-Ho hoş bulduk. Eee ben sizin olduğunuzu bilmiyordum. dedi Hayal şaşkınlıkla.
-Yo hiç sorun değil. Ben Aslı, Kâşif' in kız arkadaşıyım.
-Ya öyle mi? Ben de Hayal. Kâşif' in arkadaşıyım. Normal yani normal arkadaşıyım.
Bu Aslı Hanım, hemen hemen Hayal ile aynı boyda belki azıcık daha uzun, oldukça zayıf, gözleri elaya çalan güzel bir genç kadındı. Fönlenmiş saçları çene hizasında kesilmiş ve platin sarısına boyanmıştı. Elleri de çok bakımlı görünüyordu. Uzun, ince beyaz parmakları, giydiği mini kırmızı elbiseyle aynı renk ojelenmiş, parlak tırnaklarıyla dikkat çekiciydi. Bu saat olmuş makyajı da hala bozulmamıştı. ''Düğünden mi gelmiş acaba?'' diye kıskanç kıskanç düşündü. Karşısındaki kız şu pejmürde halli Hayal'in tam zıttı görünüyordu. Sinir olmamak gerçekten imkansızdı.
İki kadının birbirini süzmesi Kâşif' in araya girmesiyle kesildi.
-Tanıştınız mı? İyi hadi ayakta kaldık, derken gözleri Hayal'in ayaklarına kaydı.
-Ayağında bir şey yok muydu senin?
-Ne gibi? diye saf saf sordu Hayal. Yoksa Kâşif, kazayı biliyor muydu?
-Ne gibi mi? Ayakkabı gibi mesela.
-Ha, ya çok komik valla! şimdi ben evde otururken bir ses duydum. Çıktım baktım noluyor diye. Sen böyle kocaman, ayı gibi bir köpek beni kovala. İşte o hengamede terlik, pabuç falan hak getire. Sonra kapıda kapanmasın mı? Yaa... Bir de bu halde dışarıda kaldım. Ne yapayım? Ne yapayım? Bu saatte kimseyi de bulamadım. İşte son çare eski arkadaşımın kapısına geldim.
-İyi etmişsiniz. dedi Aslı gülümsemeye çalışarak.
-Kusura bakmayın. Ben sizin olduğunuzu bilemedim. Rahatsız ettiysem...
-Yok canım rahatsız edecek bir durum yok. Biz bir süredir birlikte kalıyoruz.
-Yaaa öyle mi? Ne kadar güzel!
Hayal zoraki zoraki gülümsüyordu. Asıl hislerini belli edemezdi. Ama bu Aslı da resmen damarına basıyordu insanın. En iyisi mesafeyi açmaktı.
''Ben bir üstümü başımı düzeltsem iyi olur aslında.'' diyerek banyoya yöneldi. Malum üstü başı toz içindeydi. Bir yıldır olmayan ayakları, birkaç saatte on iki ayın kirine bulanmıştı. Önce ellerini ve yüzünü yıkadı. Aynadaki aksine bakarken ''Bu Aslı da nereden çıktı?'' diye söylendi. Buraya gelirken evde böyle güzel bir kadın olabileceği hiç aklına gelmemişti nedense...''Saçmalama, buraya mecburen geldin. Sana ne Kâşif' ten?'' Sonra çok özlediği ayaklarına dizlerine baktı. Onları da özenle yıkayıp kuruladı, çıktı banyodan.
''Ne zaman tanıştık, demiştiniz?'' diye sordu içeri girerken. Ve anında pişman oldu bunu yaptığına. ''Aptal Hayal, ne diye soruyorsun! Daha demin banyoda ne karar vermiştin? Sana ne ha sana ne? Sanki buraya Kâşif' e aşkından mı geldin? Yooo mecbur kaldın, ondan geldin yani... Gidecek başka yerin olsa gelmezdin zaten!''
Aslı boynuna sarıldığı Kâşif' i yanağından öperken:
-Aslında bugün tam bir yıl oldu. Doğum günümde tanıştık.
-Doğum günün mü? Doğum günün kutlu olsun o zaman. Hem de birinci yılınız...
Hayal, ''Allah'ım ne günmüş ama! Her olay bugünü bulmuş.'' diye düşünürken Aslı ayağa kalktı.
