Genç kadın, diz çöktüğü samanların çıplak bacaklarına batmasına izin verirken, içinde durmak bilmeyen feryat, çığlık çığlığa kaç kurtul diyordu. Hayatı pamuk ipliğine bağlı, ölüm her an yanı başında, kol geziyordu. Nasıl bir kader yazılmıştı alnına, küçüklüğünden bu yana çektiği sıkıntılar bitmezken, yerine yenileri ekleniyor, azrail her defasında ona kucak açıyordu. Belkide kurtuluşunun tek anahtarı buydu. Acıları son bulur, kimseye yük olmazdı. Peki ya arkasında bıraktıkları, henüz yeni yeni anne sevgisini yaşarken, birde yavrusu olmuştu. Sarıp sarmalayamadığı, kokusuna hasret, sesine, gülüşüne, nasıl büyüdüğünü, neye benzediğini bilmeyecekti. Babası onu gerçekten de çok severmiydi? Bağrına basıp öpermiydi? Ya kendisini nasıl hatırlardı? Katilin kızı...
Derin bir nefes aldı. Göz yaşları yanakların süzülürken, acılı titrek nefesini geri verdi. Aşkı onunla öğrenmiş, sevmeyi, sahiplenmeyi onunla yaşarken, adaletmiydi bu yaşadıkları, daha onu ilk çeşme başında gördüğünde, sevdası kalbine bir ok gibi saplanmıştı. Ona ait olduğu gece ise, sevginin muhteşem bir şey olduğunu anlamıştı. Elleri arkadan bağlı, bulunduğu durumdan rahatsız olurken, sesizlik onu korkutuyordu. Amcası hala neyi bekliyordu?
Arkasında bulunan, gıcırdayarak açılan tahta kapının sesi ile birinin geldiğini anlamıştı. Yerinde dikleşip beklerken, duyduğu hızlı nefes alış verişleri onu korkutuyordu. Yolun sonuna geldiğini, işte şimdi anlamıştı. Gözündeki siyah bez parçası, sert bir şekilde açılınca, hissettiği soğuk parmaklar ve bileklerindeki ipin açılması ile bir süre karşısındaki kişiyi seçemedi. Mavi gözlerini bir kaç kez açıp kapattı. Şu an karşısında gördüğü kişiye inanmıyordu. Hayal mi görüyordu? Bu imkansız diye düşünürken, tanıdık sesi işitti.
"Melek güzelim iyimisin? Canın yanıyor mu? Sana bir şey yaptılar mı?"
Genç adam, ardı ardına sıraladığı sorularla onun vücudunu incelerken, canın yanıp yanmadığına bakıyordu. Ellerini omuzlarına çıkarıp, aşinası olduğu deniz gözlere bir kez daha bakmanın heyacanını yaşarken, şu yalan dünyada istediği tek şey buydu. Onu bir kez daha görüp hafızasına, hiç çıkmamak üzere kazınmasıydı.
"A.. ağabey sen... yaşıyorsun?"
Melek gördüğü genç adamı şaşkınlıkla izlerken, ondan uzun zamandır haber alamayınca ailesi gibi öldüğünü düşünüyordu. Fakat kanlı canlı karşısında duruyor ve ona yardım ediyordu. Elinden tutup ayağa kaldırırken, minnetle bakmıştı. Fakat bu yaşadıkları onun yüzünden olunca, hızla ellerini onun avuçlarından itip çekmişti.
"Güzelim ne oldu? Seni kurtaracağım. Hadi elimi tut, amcam gelmeden kaçıp gidelim."
"Ben senin yüzünden bu haldeyim fırat ağabey, eğer sen beni kaçırmasaydın, bunlar başıma gelmeyecekti. Şimdi gelmişsin..." başını olumsuz anlamda sallarken, ne söylerse söylesin, ikna olmayacağını anlamasını istiyordu. "Seni kurtaracağım diyorsun. Bırak beni, yeter artık yeter! Ne olacaksa olsun. Sürekli aynı şeyleri yaşamaktan bıktım, usandım. İstedikleri benim canım değilmi, o halde bırak alsınlar. Herkez rahat etsin."
"Hayır! Ölmene izin vermem. Duydun mu? Ben hala yaşıyorsam sebebi sensin. Şimdi ister rızanla, istersen zorla buradan gideceğiz."hemen bileğinden tutup, çıkışa doğru ilerlerken, durmak zorunda kalmışlardı.
"Zorba herifin tekisin zaten, bırak beni, seninle hiç bir yere gelmem bırak."
Genç kadının kolundan tutup çekiştirirken, kapıda gördükleri azrail, bütün heybeti ile gülüyordu. Mehmet ağa, sargılı olan kolunu kapının pervazına çarpınca, sıvazlamaya başlamış, gördüğü manzara karşısında memnun olmuştu. Adımını içeriye doğru atarken, iki genç geri geri gitmeye başlamıştı. Kapıyı arkadan sürgü ile kilitlerken, tabancasını çıkarıp onlara doğrulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Ağa Tamamlandı...
Fiksi UmumTöreye kurban edilen iki yaralı kalp ve sonrasında nefrete dönüşen bir aşk hikayesi... "pişman olac...