Kleopatra? Yok, değil. Nefertiti? Hayır, o da değil. Kadın ama erkek gibi. Takma sakallı bir kadın. Kadın firavun. Hatşepsut!
Burası müze. Müze mi? Saray? Tapınak? Hatşepsut bir adamla konuşuyor:
-Sözlerimi yaz katip!
Kel kafalı adam...Kâtip. Kâşif?
-Senin burada ne işin var Kâşif?
-Arıyorum.
-Neyi?
-Neden yazmıyorsun kâtip?!
-Kalemimi arıyorum yüce Hatşepsut.
-Kalem mi? Ama Hatşepsut o Kâşif. Kâtip değil o!
-Sen karışma! Tanrılar böyle istiyor.
...
Gözlerini açtığında kalbinin duvarlarda yankılanan gümbürtüsünü işitti. Birkaç saniye ne olduğunu, nerede olduğunu, rüyasında ne gördüğünü hiçbir şeyi hatırlayamadı. Sonra yavaş yavaş tüm renkler ve görüntüler netleşmeye başladı. Şimdi bu Hatşepsut'a da ne oluyordu? Ha bir o eksikti yani! Bir de ''Sen karışma.'' diyor ya! Ne demek karışma? Tanrılar böyle istiyormuşmuş!
Gün ışığı perdenin aralığından odanın içine milim milim sokuluyordu. Aşağı indiğinde amcasını sedire oturmuş nargilesini tüttürürken buldu.
-Hayırlı sabahlar amca.
-Hayırlı sabahlar kızım.
Hayal akşamki kızgınlığından mahcup olmuş halde sordu:
-Bütün gece burada mıydın? Benim yüzümden uykusuz kaldın değil mi?
-Uyku tutmadı işte. Sen de pek uyuyamamışsın anlaşılan. Ne karar verdin peki? Hala Japonya'ya gitmek istiyor musun?
-Aslında ben sizinle biraz daha kalmak isterim amca. Sakıncası yoksa tabii?
-Ne biçim söz o! Benim evim senin de evin sayılır kızım.
-Ama buradayken görmek isteğim bir yer var. Hatşepsut'un Tapınağı.
-Hatşepsut da nereden çıktı? Neyse neyse... Japonya'dan bin kat iyidir. Amir'e söylerim o götürür seni.
-Yaşasın! Çok teşekkürler amca. Her şey için.
Hayal, amcasının boynuna sımsıkı yapışmıştı.
-Dur kız dur, boğulacağım.
Amcası Hayal'in bu kararından çok memnun görünüyordu. Gerçi bu Hatşepsut merakının da böyle birden bire ortaya çıkmasına da pek akıl sır erdirememişti ya...
-Sonunda makul bir karar vereceğini biliyordum, dedi. Japonya'ya gidip hiç görmediğin bir kadını bulmak, ki bu asla sıradan bir kadın değil, ancak hayallerde olanaklı bir şeydi.
Kahvaltıda amca neşeli Hayal ise düşünceliydi. Hatşepsut, Kâşif, kalem, Japonya...kafasının içinde dönüp duruyordu.
-Amir beni ne zaman götürür amca?
-Hatşepsut Tapınağı, Krallar Vadisi'nde. Nil üzerinden tekneyle gidilir oraya ancak. Amir, bugün gider en yakın tekne turunun zamanını, yer olup olmadığını falan öğrenir.
-Bugün olmaz mı ki amca?
-Bugün mü? Hımm e bir sorarız. Benim turistleri gezdiren bir arkadaşım vardı eski günlerden. Gerçi epeydir görüşmedik ama...
-Ara amca nolur! Çok görmek istiyorum orayı.
''Allah Allah! Dün akşam Japonya diye tutturdu, bu sabah Hatşepsut diyor başka bir şey demiyor. Aklı biraz havada bu kızın.'' diye geçirdi içinden amca.
-Tamam tamam, ararız.
Hayal'in ısrarına dayanamayan amcası sonunda onu ve Amir'i Krallar Vadisi'ne giden tekneye bindirdi.
Aslında bu yaptığına Hayal bile şaşırmıştı. Nil'in o koyu, baktıkça kendini içine çeken suyunu seyrederken birden arkasında birinin varlığını hissetti.
-Fazla eğilmeyin! Nil'e düşen çıkamaz.
-Nerdesin Amir? Yine kayboldun?
-Affedersiniz. Yalnız bıraktım. Şeye kadar gittim, anlarsınız.
-Ha, ihtiyaç molası...Kusura bakma. Amir ben ürktüm biraz. Sanki biri izliyormuş gibi.
-Ben kimseyi görmedim. Assuan'a doğru gidildikçe sanki kralların, firavunların ruhları buradaymış gibi hisseder insan.
Nil'i okşayan gözlerini kaldırıp Amir'in yüzüne baktı Hayal. Amir anlatmaya devam etti.
-Burası Kahire'den daha farklıdır. Burada zaman yüzlerce, binlerce yıl öncesinde durmuştur adeta. İlk mezarı yaptıran burayı ilk keşfeden Hatşepsut'un babası I. Tutmose.
-Hatşepsut, diye fısıldadı Hayal. Amir duymadı bile.
-Babasının ardından kızı da burada büyük bir tapınak inşa ettiriyor. Çok görkemli bir yapı. Neyse gidince kendi gözlerinizle görürsünüz. Kaptanla konuştum. İlk durağımız Hatşepsut Tapınağı olacak. Diğer yerlere ondan sonra gidilecek.
-Çok iyi olur Amir.
Güneş yükseldikçe yakıcılığı da artıyordu. Sanki gelen teknelere ''Durun! Buradan sonrasına gidemezsiniz!'' der gibiydi. Amir ve Hayal içeri geçtiklerinde tekneleri palmiye ve sazlıkların kuşattığı lacivert yoldan ilerliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜLÜ YAZI
ActionYazı Tanrısı Thoht. Büyük Piramiti o yapmış içine de yazıyla ilgili araç gereçleri koymuş, papirüsten kağıt yapmayı rahiplere öğretmiştir. Dikilitaşların birinde ve Napolyon'un Paris'e götürdüğü bir parşömende Thoth'un kitabından bahsedilir. Bütün i...