Aslan hastahane koridorunda volta atarken, yaşanan olaylara çözüm bulmaya çalışsada, kafası allak bullak oluyordu. Binnaz ananın bu kadar ileri gideceğini düşünmek dahi istemiyordu. Bir cana kast etmek, bunu ancak karadumanlar yapardı. Gözlerini dahi kırpmazlar, amaçları uğruna yapamayacakları şey yoktu. Bu yörede adları zalimler, diyede anılırdı. Mehmet ve Halil ağanın babaları, Haşmet karaduman, çok can yaktığını duymuş, şimdi ise toprak altında bedeni çürümekteydi. Ellerini gergince siyah saçlarından geçiren avukat, düşünmeye başladı.
Ya bugün öğrendiği şey, onu kendine getiremiyordu. Baranın annesi ve kardeşi bekirin katilini bulmuştu. Yıllarca ikiside bunun için çabalamış uğraşmıştı. Gördüğü delilere inanmak istemese de gerçekler ortadaydı. Kardeşim dediği adama, bunu nasıl anlatırdı. Hem bu olaydan en büyük yarayı, melek ve baran alacakken, sabır diledi çaresizce...
Dizleri üzerine çöküp sırtını duvara yasladı. Birde sevdiceği birce vardı. Ne zaman barana açılmak istese, hep bir olay feveran ediyor, açılmamak üzere konu kapanıyordu. Elini ceketinin cebine atıp, bulduğu kolyeyi avucuna alıp sıktı. "Birde bu vardı" derken meleğin odasından çıkan bayan maggie ve bay nicki gördü. Sahi bunların ne işi vardı? Ve bu kolye ile onun bir alakası olabilir miydi. Tamda onların konağa, yemeğe davet edildikleri gece bulmuştu. Aklı karma karışık her şey arap saçına dönmüştü. Ayağa kalkıp tam arkasını dönüp gidecekken, köyden bir ahbabı onu görüp selam verdi.
"Aslan hayrola ne işin var burada?"
"Hayır samet ağbi hayır, baranın eşi biraz rahatsızlandı. O yüzden buradayız. Sen ne yapıyorsun?"
"Öyle mi geçmiş olsun. Anamın iğnesini yaptırdık. Arabada bekliyor beni gideyim artık."
"Hafize anama iyi bak. Çok geçmiş olsun."
"Sağolasın evlat" diyen adamın yanından ayrılırken, maggie ve nick'in hararetli tartışmalarına istemeden kulak misafiri oldu.
"Bunu yaptığına inanamıyorum."
"Neden? Benim yaşadıklarımı yaşamasını istemiyor olabilirmiyim acaba."
"Sen gerçekten de duygusuz bir kadın olmuşsun. Benim aşık olduğum kadın bu olamaz."
"Buna hakkım var. Duydun mu beni?"
"Nasıl ha! Sen bir ölüsün?"
Duydukları karşısında ne yapacağına karar veren aslanın, ilk hedefi kesinlikle onlardı. Hastahane koridorunda tartışarak çıkan ikiliyi takibe alıp, barana hiç bir şey söylemeden çıkıp gitmişti.
Yaşanan olaylı geceden sonra, meleğin bütün kontrolleri yapılmış, karı, koca sesiz sakin, konağın yolu tutmuştu. Baranın gözü, ara sıra ön koltukta oturan meleği yoklarken, karısının yüzü cama çevrilmiş, elini sahiplenirce karnına sarmıştı. Şükür ediyordu genç kadın oradaki küçük varlığa, kalp atışını duyduğunda inanamamış, göz yaşları mutlulukla akıp gitmişti.
Civan ve babası polat ağa, konağa barandan önce gelmiş, hararetli tartışmanın tam ortasına girmişti. Binnaz hanım elinde bavulu, suratı asık bir şekilde ne oğlu civana ne kocasına bakıyordu. Kızlar ve evin çalışanları, neler olduğuna anlam veremezken, binnaz hanımın tavırlı konuşmalarına kulak verdi. Ellerini açıp yukarıya kaldıran kadın, gök yüzüne baktıktan sonra, bakışları ile konağı baştan aşağıya süzdü.
"Benki bu koskoca konağın hanımı, eh... ne günlere kaldın binnaz, bi gavur kızı geldi, bütün düzenini bozdu." Ellerini dizlerine vurup. "Ben bunları hak etmedim. Sen polat ağa" parmağını gözüne getirip tehdit vari sallarken "27 yıllık karına tokat attın ya daha bir şey demem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Ağa Tamamlandı...
Ficción GeneralTöreye kurban edilen iki yaralı kalp ve sonrasında nefrete dönüşen bir aşk hikayesi... "pişman olac...