabilmişler miydi? ''Umarım herkes iyidir.'' diye geçirdi içinden. 

Dünkü yolculuktan tanıdık gelebilecek birilerini aradı gözleri ama herkes yabancıydı. Sarışın ve renkli gözlü olmalarından bunların Avrupalı turistler olabileceğini düşündü. Derken sırtını teknenin korkuluklarına dayayıp bağdaş kurmuş, kızıl saçlı, yuvarlak gözlüklü bir kız dikkatini çekti. Bu onları görüp teknedekilere haber veren kızdı. En fazla on altı, on yedi yaşında gösteriyordu. Yanında bir ebeveyn ya da arkadaş denebilecek kimse yoktu. Hayal yaklaştıkça önünde iskambile benzeyen kartlar olduğunu fark etti.

-Merhaba, deyince kız kafasını kartlardan kaldırıp açık mavi, iri gözleriyle şaşkın şaşkın baktı. Hayal, alışkanlıkla Türkçe konuştuğunu anlayıp İngilizce'ye döndü:

-Aaa helow. 

-Hi.

Kızın adı Angela'ydı. İngiliz bir lise öğrencisiydi. Kadim Mısır uygarlığına çocukluğundan beri hayrandı ve en büyük hayali burayı görmekti. Hayal de kıza aynı duyguları paylaştığını anlattı. Tanımadığı insanlara kendi hakkında gereksiz bilgiler vermek istemiyordu. Sonra Angela'ya elindeki kartları sordu. Bu kartlar Tarot kartlarıydı. Tarot falı Tanrı Thoth'un yazı, hesap, tedavi gibi insanlığa bıraktığı hediyelerden biriydi. 

''Denemek ister misin?'' diye sordu Hayal'e.

-Ben mi? Nasıl? 

-Sadece üç kart seç. Biri geçmiş, biri bugün biri de gelecek için. Ve içinden öğrenmek istediğin şeyi geçir.

Angela kartları iyice karıştırdı. Sonra resimleri alta gelecek şekilde yere dizdi. Hayal, bir süre düşündü, gözlerini kapayıp ''Kalemin sırrını çözüp annemi bulabilecek miyim?'' diye sordu sessizce. Ardından sol elini uzatıp üç tane kart seçti. 

Angela, geçmiş için seçilen ilk kartı yavaşça çevirdi: Siyah bir zemin üzerinde yükselen üç pencereli bir kule. Fırtınaya maruz kalmış. Tepesine yıldırım çarpıyor ve alevler çıkıyor. Üstündeki kubbe devriliyor. İki insan yanan pencerelerden aşağı düşüyorlar. 

-Kule, diye açıkladı Angela. Geçmişinde sığındığın, güvendiğin bir şeyler ya da birilerinin desteğinden mahrum kalmışsın. Hayat sana kabullenmesi zor, ani değişimler getirmiş. Bu sende korku ve öfkeye yol açmış. Hatta belki isyan ve inançsızlık da hissetmişsin.

Hayal yorum yapmadan sessizce dinliyordu. Angela'nın dedikleri doğruydu. Annesizliği, babasının ölümü, kaza geçirip yürüyememesi, Kaşif'in onu terk edip unutması...Haksız mıydı yani isyan etmekte! Ne suçu vardı da hayat bu kadar acımasız davranmıştı ona. Kim olsa böyle hissederdi.

Angela kafasını kaldırmadan bugünü simgeleyen ikinci kartı açtı: 

-Ay, dedi. 

Karttın üstünde ışınlarla çevrilmiş bir güneşi andıran daire vardı. Bu dairenin kenarı hilal şeklinde ayrılmıştı ve ayrıldığı yerden içeri doğru aşağı bakan bir kadın yüzü görülüyordu. Kartın alt tarafında sudan çıkan bir yengeç ve onun iki yanında uluyan köpekler çizilmişti. Dikkatle bakılınca aya doğru uzayan patika bir yol olduğu da fark ediliyordu.

-Burada Ay üç yüzü ile görülmekte, diye devam etti Angela. Bu yüzler beden, zihin ve ruhu simgeler. Ay, ruhun gizemli ve sırlarla dolu karanlık taraflarını aydınlatır. Sudan çıkan yengeç, bilinçaltımızın, düşlerimizin açığa çıkmasını gösterir. Uluyan köpekler yaklaşan tehlikeye karşı uyarmak istemekteler. Şu anda sen, bilinmezlikler içerisindesin. Gizemler altında sıkışmış durumdasın. Düşmanlar, tuzaklar, tehlikeler...Tanımadığın bir yerde nereye gideceğini bilemez haldesin. Çevrendekilere gerçekten güvenebilir misin? Seni kandırıyor olabilirler mi? Belki de sadece kendine inanmalısın. Görünmeyenleri görmek için aklınla değil sezgilerinle bakmalısın.

Hayal iyice tedirgin olmuştu. Kızın söyledikleri gerçekten de durumuna uyuyordu. Son kartı açtırıp geleceğin neler getireceğini sormaya korkuyordu. Fakat Angela onun ne hissettiğini önemsemeden bir robot soğukluğuyla kartı çevirmişti bile.

-Kader Çarkı. Dört tarafında melek, kartal ve kanatlı bir aslan ile boğa figürlerinin olduğu tekerlek. Bu çark başlangıç ve bitişleri, kaderdeki iniş ve çıkışları sembolize eder. İnsanın kaderini değiştirebilecek güce sahip olduğunu da gösterir. Esrarengiz harf ve sembollerle süslü olması gizli evrensel yasalara işaret eder. 

Hayal, sabırsızlıkla Angela'nın sözünü keserek sordu:

-Eee? Yani ne var geleceğimde?

Angela onu hiç duymamış gibi devam etti:

-Kader çarkı bize bizde olanı getirir. Eğer kalbine izin verir onu beyninle birleştirirsen şans seni bulacak ve her şey kendiliğinden yoluna girecek. Asıl olan ile hayal dengelenecek. Ama gece ile gündüzün, ay ile güneşin uyumu gibi zihninle sezgilerini, duygularınla aklını birleştirmeyi öğrenmelisin. 

-Ankh gibi, diye fısıldadı Hayal.

Bu sırada Hayal'i arayan Amir'in sesi duyuldu:

-Hayal Hanım!

-Buradayım, Amir. Gel, Angela ile tanış.

-Angela mı? O da kim?

Hayal, başını Angela'ya doğru çevirdiğinde az evvel orada oturan kızın şimdi olmadığını gördü. Hayretle ''Ama şimdi buradaydı...''diyebildi. 

Rüzgarda savrulan kartlar Nil'in derinliklerinde kaybolurken tekne git gide belirginleşen Kahire'ye yaklaşıyordu.




BÜYÜLÜ YAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin