Ürgüp'ün tarihini yaşatan topraklarında, güneşli sıcak bir hava bu güne şahitlik ediyor, Karaduman aşireti avlusunda yine heyecanlı bir bekleyiş vardı. Mehmet ağa adımlarını hızlandırıyor, bir aşağı, bir yukarı, elinde tesbihi ile sabır çekip, bir an önce gelecek güzel haberi bekliyordu. Kırk yaşlarında bu adamın, üç kız çocuğu olmasına rağmen, soyunu devam ettirecek erkek bir evlat, onu dünyanın en mutlu adamı yapardı. Ama olmazsa diye elbet bir planı vardı. Biricik yeğenine kıyacak, berdele razı olacaktı. Ölen kardeşinin kızı, güzelliği bir peçeye saklanmış, gençliği amcasının konağında ziyan olan Melek...
Mehmet ağa gibi kardeşi halil, onun oğulları fırat ve yiğit, halil'in iki karısı kızları, evin kahyası ve çalışanlar, herkes bi süre daha bekledikten sonra konakta bebek ağlaması duyuldu. Heyecandan içi içine sığmayan Mehmet ağa, gözünü konağın kapısına dikmiş öylece bekliyordu. "Allahım bu sefer erkek olsun." diye dua ederken, ebe kadın kucağında kundağa sarılı bebekle başını eğerek avluya geldi.
"Söyle ebe kadın oğlum mu oldu?" Gözlerinin içi gülen ağa müjdeli haberi beklerken, sesini çıkarmayan kadına yavaş yavaş, sinirlenmeye başlamıştı.
Ebe kadın, ağasına göre kötü olan haberi nasıl vereceğini düşünüp dururken, Mehmet ağanın sesi avluda yükseldi.
"Söylesene kadın ne susarsın?"
Yaşlı kadın başını kaldırıp "Ağam şey, buda kız maşallah hem..." derken sözü kesildi.
"Götür onu gözüm görmesin!" bütün konak, ağanın gür sesiyle adeta sarsılmıştı.
Çocuğunun yüzüne dahi bakmayan ağa, günlerdir düşündüğü planı uygulamak için avludan bir hışımla dışarı çıkmış, kurdoğlu oteline gitmek için arabasına binmişti. Kardeşi halilde onun gibi şaşkındı. Arkasından koşup arabanın kapısını açtı.
"Ağabey, bi delilik etmeyesin. Allahın emri böyledir sıkma canını?" ne kadar teselli etmek istesede, karşısında dediğim dedik, acıma duygusu olmayan ağası vardı.
Mehmet ağa ona acıyan gözlerle bakan kardeşi halile, alaycı bakış atıp baştan aşağıya süzdü. Ela gözleri öylesine kararmıştı ki, amacı uğruna bütün Ürgüpü yakardı.
"Ne o lan, iki oğlun var diye benimle alay mı edersin. İt! Benimde oğlum olacak, bu koca ürgüpte görecek." son sözlerini söyleyen ağa, arabanın kapısını hışımla kapatıp gaza yüklendi.
Yol boyu sinirden eli ayağına dolanmış, direksiyonda ki elini sıkıyor, bir yandan da karısı aylaya yapacaklarını düşünüyordu. Bir erkek evlat verememiş, milletin diline dolanmış alay konusu olmuştu. Kim olursa olsun kendini düşünüp, sağda solda oğlu olmuyor diye konuşmalara son verecekti.
Halil daha sakin bir adamdı, lakin ağabeyi, sinirden gözü kimseyi görmeyen gaddar vicdansızın biriydi. "Allah sonumuzu hayır etsin." deyip, tozu dumana katan ağasının arkasından bir süre bakıp, konağın avlusuna girdi.
Karaduman konağında adeta yas ilan edilmiş, gelen müjdeli haber değilde, evden cenaze çıkmış havasına bürünmüştü. Ayla hanım odasında hıçkırıklara boğulmuştu. Mehmet ağa onu uyarmış, buda kız olursa üzerine kuma gelecek diye söylemişti.
Ayla hanımın odası bir anda boşalmış, sesizlik bütün konağı sarmıştı. Göz yaşları usul usul yanaklarından süzülürken, hemen yanı başında olan küçük bebeğine baktı. Odanın diğer bir köşesinde ise geldiğinden belli öylece bekleyen melek vardı. Yengesini sever sayardı. Analık hakkı vardı üzerinde. Ağasının dediklerini oda herkes gibi duymuştu. Ama ortada hiç bir suçlu yoktu. Adımlarını yatağın ucuna gelene kadar sürdürdü. Elini yengesine uzatıp destek olmak için bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Ağa Tamamlandı...
General FictionTöreye kurban edilen iki yaralı kalp ve sonrasında nefrete dönüşen bir aşk hikayesi... "pişman olac...