-Saat itibariyle bir gün geçti bile. Pasta yer misin? Sana bir dilim getireyim hemen.
-Aaa şey zahmet etmesey...
Aslı, Hayal'in cevabını beklemeden mutfağa girmişti bile. Hayal, canının gittikçe daha da sıkıldığını hissediyordu. Aslında sadece neşe içinde olması gerekmez miydi? bir mucize eseri yeniden bacaklarına kavuşmuş, ayağa kalkmıştı işte eskisi gibi. Halbuki hem şaşkın hem kırgın hem de kızgındı şu an. Kendine engel olamıyordu.
-Hiç zaman kaybetmemişsin, bravo! dedi kısık sesleKâşif' e.
-Ne o kıskandın mı?
-Aman ne kıskanacağım! Hatta senin için sevindim. Yanında üç günden fazla kalabilen bir kız bulmuşsun kaçırma bence.
-Unuttun galiba. Sen de yanımda pekala aylarca kalmıştın. Sonra ben ''Ayrılalım.'' dedim.
-Hatırlarsan ben de hiç itiraz etmedim. Sen demesen ben diyecektim zaten!
-Bal gibi kıskandın da işte hadi neyse...Hikayeni de hiç inandırıcı bulmadım bu arada. Şu haline bak!
-Ya köpek kovaladı diyorum. Niye inanmıyorsun? İstersen yemin edeyim.
Doğru, köpek kovalamış mıydı kovalamıştı. Yemin etse başı ağrımazdı.
-Daha çok araba çarpmış gibi bir halin var.
Aslında o da doğruydu. Bacaklarını kaybetmesine hızla çarpıp kaçan bir araba sebep olmuştu.
-Bu saatte gelerek seni zor durumda bıraktıysam üzgünüm. Mecbur kalmasam...
-''Mecbur kalmasam gelmezdim.'' diyorsun. Ben de bensiz yaşayamayacağını anlayıp koşa koşa geldin, sanmıştım.
-Ha ha ha! Çok komiksin. Tabii son bir yılım seni düşünerek geçti!
Aslı elinde bir tabak ve bir fincan çayla gelirken ikisi de sustu.
-Biz yedik de sana getirdim yalnız.
-Teşekkürler. Zahmet oldu.
Hayal'in çayı ve pastası bitene kadar oturmaya devam ettiler. Saat oldukça ilerlemişti. Kanepeyi Hayal için hazırlayıp ''İyi geceler'' dileyerek odalarına çekildiler. İşte o duygu kokteyli yine gelip oturmuştu kalbine. Hiç sevmemişti bu kızı. Zaten Aslılar'ı oldum olası sevmezdi. ''Sahte sarışın! Yapmacık şey nolucak!'' diye fısıldadı. Demek kendisinden hiç haberi yoktu. Demek Kâşif onu bu kadar çabuk unutmuştu. İyi de şimdi bunun ne önemi vardı ki? Yoksa onu asıl unutamayan kendisi miydi? Belki de asıl olmak istediği yer onun yanıydı. Belki o yüzden buraya gelmişti. ''Kendine gel Hayal, saçmalama.'' Bu belkilerin hiç sırası değildi. Zira şimdi daha büyük sorular vardı cevap bekleyen.
1. Eve nasıl girecekti?
2. Yaşadığı durumu insanlara nasıl açıklayacaktı?
3. Ve en önemlisi: O kalem neyin nesiydi? Nasıl ortaya çıkmıştı? Tüm bunları nasıl yapmıştı? Kim göndermişti onu? Şimdi neredeydi?
Cevabı en kolay olan birinci soruydu. Bir çilingir çağırıp kapıyı açtırabilirdi. Yalnız komşulara yakalanmamalıydı. Yakalanırsa... Onu da o zaman düşünürdü.
''Bacaklarım olduktan sonra hiçbir şey dert değil.'' diye mırıldandı. Gülümseyerek uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜLÜ YAZI
ActionYazı Tanrısı Thoht. Büyük Piramiti o yapmış içine de yazıyla ilgili araç gereçleri koymuş, papirüsten kağıt yapmayı rahiplere öğretmiştir. Dikilitaşların birinde ve Napolyon'un Paris'e götürdüğü bir parşömende Thoth'un kitabından bahsedilir. Bütün i...