39 bölüm

12.9K 555 26
                                    

Genç kadın, kocasının özür dilemesinden sonra, ona yeniden bir şans verip tekrar bir aile olmaya karar vermişti. Henüz yaptıklarını affedememiş olsada, içinde bir yerde ona olan tutkusu ve bağlılığı bunu engelliyordu. En azından evladı için bunu yapmak zorundaydı. Gece boyunca, birbirlerine verdiği tutkulu öpücüklerden daha ileriye gitmemişler, sadece hasret kaldıkları kokular ile sıkıca sarılıp uyumuşlardı.

Gün ağardığında melek bulunduğu sıcaklıktan çıkmak istemezken, duyduğu sesler onun korku ile kulaklarını kapatıp, geri çekilmesine neden olmuştu. Sırtını yatak başlığına dayayıp, dizlerini kendine çekerken, bu işkencenin bir an önce bitmesini istiyordu. Fıratın gözleri önünde vurulmasından sonra, o anı tekrar tekrar yaşıyor, beşiğinde ağlayan oğlunu bile gözü görmüyordu. Yanaklarından süzülen yaşlar ve boğazında oluşan yumru, nefessiz kalıp boğulmasına neden olurken, gördüğü kanlı elleri "hayır hayır" diye çığlık atmasına sebep olmuştu. Yatağında bir ileri, bir geri sallanarak duran kadın, yine o kötü kabusu yaşıyordu.

Kısa bir zaman sonra, ne ara sesler kesilmiş, ne ara kocası oğlunu alıp yanına gelmişti hatırlamıyordu. Yüzünde hissettiği sıcaklıkla gözlerini açan kadın, ona bütün şefkati ile bakan kocasını görmüştü.

"Meleğim korkma ben buradayım. Gel yanıma." deyip onu göğsüne çeken kocası ile gevşemiş, saçlarına konulan öpücükler ile ağlaması iç çekişlere dönmüştü.

Başını kaldıran kadın, kara gözlerde bir ifade ararken, sesini zor güç bulup yutkunmuş, "ne oluyor baran?" demişti.

Baran gayet yumuşak ses tonu ile "Ayten halam doğum yapmış. Babam da böyle kutluyor."dedi.

Duyduğu şey, onun alay ifadesine bürünüp gözlerini devirmesine neden olurken, "desene senin bir yeğenin, benimde kardeşim olmuş."diyip gülümsemişti.

Karısının biraz rahatladığını gören baran, onun sırtını sıvazlayıp, "galiba öyle oldu. Hadi banyoya gir. Sonra oğlumuzun karnını doyur. Oda çok korkmuş baksana?" deyip minik ellerini öperken, melek yataktan çıkıp banyoya girmişti.

Üzerine beyaz kazak ve altına uzun, dar, mavi kot bir etek giyip, ıslak saçlarını kurutan kadın, hala yatakta oğlu ile oynayan kocasına gülümseyip yanlarına gelmiş, artık açlıktan huysuzlanan oğlunu alıp, karnını doyurmak için emzirmişti.

Onların bu haline bakıp, ikisinide öpen baran, hızlıca duşa girip çıkmıştı. Tekrar çalışma odasına girip, üzerine spor kıyafetler giydikten sonra, kapı önünde durup, onu baştan aşağıya izleyen karısına bakmıştı.

"Sen işe gitmiyormusun?"

"Yok güzelim. Babam karaduman konağına gidip göz aydını verelim diyor."

"Şey ben gelmesem olmaz mı? Yani o adamı görmek beni huzursuz ediyor?" derken, başa çıkamadığı korkuları yine gün yüzüne çıkmıştı.

Yanına gelip, ellerini avuçlarına alan adam, güven verircesine "biliyorum meleğim, ama ben yanındayım. Ve çok kısa kalıp çıkarız olur mu?" demişti.

Genç kadın, ona duyduğu güven ve huzurla yanlız olmadığını biliyordu. Fakat yinede kendisini çok gergin hissediyordu. "Peki ama çok kısa söz mü?"

"Söz" deyip saçlarına yine öpücük bırakan adam, elinden sıkıca tuttuğu karısı ile merdivenleri inip, mutfağa geçip oturmuşlardı.

Bugün soğuyan hava kendini hissettirirken, oğlunu battaniyesine daha çok sarıp hasta olmasını istemeyen kadın, onlara mutlulukla bakan aileye "günaydın" dedikten sonra, neşe ve sohbetler eşliğinde kahvaltıya başlamışlardı. Binnaz hanım, elindeki büyük altını çantasına yerleştirirken, polat ağanın heyecanı gözle görülmeye değerdi. Canan kendi halinde sessiz sakin hazırlanırken, birce kapı önüne gelen nişanlısı aslanı karşılıyordu. Sevda ve melek ise çocukları ile meşgulken, beyler sohbet halindeydi. Karaduman konağına gitmek için hazırlanan konak sakinleri, araçlarına binip, bayram yerine dönen konağın önünde durmuşlardı. Melek, ürkek bakışlarını bulunduğu ahşap kapıdan çekemezken, onun elinden sıkıca tutan kocası olmuştu. Avluya girdiklerinde, gerçekten de bir davul ve zurna beklemiyorlardı.

Deli Ağa Tamamlandı...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin