40 bölüm

12.1K 525 36
                                    

İmkansız aşklar, bitmeye mahkum ilişkiler kurmayı başaran, bi şekilde karşıdaki kişiyi etkileyip, ilişkiyi başlatan, bitenin ardından acı çeken kişilerdir. Garip bir şekilde aşkı acı ile örtüştürüp, acı çektikleri kadar sevdiklerine inanırlar. Ne kadar çok acı çekerlerse, o kadar büyük aşk yaşamaktadırlar. İmkansız aşkta paylaşamamak, konuşamamak, ve hissizce yaşamak vardır. Paylaşılamayan bu kadar şey varken nasıl olur bu aşk, bu tutku nasıl beslenir? Anlarsınız... aslında tutkuyu üreten kişilerin uyuşması değil uyuşamamasıdır.

Genç kız, arkasında bıraktığı yıkımdan habersiz odasına girmiş, tıklanan kapı sesiyle, üzerine kilitlediğini anlamıştı. Yatağına oturup ellerini saçlarına geçirip düşünmeye başladı. Başından belli imkansızı sevmişti. O yüzden mi çekici gelmişti. Peki yiğitin sevgisine ne kadar güvenebilirdi? Yengesinin dediği gibi sadece intikam mı almak istiyordu? "Hayır hayır" o beni çok seviyor deyip kendisini teskin etti. Lise yıllarından belli yiğiti seviyordu. O yıllara gittiğinde, dudaklarında oluşan gülümsemeyi geri çeviremedi.

Canan ve yiğit...

Genç kız saçlarını iki taraftan örüp, okula geç kalmanın verdiği endişe ile ilerlerken, zeytin karası gözleri, aşinası olduğu kahvelerle buluşmuştu. Kalbi heyecanla deli gibi atarken, üzerine bakıp çeki düzen verdi. Yanında yine bir kaç kız, ve guruba dahil olan erkekler vardı. Bahçede oturmuş, sohbet muhabbet halinde iken, gözlerini ondan ilk çeken yiğit olmuş ve yine görülmeyen kız olmuştu. Başını öne eğip hızlı adımlarla yürürken, arkasından bir kaç ses duydu. Diğer kızlara göre kilolu olduğu için hep alay konusu olmuştu.

"Kız canan, bu saç örgüsü ile tam yarmagül olmuşsun."deyip gülüşürlerken, arkasını dönüp dolan gözleri ile kalabalığa bakmıştı.

Utandı genç kız, anasına ne kadar örme desede dinletememiş, duyacağı sözlerin kalbini acıtmasına izin vermişti. Öfkeden kızaran yanaklarını gizlemek isterken, dudaklarını birbirine daha çok bastırdı. Zira ağzından çıkacak kötü sözlere engel olamazdı. Sevdiği çocuğa kaydı bakışları, oda gülümsüyordu. Gülen gözlerine hayranlıkla bakarken, yanağından süzülen yaşlar, onun masumluğunu kanıtlıyordu. Tek kelime etmeden arkasını dönüp, okula doğru ilerledi. Ama arkadaşlarının susmaya hiç niyeti yoktu.

"Yiğit bu kız sana aşık, ama şişko."kalabalık yine gülüşmeye başlarken, o sesi duydu.

"Yeter bu kadar."deyip gurubu susturdu. Genç çocuk hızlı adımlarla yanına gelip, kolundan tutu.

Canan kızarmış gözleri ile bakarken, çenesine dokunan parmaklarla bütün vücudu titredi.

"Bana aşık mısın canan?"

"Şey... ben yani evet."dedi utanarak.

Gülümsedi yiğit, ellerini pantolonun cebine atıp başını dikti. "Kim bilir, belki bir gün seninle evlenirim. Ne dersin?"

Genç kız onunda alay ettiğini düşünerek, elleri ile göğsünden itti. Yerinden biraz sarsılan genç gülümsedi. Onu yine kızdırmıştı.

"Belki bir gün... istesen bile ben asla seninle evlenmeyeceğim."deyip hırsla okula girdi. Arkasında gülüşen gurup ve şaşkın genci bırakarak...

Bir zamanlar, yiğit sanki bugünün geleceğini bilerek ona evleneceğini söylemiş, oda alay ettiğini düşünerek seninle asla evlenmem demişti. Şimdi ise bu mucizenin gerçekleşmesi için dua ediyordu. Eli ile göz yaşlarını silerken, yatağından kalkıp odasının avluya bakan camından temiz hava almak istedi. Çünki kafasındaki sorular cevapsız kaldıkça boğuluyor, bundan sonra neler olacağını tahmin etmek istemiyordu. Avluda hırsından deliren iki ağabeyi, babası ve anası vardı. Duyduğu sesleri anlamak için biraz daha yaklaşıp dinledi.

Deli Ağa Tamamlandı...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin