Nedir senin gerçeğin?
Aşk kime yakışır?
Vuslat kime?
Canı seni çekene mi?
Senin için canından vazgeçene mi?
Sevmek baran için uzak ve yabancı olduğu tek duyguydu. Şimdi koruması gereken canlar, omuzunda ve sırtında dahada büyük bir yük olmuştu. Ama o bu durumdan hiç şikayetçi değildi.
Melek içinse canından vazgeçmek bir zamanlar önemli değildi. Ama artık bir sevdiği, birde canının canı vardı.
Biri koruma iç güdüsüyle hareket ederken, biride aşkını kalbinde yaşatıyordu. İkisi için durum değişirmiydi bilinmez, ama tek gerçek savaşmaları gereken zorlu bir hayat vardı. Ya her şeye razı gelip kadere boyun eğeceklerdi. Yada önündeki bütün engelleri aşıp, sonsuzluğa mutlu bir aile olarak devam edeceklerdi...
Buz tutmuş ellerini kocasının sıcacık avuçlarına bıraktı. Artık durması gerekiyordu. İkiside böylesine acı çekerken, bu işkence çok fazlaydı. Bacaklarındaki yaralar elbet geçerdi. Ya kalbinde açılan yara, onun bir ilacı varmıydı. Genç kadın nefes alamadığını hissetti. Gözlerinden akan yaşlara, bir yenisi eklenirken, titreyen sesi ile dudaklarından bu acı sözler döküldü.
"Böyle yapma ağam... ya gitmeme izin ver... yada kalmam için bir sebep."
Baran ağa, tenine değen soğuk ürperti ile başını kaldırıp baktı. Meleği yine ağlıyordu. Sahi, onun gülümsediğini hiç görmemişti. Nasıl görsün ki, ilk acıyı kendisi yaşatmışken, bir kez daha törelere lanet etti.
"Yeter. Bitsin artık bu işkence, yeter." deyip isyan etti. Bir hışımla ayağa kalkıp, balkon camına doğru ilerledi. Bir elini duvara dayayıp, diğer elini pantolonun cebine attı. Eline geçirdiği tesbihi alıp dışarıya çıkardı. Öyle çok sıkıyordu ki, kısa bir süre sonra, bütün boncuklar parkede ses çıkararak yere düşüp dağıldı.
Melek duyduğu ses ile önce yere, sonra kıpırdamadan orada öylece sesizce duran adama baktı. Artık her şeyin bittiğini anladığında, kendisini toparlayıp çıplak ayaklarını yataktan aşağıya sarkıtıp, yere bastı. İçi titriyor. Canı yanıyordu. Boğazına gelen hıçkırığı, eli ile ağzına bastırıp susturdu. Yavaş adımlarla üzerini değiştirmek için dolabına doğru yürüdü. Bir kaç kıyafet çıkarıp, banyoya doğru ilerlerken, kolundan çekilip dudaklarında hissettiği baskı ile gözlerini açtı. Karşılık verememiş, anın şokunu yaşıyordu.
Baran öyle hırsla öpüyordu ki, sanki bütün acıları bitecek, her şey yoluna girecekti. Ama bir o kadar da hasret kalmıştı bu tada, meleğin dudaklarını aralaması için, daha sert öpüp baskı yapıyordu. Titreyen kadını kolları arasına alıp, incecik belini sıkıca sardı. Nefes almak için ayrıldığında, alnını meleğin alnına dayadı. Deniz gözlerine bakıp, tam konuşmak için hamle yapan kadına, işaret parmağını bastırıp susturdu.
"Sen benim namusum, çocuğumun anası kadınımsın. Seni herkesten koruyup kollayacağım. Namusum şerefim üzerine söz veriyorum."
Melek şaşkındı. Gitmesini isteyen adam, şimdi ona söz mü veriyordu? Hem günlerdir hasret kaldığı dudaklar onu tutkuyla öpmüştü. Yinede her şeye rağmen, kocasına sıkıca sarıldı. Aşinası olduğu kokuyu ciğerlerine hapsetti. Tekrar başını kaldırıp kara gözlere baktı. Doğru mu duymuştu. Artık kadınımsın, çocuğumun anası, namusumsun demişti. Kurumuş dudaklarını ıslatıp konuşmak istedi.
![](https://img.wattpad.com/cover/101937675-288-k981422.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Ağa Tamamlandı...
Fiksi UmumTöreye kurban edilen iki yaralı kalp ve sonrasında nefrete dönüşen bir aşk hikayesi... "pişman olac...